
Son günlerde özellikle Ege kıyılarında, mavi denizanalarının sayısının arttığına dair haberler sosyal medya ve geleneksel basında yer alıyor. Mavi denizanası sokmasında tedavi ve ilk yardıma ilişkin internet ortamında çok bilgi bulunsa da bunların büyük kısmı hatalı uygulamalar içeriyor. Olabildiğince kısa, denizanası sokmalarında ilk yardım uygulamalarını ve sık yapılan hataları aşağıdaki yazıda derledim.
Denizanası sokmasının belirtileri:
-Denizanasının soktuğu yerde ağrı, şişlik, kaşıntı ve yanma, karıncalanma vardır.
-Cilt üzerinde kahverengi, mor, kırmızı izler bulunur.
-Ağrı, lezyonun olduğu yere göre kol ve omuza veya kasığa yayılabilir.
–Denizanası sokmasına bağlı olarak hayatı tehdit edebilecek sistemik belirtiler çok enderdir. Yine de baş ağrısı, bulantı ve kusma, kas ağrıları ve spazmlar, kalp ritim bozukluğu vb. bulguların varlığı halinde 112 acil servisinden yardım istenmelidir.
Bunları yapmayın:
–Deniz anasının temas ettiği ve kızarıklık, şişlik olan bölgeye tatlı su, içme suyu dökmeyin.
–Yaralı bölgeye deniz suyu, amonyak, limon suyu, sirke, idrar dökmek, yoğurt sürmek zararlı olmasa da yararsızdır.
–Havlu vb. ile sarmayın.
–İnternet ortamında denizanasının soktuğu yerin kredi kartı vb. bir cisimle kazınması önerilmiş. Patlamamış zehir keseciklerinin açılarak zehrin yayılmasına sebep olursunuz. Kesinlikle yapmayın.
Bunları yapabilirsiniz:
–Yakmayacak ama dayanılabilecek derecede sıcak suda 30 dakika tutmak yararlı olabilir. (Yaklaşık 40 derece)
—Fenistil veya systral jel gibi harici antihistaminiklerin faydası olur.
–Mavi deniz analarının dokungaçları çok sayıda ince dikenciklerden oluşur. Bu dikenler deniz anasının soktuğu yerde görülebiliyorsa dikkatle ve zorlamadan ince bir cımbızla alınması denenebilir.
ÖNEMLİ
Denizanaları ender olarak hayati tehdit eden yaralanmalara sebep olurlar. Yine de alerjik bünyesi olanların tedbirli olması, anafilaksi hikayesi olanların yanlarında oto enjektörlü adrenalin taşımaları veya denizanası görüldüğü yerlerde denizden uzak durmaları önerilir.
BU DA ÖNEMLİ
Ülkemizin Doğu Akdeniz sahillerinde, bazen Antalya körfezinde ender rastlanan zehirli bir deniz anası türü de bulunmaktadır. Bu tür taksonomik olarak denizanası olmasa da denizciler tarafından “Portekiz savaş gemisi denizanası” olarak tanımlanmıştır.

Daha çok Atlantik ve Pasifik okyanuslarının sıcak körfezlerinde ve Hint Okyanusu ve Kızıldeniz’de görülmektedir. Akdeniz’in Afrika sahillerinde bazı dönemler çok sayıda görülmüş, turizme ağır zarar vermiştir. Mavi- mor renkli olan Portekiz savaş gemisi denizanasının zehir etkisi mavi denizanalarından çok daha fazladır. Gezegenimizin yaşadığı iklim krizi ve küresel ısınma nedeniyle bu çok zehirli türün önümüzdeki yıllar içinde Ege sahillerine gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
DAHA DA ÖNEMLİ
Unutmayalım ki doğada bir canlı türünün artışı ekosistemin erken uyarı işaretlerinden biridir. Bir türdeki beklenmedik artış, hemen daima diğer canlı türlerinin aleyhine gelişen bir süreci tetikler. Tedbir alınmadığı takdirde oluşan domino etkisi, bölge ekosisteminde ağır yıkıma sebep olacaktır.
KAYNAKLAR
1-Prof. Dr. Can N KOCABAŞ, Denizanaları ve alerjiler, Eylül 2019.
2- Infectious Disease Clinics of North America, 2019.
