ERCÜMENT BEHZAT LAV- ŞİİRLİ CUMA

Değerli dostlar, hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. Bu hafta için seçtiğim şair Ercümend Behzad Lav, 1903- 1984 yılları arasında yaşamıştır.

E. B. Lav erken çocukluk dönemini şu satırlarla anlatıyor.

“15 Kasım 1903’te İstanbul’da Şehzadebaşı’nda Letafet Apartmanının Bozdoğan kemerine bakan köşesinde (şimdi 16 Mart Şehitler Caddesi) doğdum. Dedem olan Miralay Mahmut Raşit’i minderinde oturmuş Mevlâna’dan Hayyam’dan parçalar okur halde hatırlıyorum. Arapça, Farsça bilir, bu dillerden çeviriler yapardı. Kendisi Çanakkale Mevkii Müstahkem Kumandanlığı, emekli olduktan sonra da Mühendishane- i Berri Hümâyûn’da riyaziye hocalığı yapmıştı. Çok uyanık bir adamdı”

Babası Topçu Kumandan Yozgatlı Hasan Sıtkı Bey’dir. Hasan Sıtkı Bey, Bingazi’de Serez’de ve Edirne’de çalışmış, Çanakkale’de müstahkem mevki komutanı iken 1912’de ölmüştür. Askerliğinin yanı sıra şairdir babası, iki divan sahibidir. Ercümend Behzad ailesinin Osmanlı’nın içinde olduğunu ama Osmanlı düzenine karşı olduklarını belirtmiştir.

Şairin, çocukluğu ve ilk gençliği, asker babanın, savaşların gelişimine göre gönderildiği yerlerde geçer. Babası Bingazi’de görevliyken Ercümend Behzad’ı orada bir Cizvit Anaokulu’na verirler. Şairin Batı kültürüyle ilk tanışmasıdır bu. Çocukluk ve gençliğinin geçtiği savaş atmosferi şiirlerine de yansımıştır.

“Göben’le Breslav bize sığınmış
Odesa topa tutulmuş
Ne o?
‘Çanakkale içinde Vurdular beni'”

Babasının 1912’de ölümünden sonra 1913 yılında dedesi onu İstanbul Sultanisine yazdırır. Tiyatroya ilgi duyar ve okulun temsillerinde oynamaya başlar. Okulu bitirdikten sonra tiyatroyu meslek olarak seçer. Ama farklı işler de yapmak zorunda kalmıştır. Bir süre Vakit gazetesinde çalışmış, yedi-sekiz ay da Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra 1930 yılına kadar Dârülbedâyi’de tiyatro oyuncusu olarak çalışır. 1932 yılında Muhsin Ertuğrul’un çektiği “Bir Millet Uyanıyor” adlı filmde “Davut Yüzbaşı” rolüyle başroldedir.

Özgür Dicleli Ercümend Behzad’ın başarılı bir sinema oyuncusu olmasına, oldukça ün kazanmasına rağmen sinemadan uzaklaşmasını şu satırlarla anlatır.

Ne yazık ki Ercümend Behzad Lav’ın sinema yaşamı uzun sürmedi Oynadığı filmleri şiirlerinde acı bir dille eleştirmesi, sinemaya yönelmiş yapımcıları, yönetmenleri, hatta oyuncu arkadaşlarını tedirgin ediyordu. Kendi filmlerini taşlaması hoş karşılanmadı. Bir süre sinemanın uzağında kaldı. Şakir Sırmalı’nın 1956’da “Kamelyalı Kadın” filmi için kendisine verdiği rolü beğenmemesi üzerine sinema çevrelerinde ‘istenmeyen adam’ durumuna geçmesine yol açtı. Onuruna çok düşkün bir kişi olduğu için de sinemadan öneri beklemedi. Türk Sineması zaten onun sanat anlayışının çok gerisinde gelişiyordu. O her zaman yeniliği, değişikliği istiyordu. Sinemada iyi şeyler yapılacağı umudunu yitirmişti. Bu nedenle tiyatro oyunculuğu, tiyatro hocalığı sinemadan ağır bastı. İlk Türk filmlerinin oyuncusu sinemaya küs yaşadı. Yoksa sinema onunla çok şey kazanabilirdi.”

