26 Mayıs 2013 günü (dün) Hürriyet Gazetesi’nde Ayşe Arman imzasıyla, “Bu röportajı okuduktan sonra, bilgisayarınızın kamerasını yara bandıyla kapatacaksınız” başlıklı bir köşe yazısı yayınlandı. Sn. Arman ismini ve cismini yayınlamadığı bir bilgisayar korsanı (hacker) ile bir röportaj gerçekleştirmiş.
Ayşe Arman, röportaj sırasında duyduklarına oldukça şaşırmış ve ürkmüş görünüyor. Ben Ayşe Arman’ın niye bu kadar şaşırdığını anlamış değilim. Sn. Arman gibi işi gereği bilgisayar dünyasının içinde olan bir kişi, bunların birçoğuna aşina olmalı. Bir “medya profesyonelinin” Dünya’yı dize getiren Wikileaks’ den veya ülkemizde bakanlıkların bilgi işlem ağlarına sızan Redhack organizasyonlarından haberdar olmaması düşünülemez. Bu şaşırma, “medyatik” bir köşe yazarı olmanın bir raconu olmalı. Özellikle kamera ile evlerin gözlenmesi kısmı olaya dramatik hatta erotik bir hava vermiş; kamera karşısında bornozla gezen kadın figürünün iç gıcıklama amaçlı sahneye konduğu gibi “kötü niyetli” bir fikrim de var.! Oysa yeni dizüstü bilgisayarların bazılarında kamera üzerinde bir de kapak var, yani bilgisayar üreticileri,”gerektiğinde kapağı aç” diyorlar, bandı çıkar değil. Kişisel bilgisayarınızda doğru dürüst ve güncel bir virüs programı varsa çoğu saldırıya hazır olduğunuz söylenebilir. Tabii özellikle porno, arkadaş bulma ve bazı oyun siteleri virüs ve truva atı (trojan) riskini oldukça arttırır. Kısaca, etkili bir kaç önlem almakta yarar var ama bunu paranoyaya çevirip hayatı kabusa çevirmek anlamsız. Şehir efsaneleri fişten çekili bilgisayarlara bile girilebildiğini söylüyor, yok böyle bir şey. Buna karşılık sanal ortamda sakladığınız her bilgi risk altındadır. Bu riske karşılık çok önemli verilerinizin mutlaka farklı ortamlarda yedeği alınmalıdır.
Şimdi gelelim Ayşe Arman’ın hiç söz etmediği ama bence olayın en önemli yanına. Bilgisayarlarımıza “girenler”, bilgilerimize ulaşanlar sadece hackerlar değil; bilgisayarımıza kurduğumuz pek çok “masum” görünümlü programı kurarken, okumadan tıklattığımız, “I agree, accept vb” ile kabul ettiğimiz şartlarla bilgisayarlarımız ve kişisel verilerimiz zaten “big brother” ın elinde bulunuyor. Tıbbi kayıtlarımız, psikiyatrik verilerimiz bile ulaşılmaz değil. Nedir, milletvekilleri ve yakınlarının tıbbi kayıtlarına ulaşmak mümkün olmayacak, bak sen şimdi….Bu haliyle genç bir bilgisayar korsanının karşısında bornozla görünmek çok da tehlikeli görünmüyor. Asıl üzerinde kafa patlatılması gereken nokta, tüm toplumun “fişlenmiş” olduğu ve özel hayat kavramının romantik bir hayal olmuş olduğu gerçeğidir. Sonuç olarak, belki dünyamızda gerçek bir digital güvenlik yoktur; belki bilgisayarımızı fişten çekip, telefonumuzun bataryasını çıkartarak güvende olduğumuz duygusunu daha bir süre yaşayabiliriz. Çok yakında böyle bir şansımız olmayabilir. Unutmadan, bugün bize umacı gibi gösterilmiş olan bilgisayar korsanları, belki de biz dünyalıların yegane umududur, ne dersiniz.