3-Burcu Kara, Portekiz Savaş Gemisi Denizanası (Physalia physalis): Özellikleri ve Habitatı, Ekim 2019. https://ungo.com.tr/2019/10/portekiz-savas-gemisi-denizanasi-physalia-physalis-ozellikleri/
Kapak görseli kaynağı:
https://pixabay.com/tr/photos/mavi-ısırgan-otu-denizanası-2851051/
Doğan Alpaslan Demir sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
MERHABA DOĞAN ALPASLAN BEY. EMEĞİNİZE SAĞLIK VE TEŞEKKÜRLER. DENİZ ZEHİRLİLERİNİN ÇOĞUNUN ZEHİRLERİNİN 60-73 SANTİGRAD DERECELERDE TAMAMEN ÇÖZÜLÜP ZARARSIZ HALE GELDİĞİNE DAİR İKİ ANIMLA KATKI VEREYİM. 1979’DA YAŞADIĞIM İLK OLAYI 2015’DE YAZIP PAYLAŞMIŞTIM, İŞTE O YAZI:
10,5 ve 3,5 Kiloluk Sinaritler ve Deniz Zehirlileri
1979 da parakete ile tuttuğum 10,5 ve 3,5 Kg’lık sinaritlerle birlikte yakalanan 5 tane rina balığını (vatoza benzer, kuyruğun gövde ile birleştiği yerin üst tarafında, 6-7 cm.lik dikenli, zehirli bir çivisi ve uzun kuyruğunun üstünde de bir sürü zehirli dikenleri olan, kamçı kuyruk da denilen bir balık) iğnelerden çıkarırken yaşadığımız bir olay:
Böyle yassı ve zehirli balığı iğneden çıkarırken, sırtını sandalın bordasına çevirir, ağzından bir papağan pense ile tutar, bazen elle, çoğunlukla da başka bir pense ile oltayı ağzından çıkarır, balığı denize salarız. Bunu beceremezsek, iğnenin misinasını dibinden keser öyle bırakırız.
Tekneye aldığım dere balıkçılığı yapmış, denizde acemi olan bir arkadaşımız, bu balıklardan birini oltadan çıkarırken, sağ elinin yüzük parmağına bir kuyruk darbesi aldı. Anında feryat etmeye başladı. Ben tedbirli insanım, her zaman yanımda bulundurduğum amonyağı buraya bastık, ama hiç fayda etmedi. Çok korktum. Çünkü kampa 1,5 saatlik bir mesafede idik, yine zehirli bir balık olan trakonya zehrinin de felç yaptığını, kalbi zayıfsa öldürdüğünü çok işitmiştim. Hemen aklıma eskilerin yaraları dağladıkları geldi. Sigara içtiğim için sık sık kibrit veya çakmağımız ıslanır, sigara yakamazdık. Bu nedenle yanımda taşıdığım büyük bir mercek vardı. (Bu mercek hala çantamda gezer). Güneşte bununla sigara yakardım. Onu çıkarıp, diken batan noktanın üstüne odaklattım. Derisini kavurmayacak uzaklıkta tutarken, arkadaş sancının kesildiğini söyledi. Merceği çektiğimizde sancıyor, tuttuğumuzda rahatlıyordu. Böylece kıyıya geldik ve 2 gün merceği onda bıraktım. Geceleri de elini sıcak suda tutup iyileşti.
Daha sonra bir yerde okudum: Pek çok deniz zehirlisinin zehri 73 santigrad derecede çözülüyormuş (elbette hepsi değil, tropikal olan birkaçı hariç). Tabi o zamanlar internet filan yok, bilgiye erişme ve literatür bulup araştırmak da zor. 2000 lerin başlarında internette, bir sitede de okudum ki, 60 derecede zehrin çözülüp etkili olmadığını söylüyor. Gerçekten dikenleri zehirli iskorpit, lipsoz ve trakonyayı çorba için, bütün olarak haşladığımızda zehir etkisizleşir.
Böyle Deniz Zehirlilerinin bir başka ilacını da ayrıca yazacağım. (SİNİR OTU).
İbrahim Karaer 21 Nisan 2015
SİNİR OTUNUN HİKÂYESİ DE BU:
SİNİR OTU VE ZEHİRLİ BALIKLAR
YAZI BİRAZ UZUN.
BU OT İÇİN GEÇMİŞTE ŞAHİT OLDUĞUM BİR OLAYI VE ARAŞTIRMAM SONUCU RASTLADIĞIM BİLGİLERİ (SADECE ZEHİRLİ BALIK DİKENİNE MARUZ KALANLARIN YARARLANMASI AMACIYLA YAZIP PAYLAŞMIŞTIM).
