Mecburduk, ücretsizdi

Anadolu’nun dört bir köşesinde pıtır pıtrak açılmış olan tarikat yurtlarının amaçlarını ve orada kalan çocukların başına gelenleri hepimiz sular seller gibi ezberledik. Yoksul ve taşımalı eğitimle çocuklarını okutamayan, kendilerine başka bir seçenek sunulmayan aileler için bu yurtlar tek çıkış yolu haline getiriliyor. Adana Aladağ Öğrenci Yurdu yangınında ölen çocuklardan birinin babası açıkça söylemiş.

Köyde okul yoktu. Aladağ’da başladı. Tek yurttu burası. Eleştirme şansımız da yoktu ki. Başka seçeneğimiz yoktu. Mecburduk. Ücretsiz kalıyordu”

Denetimden muaf olduğundan emin olduğumuz bu yurtlar ülkemizin yeni eğitim hedefi olan “dindar bir nesil” ülküsüne de cukkadanak oturuyor. Taciz, tecavüz, yanarak ölme, doğalgazla zehirlenme, çöken yurt binasının altında kalma kademelerinden “sağ salim” kurtulup mezun olan çocukların ne denli “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir nesil olup vatana, millete yararlı birer fert olacakları konusuna ise hiç girmeyelim, batarız, çıkamayız.

Sosyal medya feryat figan, #tarikatlarKapatılsın ve #çocuklaryanıyor etiketi üzerinden iktidarı eleştirenler, yurdun üçüncü katının ve çatısının ahşap ve yangın merdiveninin kilitli olduğunun; ilköğretim çağındaki çocuklar için özel yurt açılamayacağının altını çiziyorlar. Öte yandan, “Birileri ölse de hükümete saldıralım diye hazırda bekleyen iki ayaklı köpek cinsi sadece bizim ülkemizde var” fikriyatında olanların kader, alın yazısı ve “Allah, sabır, rahmet” mesajları havada uçuşuyor. Hızını alamayıp “yanarak ölmek bir şehadettir” şeklinde mesaj yazanların yeri tımarhane olmalı ama sayıları çok, akıl ederlerse bizi tıkarlar.

Çocukların yanarak ölümlerine isyan edenlerin çoğu, yangın merdiveninin kapısının kilitli olduğuna takılıp kaldılar. Denetimsiz tarikat yurdu eşittir kapısı kilitli yangın merdiveni şeklinde bir denklem kurduysanız fena halde yanılıyorsunuz demektir. Uzun yıllar okulların taşıması gereken fiziksel özellikler hakkında üniversitede ders verdim, okulların fiziksel ve sıhhi şartlarının kontrolünü yapan komisyonlarda bir bilen sıfatıyla bulundum. Uzatmadan yazayım, kapısına kilit vurulmamış yangın merdiveni hiç görmedim. Eğitim politikalarının öğrenciyi okul yönetimine mal gibi zimmetlediği zihniyetin koşullandırması ve baskısı altındaki okul müdürleri, kapısı açık bir yangın merdivenini yangından daha büyük bir güvenlik tehdidi olarak görüyorlar. Sadece okullar mı; kamu binaları, yurtlar, pek çok iş hanının yangın merdivenleri kilitlidir. Yangın merdiveni bulunan apartmanların hemen hepsinde yangın merdivenleri acil durumlarda kullanılabilir durumda değildir. Yangın merdiveninin kapısını kilitleyen zihniyeti, siyasal İslamcı tarikatlarda veya A, B, C siyasi görüşlerde aramak akıl, fikir savurganlığıdır. Emin olun, yangın merdivenleri konusunda bir iç genelge veya yönetmelik bakanlıklardan birinde hazırlanmaya başlamıştır bile. “Gereğini rica ederim” kılıklı bir emirname ile kilitler açılır. Ardından bilumum tecavüzcülerin suçu kilitsiz yangın merdiven kapılarına da atıldı mı, değmeyin keyiflerine. Amacımız mülkiyet veya iktidar değil birey, rehberimiz ise hurafeler değil bilim olmadıkça bu böyle sürer, çocuklar ölür, ağıtlar ulusal marş olup çıkar.

Tabii ki şaşırmadık, yangından saatler sonra yayın yasağı geldi. Toplumda “infial yaratan” olayları yayın yasağı ile gizlemek, sosyal medya çağında hem beyhude hem de gülünç bir çaba gibi görünüyor. Nedir, Napolyon Bonaparte’ın bizdeki yayın yasaklarını çok takdir ettiğini anlatan bir hikayeciğim var. Ölümünün üzerinden neredeyse 200 yıl geçen Fransa diktatörü Napolyon’un bu eşsiz öyküsünü beğeneceğinizi umuyorum.

Painting : Napoleon at Fontainbleau

“Napolyon öbür tarafta sonunda zebanileri bile bıktırmış. Yönettiği savaşları belki binince defadır anlatıyor, özellikle de yenildiği Waterloo savaşında yaptığı stratejik hataları analiz ediyor, sanki ölmemiş gibi savaşın rövanşına hazırlanan planlar yapıyormuş. Zebaniler durumu üst yönetime bildirmişler, iyi halinin de faydası olmuş olacak ki, Napolyon’a yaşayanların tarafına geçmesi için üç günlük izin vermişler. İlgi ve heyecanla karşılanmış Napolyon, ama süre kısa, bu yüzden üç ülkeyi ziyaret etmek istediğini söylemiş, ilk sırada ABD var. ABD Başkanı tarafından karşılanmış ve ilgi alanı olan savaş teknolojileri üzerine kendisine brifing verilmiş. Günün sonunda ABD Başkanı’na teşekkür etmiş, ABD’li yetkililere “bu teknolojinin birazına bile sahip olsaydım Waterloo savaşında yenilmezdim” diyerek ayrılmış Napolyon. İkinci sırada Rusya var. Yine savaş teknolojisi ve teknikleri üzerine brifingler verilmiş. Napolyon çok memnun, Rus yetkililerine teşekkür ettikten sonra “Sahip olduğunuz savaş istihbaratı konusundaki olanakların birazına bile sahip olsaydım Waterloo’da yenilmezdim” demiş. Üçüncü sırada ise Türkiye varmış. Türk yetkililer diğer iki ülkede olduğu gibi kendi savaş stratejileri üzerine ayrıntılı bilgi vermişler. Napolyon çok nazikçe teşekkür etmiş ve “Sahip olduğunuz medya bende olsaydı Waterloo’da yenildiğimi kimse bilmezdi” demiş.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s