Ercümend Behzad 1930 yılında Türk Akademi Tiyatrosu’nun (TAT) kurucuları arasında yer alır. Ancak kısa zamanda dağılır kurduğu tiyatro. Ercümend Behzad’ın TAT’ın açılışı için yazdığı manzum konuşma metninden, tiyatronun niye kapandığı kolayca anlaşılabilir.

Efendiler; Siz
Bu çatlak
Kalasların üstünde
Ne yaldızlı saray dekorları
Ne ipek fistanlı, düzme edalı
Karı
Mankenler göreceksiniz!
Efendiler, bizim
Kara;
Yağmura
Taş çıkartan; dalga, bulut
makinalarımız…
Muazzam projektörlerimiz yok!
Efendiler; bizim;
Bu Korada (?)
Tahtalarla
Oynayacak;
Saltanat kuklası
Dalkavuk yapımlı Aktörlerimiz yokl
Efendiler; bizim Bankamız
Göbekli mürakiplerimiz
Mürekkep arkamız
Yok!
Biz; bu
Tiyatroyu
özenti
Frenk harcı kullanarak;
Garplı mütehassıs çalımıyla Değil…
Kendi
Toprak
Çocuklarımızın öz yardımıyla Kuracağız!..”

1935- 1943 yılları arasında Ankara Radyosu’nda spikerlik yapar. Bu dönemde Ankara Halkevleri’nde rejisör olarak çalışır. 1947 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda çalışmaya başlar. 1962 yılında Şehir Tiyatroları’ndan emekli olur ve tümüyle edebiyata yönelir. 1970 yılında Türk Edebiyatçılar Birliği Başkanı olur. 1971 yılı mayıs ayında birinci sayısı çıkan Gelecek-Sosyalist Edebiyat Dergisi’nin kurucuları arasında yer alır.
Ercümend Behzad toplumsal sorunlarla yakından ilgili olsa da sanat çevrelerine girmemiştir. Tiyatrocu ve sinemacıları eleştirir, onların abartılı içkili toplantılarına katılmaz. Ölümüne kadar da şiir yazmayı bırakmaz. 1984 yılında 81 yaşında hayata veda eder.

Ercümend Behzad’ın ilk şiirleri 1927 yılında Servet-i Fünun dergisinde Fütürizm üst başlığı altında yayınlanır. Yazdığı şiirleri 1931 yılında S.O.S. adlı ilk kitabında toplamıştır. Çıkardığı ilk kitabı edebiyat çevrelerinde çok ses çıkardıysa da aruzu ve heceyi hiçe sayması, döneminin şiir anlayışını ironik bir dille eleştirmesi nedeniyle dışlanır, “gariplik’ ve “söz cambazlığı yapmakla” suçlanır. Örneğin Peyami Sefa Ercumend Behzad’ı “hikmet yumurtlamak”, “mısra cambazlıkları yapmak”, “havarilik taslamak” ve “sun’i olmak”la suçlar. S.O.S 1965 yılında ikinci baskıyı yapar ve toplatılır. Kitabın toplatılışı ile ilgili Asım Bezirci şu açıklamayı yapar.

“Birinci basımı 1931’de yapılan S.O.S. adlı şiir kitabının 1965’te çıkan ikinci basımı toplatılır, ‘dinsel, kutsal inançları aşağılama’ savıyla soruşturma açılır. 1967’de kabul edilen Af Kanunu’yla dava düşer”

Nadir Nadi bu konuyla ilgili olarak “İlk yayınından otuz yıl sonra bir kitap nasıl suçlanır? Bu çağdışı ve hukuka aykırı bir uygulamadır” diye bir yazı yazar.
1934 Kaos adlı kitabı yayınlanır. Kapitalizme ve sömürüye karşı çıkan, çağ dışı kurumlarla alay eden bu kitapla Ercümend Behzad şiirdeki çizgisini oturtmaya başlar. Bu kitapla ilgili olarak Hüseyin Cahit, Ercümend Behzad’ın sözcükleri rasgele bir araya getirerek anlamsız yazılar yazdığını söyler.