HER NE KADAR SONRADAN İNTERNETTEN AKTARDIĞIM BİLGİLERİ BİR DOKTOR ARKADAŞIMA TEYİD ETTİRMİŞ OLSAM DA BUNU UZMAN DOKTORLARIN ANLATMASI GEREKLİ. BEN SADECE DENİZ ZEHİRLİLERİ KISMINI (ŞAHİT OLDUĞUM İÇİN) DİKKATE ALARAK BİLDİRMEK İÇİN PAYLAŞIYORUM.
LÜTFEN İNTERNETTEN ALDIĞIMI SÖYLEDİĞİM KISIMLARI BİR UZMAN DOKTORA DANIŞINIZ. (İ.K.)
*****
ŞAHİT OLDUĞUM OLAY:
Sinir Otu ve Zehirli Balıklar
Sizlere daha önce Deniz Zehirlilerinin bazılarının zehrinin 73 santigrad derece sıcaklıkta çözüldüğünü, çok eskiden bir yerde okuduğumu, ayrıca internet çıkınca da bu konuda; 60 derece civarında sıcaklıkta zehrin etkisinin kalmadığı bilgisini gördüğümü yazmıştım. Rina Balığının kuyruk dikeninin çarptığı bir arkadaşın acısını da (Eskilerin yara dağlamasından esinlenerek) İnce kenarlı bir merceğin odağına yakın tutup yüksek sıcaklıkla giderdiğimizi anlatmıştım.
25 yıl kadar önce Balıkesir-Ören’de deniz kenarında şöyle bir olaya şahit oldum. Bir hanım, kumsalda yürürken, kıyıda balıkçıların ağdan ayıklayıp attıkları, (Zehirli dikenleri olan) ölü bir trakonyanın üstüne basması sonucu feryat ediyordu. Ben kaldığımız evden merceğimi getirene kadar, orada bu işi bilenler, benim de SİNİR OTU olarak tanıdığım ama (neye yaradığını bilmediğim) bir otu, hemen bulup koparıp, ağızlarında çiğnedikten sonra, oluşan lapayı bayanın ayağındaki, balığın dikeninin battığı yere koyup bantladılar. Bayanın bağırması ve acısı azalıp yarım saat kadar sonra durdu. Bunu bizzat gördüm. Yakın zamanda Balıkçılık anılarımı yazarken de bu olay aklıma geldi ve Sinir Otunu internetten öğrendim. Fakat benim gördüğüm olayda bu otun çiçek gibi olan sürgünlerini kullanmışlardı. Ama internette yapraklarının da kullanıldığı yazıyor.
İbrahim Karaer 21 Nisan 2015
(11 Mayıs 2022’DE GÜNCELLENDİ)
*****
BUNLAR DA İNTERNETTEN ALINMIŞ BİLGİLERDİR.
Dilerseniz siz de detaylı olarak araştırabilirsiniz.
SİNİR OTU: (Diğer isimleri, Sinirli Ot, Bağa Otu, Yılan Otu, Yılan Dili)
Yapısında bulunan acı maddeler, flavonlar, silisik asit, allantoin, ve tanenler ve aucubin glikoziti şifalı olmasının altında yatan sebeplerdir. Ayrıca eterik yağ, A, C ve K vitaminleri, labenzim, invertin, emulsin, fosforik asit ve müsilaj içerdiği diğer maddeler arsında yer almaktadır. Sinir otu, yol kenarlarında, mezarlıklarda ve rutubetli yerlerde yetişir. Sivri yapraklı sinir otu (Plantago lanceolata) ve geniş yapraklı sinir otu (Plantago major) sıklıkla 40 santimetreye kadar büyüyebilir. Özellikle besleyici maddelerin zengin olduğu kırlarda, yamaçlarda ve yol kenarlarında görülmektedir. Bu bitki Mayıs’tan Eylül’e kadar varlığını sürdürmektedir. Sinir otu, çayı ve lapası hazırlanmak sureti ile kullanılabilmektedir. Çayını hazırlamak için yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış sinir otu, bir su bardağı kaynar suyla 15 dakika demlenir. Süzülür ve kullanılır. Lapası ise şu şekilde hazırlanmaktadır. Sinir otu yaprakları yıkanarak ve lapa haline gelene kadar uygun bir araç yardımı ile ezilir. Bitkinin bilinen herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta, düşük tansiyon hastalarının kullanmaması önerilmektedir.
FAYDALARI NELERDİR?
(TABİ BUNLARI BİR DE UZMAN DOKTORLARA DANIŞMAK GEREKLİ).
