Ölümü bir sözcüğe sığmayan ölümlülerden biri o, bugün tam altı yıl oldu toprağa vereli. Sabahattin Ali’nin “Bir sitem yolla Allah’a” dizesinden kopup gelen lanetli bir hastalık aramızdan çekip aldı Didem Madak’ı.
“Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım”
1970- 24 Temmuz 2011
Kırk bir yıllık yaşamına üç şiir kitabı sığdırır Didem Madak. Grapon Kâğıtları adlı kitabıyla İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazanır.
Şiirlerinde küstahtır; alaycı, iç sızlatan ve dipdiri bir anlatımla “bayım” diye hitap ettiği erkek dünyayı tiye alır.
“Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum”
Şiirlerinde, aşkı erkek dünyasından ödünç almış şairlerden değildir Didem Madak; kadının aşkını şiirin diline çevirmiştir.
“Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım.
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.”
2010 yılında katılacağı Uluslararası Şiir Festivali için özgeçmişini gönderir organizasyon komitesine. Kendisini tanıtmak için yazdığı “şu sıralar cadılık, büyü çeşitleri gibi konularla ilgileniyor ve bir efsun kitabı düşlüyor” cümlesi festival broşüründen çıkarılınca festivalden çekilmiştir. Özgeçmişine uygulanan sansür üzerine yazdığı mektupta sansürcülerin defterini şu satırlarla dürer Didem Madak:
“Ben cadıları sevmeyenleri sevmiyorum. Cadılardan korkanlardan da korkmuyorum. Özgeçmişime uygulanan bu sansürü şiirime uygulanmış kabul ediyorum. Cadı avcıları her çağda olmuştur, bugün de vardır ve maalesef artmaktadır. Bir şiir festivali kitapçığında dahi cadılığa tahammülü olmayanlara bildirmek isterim, yazmaya çalıştığım kitap bir “efsun kitabı” olacak, cadı avcılarına yönelik büyü girişimlerim sürecek. Benden bir hanımefendi olmamı bekleyenler ve hanım hanımcık bir özgeçmiş yazmamı dileyenler özgeçmişimi (hangi sebeple olursa olsun) kesip biçenler biliyorum ki bazı haddini bilmez beyefendilerdir. Onlar muhtemelen şiiri ılık bahar yağmurları ile karşılaştırıp, bir tür oyun hamuru gibi istedikleri gibi yoğurabileceklerini zannedenlerdir. Bu beyefendilerin bilmesini istediğim bir husus vardır. Şiir onların zannettiğinden çok daha sert ve çetin bir şeydir. Şiir onların caiz bulmadığı pek çok şeyi barındırır. Şiirin tahammül edemediği onların tahammülsüzlüğü ve sansürüdür.”
Didem Madak, şiirin ters kelepçe edilmesine duyduğu öfkeyi anlattığı mektubunu şu cümlelerle bitirir:
“Bu “ağır ve saygın” festivali ve özgeçmişimi makaslayan beyefendileri ayıplıyorum. Sizin festivaliniz varsa bizim de büyülerimiz ve kedilerimiz var. En muzır neşriyat duygularımla.”
Didem Madak şiiri, bahçede özgürce oynayan çocukları koruyup kollamanın şiiridir; çocukları şiddetten, nefret dilinden, zulümden ve zalimlikten sakınmak için şiiriyle direnir. Nasıl mı?
“Fakat korkuyorum. Birazdan da
Kırk üç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!”
Yazıda kullanılan şiirler Didem Madak’ın Grapon Kâğıtları adlı kitabından alınmıştır.
Sayın Doğan Alpaslan Demir bey;
Yazınız bütünüyle şiirsel. Şiirler ile anlatımınız iç içe geçmiş bir lirik şarkı gibi olmuş. Okurken çok duygulandım. Bir kadın olarak da Didem Madak’ın şiirlerinden ayrıca etkilenirdim. Yazınızı çok çok beğendim. Yüreğinize, kaleminize sağlık.
Saygılarımla.
BeğenLiked by 1 kişi