İlk baskısı 1940’ta yapılan Açıl Kilidim Açıl adlı kitabının ikinci baskısı 1965 yılında yapılır. Doğan Hızlan bu kitaptaki şiirlerin Fütürizm etkisi altında olduğunu yazar.
1962 yılında Mau Mau adlı kitabı yayınlanır. Kitapta Afrika insanının kapitalist devletlerce sömürülmesi ve bağımsızlık mücadelesi anlatılmıştır. Bir Afrikalının ağzından yazdığı “Bir Kahramanın Midesi” şiirinde sarsıcı bir ironi vardır.

Vahşi hayvanlara yediriyorlar ölülerimizi
Beyazlar bizimle savaşınca
Bizse kendimiz yiyormuşuz
Onları haklayınca
Böyle de olsa
Daha şerefli bir mezar değil mi
Hayvan bağırsaklarından
Bir kahramanın midesi?”

Tekin Sönmez, Mau Mau’nun 1970 yılında ikinci basımından sonra Yeni Ortam gazetesinde yayımlanan yazısında, Ercümend Behzad’ın emperyalizmin eleştirisini yaptığını söyler:

“Kapitalizmin, dinle bütünleşerek emperyalist aşamaya geçişini yaparken, bir sınıf sorununun temelini apaçık söyler ozan. Bu söyleyiş bildiğiniz, tanıdığınız Ercümend Behzad çizgisinin biraz dışından, ancak kurama bağlı kalarak amacına ulaşmıştır. Daha önceki şiir kitaplarında bu derece yalın bir anlatımı denemeyen ozanın, böyle bir anlatıma geçişi bir rastlantı değil”

1964 yılında Ercümend Behzad son şiir kitabı olan Üç Anadolu’yu yayınlar. Üç Anadolu, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Anadolu halkının bir destanıdır. Yalnızca savaşlarda ölüme gönderileceği zaman hatırlanan halk, isyanlarıyla anlatılmıştır:

“Mal verdik kâr etmedi
Can verdik kâr etmedi
Fermanlı’ya baş kaldırdık
Döş verdik dağlara”

Ercümend Behzad Lav edebiyatımızın unutulmaya terk edilmiş çok güçlü kalemlerinden biridir. Anlaşılan odur ki sivri dili, yaşamın her alanını cesurca eleştiren bakışı onun sanat/edebiyat çevreleri içinde görüntülenmesini, kitaplarının yayınlanmasını, okunmasını engellemiştir. Ölümünden sonra sadece basılı kitapları günümüze gelmiş, henüz basılmamış tüm eserleri yok olmuştur.

Ercümend Behzad Lav’ın Mau Mau kitabından Tokat adlı şiiri bu hafta için seçtim. Beğeneceğinizi umuyorum.

“Bizim Papaz Efendi dedi ki:
“İsa bir yanağına tokat yedi
Öbür yanağını da çevirdi
İsa’nın yediği iki tokat
Roma’yı devirdi…”
Ben de Papaz Efendi’ye dedim ki:
“Ben de İsa Babamızın kuluyum
Her gün efendimden tokat yiyorum
Her tokat yiyişimde
Öbür yanağımı da çeviriyorum
Efendim niye devrilmiyor Roma gibi?
Roma’dan güçlü mü bizim efendi?”

Kaynaklar:
1- Eser Demirkan, Ercümend Behzad Lav, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002.
2- Ataol Behramoğlu, Büyük Türk Şiiri Antolojisi- Birinci Cilt, Sosyal Yayınları, 2001.

Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen:
http://www.bornovagazetesi.com/koseyazidetay.aspx…

ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, nefret diline ve muhafazakâr bir toplum olmaya karşı bir DURUŞ projesidir.

Şiirli Cumalar adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s