Değerli okurlarım, hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. Bu hafta için seçtiğim şair Cahit Irgat, 1915-1971 yılları arasında yaşamıştır. Şairliğinin yanı sıra tiyatro, sinema oyunculuğu ve yönetmenlik yapmıştır.
Edirne Öğretmen Okulu’ndan son sınıfta ayrıldıktan sonra bir süre çeşitli tiyatrolarda oyunculuk yapmış, 1932’de girdiği Ankara Devlet Konservatuarı’ndan 1936’da ayrılmış, 1940 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda çalışmaya başlamıştır. 1951’de Küçük Sahne’ye geçer; 1957’de Devlet Tiyatrosu’na girmiş, bir süre Adana Şehir Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra İstanbul’da kendi adına Oda Tiyatrosu’nu kurmuştur. 1962’de Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başlamış, buradan ayrılınca ikinci eşi Cahide Sonku ile Cahitler Tiyatrosu’nu kurdularsa da başarılı olamayan bu topluluk kısa sürede dağılmıştır.
1940’dan itibaren yaptığı sinema oyunculuğuna 1950’den sonra yönetmenliği de eklemiştir.
Cahit Irgat’ın romantik ve egzotik özellikler taşıyan ilk şiirleri 1935’ten başlayarak Cahit Saffet imzasıyla “Varlık” ve “Servet-i Fünun” gibi dergilerde yayımlanır. 1942’den sonra yöneldiği toplumcu eğilimdeki şiirleri ise “Yürüyüş”, “Ant”, “Yığın” ve “Yaprak”ta çıkar. Bu dönem şiirleri II. Dünya Savaşı kuşağının yaşama ve insanlara bakış açısını ortaya koyan, öfkeli, kötümser, büyük toplulukların sorunlarını deşen, özgürlük ve barış özlemiyle dolu yapıtlar olmuştur. “Utanıyorum Yaşamaktan” başlıklı şiiri bu dönem şiirlerine iyi bir örnek sayılabilir.
“UTANIYORUM YAŞAMAKTAN
Kardeşlerim dövüşüyor
Varşova’da, Paris’te
Kardeşlerim diziliyor kurşuna
Ya bir duvar dibinde
Ya bir meydan ortasında
Kafileler, kafileler, kafilelerle.
Utanıyorum yaşamaktan
Dostlar can pazarında
Bir kurşuna satılırken;
Hiçbir şey gelmese de elimden
Canımı da mı veremezdim
Birinizin yerine?
Kanımı da mı dökemezdim
Yeni dünya temeline?
Açın bütün kapıları
Ben de işe yararım.”
Cahit Irgat şiir yazmayı “Yeditepe”, “Dost” gibi dergilerde 1971’de ölümüne değin aralıksız sürdürmüştür.
Cahit Irgat kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Günümüz şiirinin geleneğe bağlı olmadığından yakınılıyor. Bu konuda İlhan Berk epey şey yazdı. Sorun üzerinde sizin düşünceleriniz nedir?” şeklindeki bir soruya verdiği cevap bize onun sanatçı kişiliği hakkında önemli bilgiler verir.
“Ben sanatın hiçbir yönünde gelenekçi olmadığımdan, hiç de yakınmıyorum. Şair isterse geleneklere bağlı kalsın, isterse tükürebilsin geleneklere, bu iş şairin şairliğine, kişiliğine bağlı.”
Şairin bu hafta için seçtiğim MEMNUNUM DİYEMEM şiirini aşağıda okuyabileceğiniz gibi aşağıda verdiğim linkten benim sesimden dinleyebilirsiniz.
“MEMNUNUM DİYEMEM
Memnunum diyemem yaşadığıma,
Bana bir şey söylemiyor
Bu deniz parçası, bu taka.
Gün bitti, yollara düştü kahır
Ötme vapur, gelemem
Dört duvarla sarılmışım.
Sarmadı gitti beni
Bu yandan çarklı dünya;
İki yakam bir araya gelmiyor
Ivırı zıvırı caba.
Parmak parmak çürüdü
Bir karış ömrüm,
Yalan şeyleri özlemişim nafile,
Nafile şiir yazmış, kahırla yıkanmışım,
Gülmüşüm söylemişim, boş vermişim her şeye,
Senin için yaşamışım insanoğlu, nafile!”
KAYNAK
1. Cahit Irgat Seçme Şiirler, Derleyen Memet Fuat, Adam Yayıncılık, 1999.
Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen:
https://doganalpblog.wordpress.com/2014/…/05/siirli-cumalar/
ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, nefret diline ve muhafazakâr bir toplum olmaya karşı bir DURUŞdur.
Proje adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.
Zaten güzel okuyordum, bir de şahane bir süprizle güzel dinledim.
Elinize, dilinize, aklınıza, çabanıza sağlık ‘güzel’ hocam…
BeğenLiked by 1 kişi
Harika çok teşekkür.lakin çok bezgin buldum.neyi arzulamış ulasilamiyacak.uzuldum
BeğenLiked by 1 kişi