Araştırmalar sonucu bakteriler üzerine olan antibiyotik etkisi ispatlanmıştır. Uzmanlar her türlü yarayı, hatta yıllardır kapanmamış yaraları dahi kapatabilmekte olduğu belirtmektedirler.
– Öksürük, boğmaca, astım ve akciğer tüberkülozu gibi solunum organı hastalıklarında kullanılmaktadır.
– Kanı ve mideyi temizler.
– Diş eti iltihabında kullanılabilir.
– Kramp çözücü etkisi bulunmaktadır.
– Ateş düşürücüdür.
– Deri kaşıntılarına iyi gelir.
– Taze yapraklar guatrlı bölgeye sarılırsa guatrı küçültür.
– Çıbanları iyileştirmede bitkinin lapası etkili olmaktadır.
– Karaciğer ve mesane hastalıklarına iyi gelmektedir.
– Yaralanmalarda ezilen yaprak konulduğunda iltihap oluşmamaktadır.
– Taze yaprakları arı sokmasına karşı kullanılabilir.
– İdrar yolları enfeksiyonuna ve böbrek taşlarına karşı şifa vermektedir.
Taze yaprakları elde ezerek kesiklerin, ısırıkların üstüne örtebilirsiniz. Hatta doktor yetişene kadar zehirli yılan yaralarına, köpek ısırıklarına, eşekarısı sokmasına bile iyi gelir.
Bu konuda anlatılan bir efsane: Karia Antik Bölgesinde MÖ 400 yıllarında bir Kral’ın kızını yılan ısırdıktan sonra bu bitkiden hazırlanan ilaçla iyileştiğine, bu ilaca Karia İlacı adı verilip; zamanla yaşlı kadınlar hazırladığı için de “Koca Karia İlacı” sözcüklerinin “Kocakarı İlâcı”na dönüştüğüne dairdir.
*****
DENİZLERİMİZDE YAŞAYAN ZEHİRLİ BALIKLAR
(FOTOĞRAFLARI MALESEF BURAYA KAYDEDEMEDİM):
– İSKORPİT sırt yüzgecinin öndeki ve yanaklarındaki çok sayıda zehirli dikenleri vardır.
– TRAKONYA. Araları siyah perdeli sırt yüzgeçlerinin önde olanları daha zehirli olmak üzere, her iki yanağındaki 2 şerden 4 dikeni zehirlidir. (Ölürken sırtındaki araları siyah zarlı olan ilk 4 zehirli dikenlerini açık tutar). Bu açıdan ölüsü bile etkilidir.
– RİNA (KAMÇI KUYRUK DA DENİR) Zehirli dikenleri olan kuyruğunun dibindeki çivi gibi bir kısmın dikenleri daha çok zehirlidir.
– LİPSOS (ADABEYİ DE DENİR) Dikenleri çok şiddetli değil ama biraz acı verecek kadar zehirlidir.
– ASLAN BALIĞI Tropikal denizlerden Akdeniz ve Ege Denizine gelmiş çok zehirli bir balıktır.
– SOKAR BALIK (SOKKAR DA DENİR) Bu da başka denizlerden gelmiş, çoğunlukla Ege Denizine yerleşmiş dikenleri zehirli bir balıktır.
– BALON VE KİRPİ BALIKLARI Hem dikenleri HEM DE ETLERİ ZEHİRLİ balıklardır. Kendilerini şişirmedikleri zaman normal bir balık görünümündedirler. etleri yenmez eti de zehirlidir.
RİNAYI YABANCILAR YEMEKTEDİR. DİĞERLERİNİN TÜMÜ YENİLEBİLİR VE ÇOK LEZZETLİDİRLER. SERT ETLİ OLDUKLARINDAN ÇORBALARI GÜZEL OLUR. AYRICA DİKENLERİNDEKİ ZEHİRLER HAŞLAYINCA ETKİLERİNİ KAYBEDERLER. KORKMADAN HAŞLAMASI DA YENİLEBİLİR. ŞAHSEN BEN TRAKONYA, İSKORPİT VE LİPSOZ BALIKLARINI HAŞLAYARAK DERİ VE DİKENLERİNİ KORKUSUZCA AYIKLAYIP ÇOK YEDİM.
– Geniş yapraklı sinir otu (Plantago major)
– Sivri yapraklı sinir otu (Plantago lanceolata) İnternetten bakınız.
NOT: BU OTUN EZİLEREK LAPA YAPILIP, ZEHİRLİ DENİZ ANASI ÇARPMA NOKTALARINDA DENENMESİNİN UYGUN OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.
SAYGILARIMLA.
BeğenBeğen