Değerli dostlar, hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. XIX. Yüzyıl halk şairi Aşık Dertli tanıtımının üçüncü ve son haftasına gelmiş bulunuyoruz.
Osmanlı Devleti’nin yorgun ve bitap düştüğü; “hasta adam” damgasını yediği bir asırdır XIX. yüzyıl. Bu asır, 600 yıllık imparatorluğun çöküş yüzyılıdır. İmparatorluklar kolayca çöküp gitmezler, oluşturdukları anafor sadece devletleri değil; inançları, hukuku, toplumsal işleyişi, ekonomik dengeleri, ahlaki ve kültürel değerleri de ardından sürükler; parçalar, dağıtır, kor bir kenara. Bu sancılı ters kepçe oluş hali yaşayan toplumlar, fıkır fıkır kaynaşır, yeniden doğmak için fingirdeşir dururlar. Böylesine fokurdayan bir kazanı besleyen ateşi anlamaya, içinde pişen taamları tatmaya tek tek insanların ömrü kifayet etmediği için görev tarihçilere, edebiyatçılara, sanatçılara düşer. Aşık Dertli, böylesi bir kazanda pişmiştir ve onu elinize aldığınızda, bir yanında çöken Osmanlı’nın çürümüşlüğünü görür, öte yanında yeni bir toplumun şıkırtılarını işitirsiniz.
Dertli bir halk şairidir, aşıktır, nedir, çağının diğer halk ozanları gibi sarayın divan şiirinden, özellikle de Fuzuli’den etkilenmiş, aruz kalıbıyla şiirler yazmayı denemiştir. En önemlisi de hece ve aruzu şiirlerinde birleştirme çabasıdır.
“Câm ile mey süzdürelim
Bezme şeker ezdirelim
Seyderek gezdirelim
Bâğ ile bostan güzele”
(Sekizli duraksız hece ve Müfteilün müfteilün tarzında aruz.)
Dertli’nin bu gayretleri bir halk ozanının şiirde macera arayışı olarak değil, toplumun köklü bir değişim sancısı olarak okunmalıdır. Nedir, Dertli’nin en başarılı olduğu şiirler hece ile yazdığı taşlamalardır. Kendini olduğundan büyük göstermeye çalışan bir kişi için yazdığı şiirini okuyoruz.
“Ben senin aslından aldım haberi
Âşıklık bilmezsin densizlenirsin
Nafile söyleyip usta eş’ârı
Geçip de üst yana şahbazlanırsın
Bir yerde kurarlar bezmi, divânı
Ararsan görünmez mahbûb-zamanı
Kimden ezber ettin sen bu yalanı
Güzeli sevdikçe elfazlanırsın
Yutabilir misin sen bu lokmayı
Öğretirler sana ders okutmayı
İnceden eğirip sık dokumayı
Gider kahvelerde kurnazlanırsın
Dertliyâ gevherden çekme hesabı
Aşıkın yanında var mı cevabı
Okuyabilmezsin İncil, kitabı
Gider Aynaroz’da papazlanırsın.”
Mini sözlük
eş’â r : şiirler
şahbazlanmak: büyüklük, yiğitlik taslamak, gösteriş yapmak
bezm: meclis, toplanılan yer
mahbûb Zaman: zamanın güzeli, zamane güzeli
elfazlanmak: (burada) dillenmek, dile gelmek, bülbül gibi ötmek, caka satmak
Aynaroz: Selanik dolaylarındaki meşhur bir Ortodoks Manastırı. Aşın mutaassıp papazları, yakın çevrelerine hiçbir dişi mahlûku sokmamaları, ama sakinlerinin en ağır ahlâksızlıkları yapmasıyla şöhret kazanmıştır.)
Dertli üzerine çalışan edebiyatçı ve edebiyat tarihçileri, onun Sünni bir çevrede büyümesine rağmen kendini Bektaşi-Alevi olarak tanıtmasını ve şiirlerinde de bu inancın gereğine uygun eserler vermesini, onun derbeder ve özgür kişiliğine, hatta alkolle fazla haşır neşir oluşuna yormuşlardır. Kanaatimce, Dertli’nin Alevi-Bektaşi şiirine ve inancına yönelişini bu şekilde formüle etmek, onu anlamak için çok yetersiz kalmaktadır. Dertli, içinde yaşadığı toplumun dini hurafelerine, sofuluğun gerici ve bağnaz yaşam biçimi dayatmalarına öfke duyan ama bu öfkesini dile getiremeyen halkın sesi olmuştur.
“Bıktım şu sofunun ibâdetinden
Usandım mürşidin icâzetinden
Geçtim o tekkenin kerametinden
Çille-i felekten bezdim usandım
Himmeti bu imiş bize pirlerin
Hizmetin eyledim nice mirlerin
Hayli müsellimin, çok vezirlerin
Sayesinde bir Dertlilik kazandım.”
Osmanlı Devleti yüzyıllar boyunca şer-i hukukla örfi hukuku birlikte kullanmış, hatta çoğu zaman örfi hukuku ön plana çıkaran bir strateji izlemiştir. Nedir, bu yazımın amaç ve kapsamını aşan nedenlerle, XIX. yüzyıl şer-i hukukun, topluma giderek daha fazla dayatıldığı bir yüzyıl olmuştur. Halk ozanlarının asırlar boyunca elinden düşmeyen saz, Beypazarı Kadısı tarafından Dertli’nin münafıklığının delili sayılmış, sazın şeytan icadı olduğu iddia edilmiştir. Dertli’nin bu olay üzerine yazdığı şiir, Anadolu’nun aydınlık yüzü olmuş, yobazlığa karşı toplumun duruşu olmuştur. “Telli sazdır bunun adı” adlı taşlamayı bu haftanın şiiri olarak seçtim, beğeneceğinizi umuyorum.
“Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler , ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?
Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde?
Venedik’ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allahın şaşkın kulu
Şeytan bunun neresinde?
İçinde mi, dışında mı
Burgusunun başında mı
Göğsünün nakışında mı
Şeytan bunun neresinde?
Dut ağacından teknesi
Girişten bağlı perdesi
Behey insanın teres’i
Şeytan bunun neresinde?
Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok, kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde?”
KAYNAKLAR
1- Şemseddin Kutlu, Dertli, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988, Ankara.
2- Eyüp Akman, Aşık Dertli ve Sosyal İçerikli Şiirleri Üzerinde bir Tahlil Denemesi, Medeniyet Dünyası Dergisi, Bakü, 2004.
3- İslam Ansiklopedisi, Dertli Maddesi, 2013.
4- Hüseyin Özcan, Türk Halk Şiirinde Sosyal Hayat Bağlamında Aşık Dertli’nin Fes Redifli Şiiri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research, Cilt: 7 Sayı: 33 Volume: 7 Issue: 33
5- Doğan Kaya, Başlangıçtan Günümüze Aşık Edebiyatı, Âşık Edebiyatına Giriş, Bişkek, s. 3-8.
Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen:
https://doganalpblog.wordpress.com/2014/…/05/siirli-cumalar/
ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, muhafazakar bir toplum olmaya ve nefret diline karşı bir DURUŞdur.
Proje adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.