Yazının başlığına bakıp 30 yıl içinde %70 olasılıkla meydana gelebilecek ve bir milyon insanın ölümüyle sonuçlanacak İstanbul depremi üzerine yazdığımı; yazının sonunda da allem kallem edip Abdülhamit’e bağlayacağımı düşündüyseniz yanıldınız.. Bu yazımı II. Abdülhamit’in saltanatı döneminde, 10 Temmuz 1894 yılında meydana gelen depremi anlatmak üzere kaleme aldım. Marmara depreminin 20. sene-i devriyesinde birbirinin aynısı veya benzeri yazılara “üzgün emojisi” koymaktan gına gelen okurlarım için yazdım. Kısa sayılabilecek bir yazı olacak, hazırsanız başlıyoruz!

İstanbul’daki Rum Ortodoks Patrikhanesi’nde çalışan bir memur ve şair olan J. D. Tantalides 9 Temmuz 1894 yılında meydana gelen depremin tanığıydı. Şairlerin tanıklıkları bir başka oluyor haliyle, güzelce yazmış yaşadığı deprem anını:
“. . . dehşet, korku, yenilgi ve kaçış
tapınaklar, kubbeler, duvarlar, evler
çevremizdeki her yer birbiri ardına çöküyor…”
Tarih boyunca İstanbul’un depremle ilgili sabıka dosyası oldukça kabarık denebilir. Bizans döneminde 554, 869 ve 1346 yıllarında meydana gelen depremlerin oldukça yıkıcı olduğu Bizans kaynaklarında yer almıştır. Geçmişteki bu depremlerin yarattığı tahribattan 1453 sonrası işbaşında olan Osmanlı yöneticileri ders çıkaramamış olacak ki 16 Ocak 1489, 22 Ağustos 1509, Nisan 1557, Temmuz 1690, 24 Mayıs 1719, 22 Mayıs 1766 ve son olarak 10 Temmuz 1894 tarihlerinde meydana depremlerin bazıları İstanbul’u adeta harabeye çevirmiştir. Osmanlı döneminde İstanbul’da meydana gelen depremler içinde en ağır yıkım 22 Ağustos 1509’da meydana gelmiştir. Yıkılan ev sayısının 1000 civarında olduğu, 10.000 kişinin yaralandığı ve 4-5 bin kişinin öldüğü düşünülmektedir. Depremin varsıl, yoksul dinlemediği hatta daha çok varsılları vurduğunu söylemek hata olmaz. Çünkü yoksul mahallelerin ahşap evlerinde hem daha az yıkım olmuş hem de ölen sayısı daha azdır. 1509 depreminde ölenlerin üçü Divan-ı Hümayun üyesidir ve içlerinden Mustafa Paşa’nın konağının yıkılmasıyla emrindeki 360 sipahi de hayatını kaybetmiştir. Padişah II. Bayezid sarayın bahçesindeki geçici barınaklarda 10 gün kaldıktan sonra Edirne’ye gitmiştir. 1509 depremi tarihe “Küçük Kıyamet” olarak geçmiştir.
Kaynaklar 22 Mayıs 1766 depremini, 1509’dan sonraki en büyük deprem olarak kaydetmiştir. Birçok cami, han, saray yıkılmış, Padişah III. Mustafa şehri terk etmiştir. Halk uzunca bir süre geçici barınaklarda, çadırlarda kalmıştır.
İstanbul’da yaşanan son büyük deprem 10 Temmuz 1894 yılında meydana gelmiştir. Depremin İstanbul dışında Yanya, Bükreş, Girit ve Konya’da hissedildiği bildirilmiştir. Deprem saat 12.24’te meydana gelmiş ve tahminlere göre 7 şiddetindedir.
1894 depremiyle ilgili elimizdeki bilgiler oldukça kapsamlıdır. Bunun sebebi II. Abdülhamit’in depremle ilgili bir rapor hazırlanmasını istemesi ve bu raporun İstanbul’a çağırılan Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti tarafından hazırlanmış oluşudur. Eserinisti tarafından hazırlanan rapor oldukça detaylıdır ve konuya ilgi duyanlar tarafından internet ortamından temin edilebilir. Bu raporun en ilgi çekici yanı, Yunan deprem uzmanının yıkımın fazla olduğu yerlerdeki sebepleri çok sarih olarak açıklamış olmasıdır. Örneğin Katırlı köyünün yarısı bataklık arazide kurulu olduğundan yıkım çok ağır olurken sağlam arazide kurulu köyün diğer yarısı hasar görmemiştir. Yine Yalova’da kumlu arazide kurulan çiftlik binaları yıkılırken diğer binalar sağlam kalmıştır. Eserinisti ahşap binaların ve kaliteli demir ve betondan yapılan binaların sağlam kaldıklarını raporunda belirtmiştir. Özcesi, 1999 Marmara depreminden ve bizim ünlü deprem dedemizin “deprem değil bina öldürür” deyişinden 105 yıl önce Atina Rasathane Müdürü Eserinisti, hal-i pürmelalimizin fotoğrafını çekmiştir.
1894 depreminde resmi kayıtlara bakılırsa 474 kişi hayatını kaybetmiştir. Bugün için bu sayının doğru olmasının olanaklı olmadığını biliyoruz ama gerçek sayıyı telaffuz etmekten çok uzağız. Her şeyden önce ölü sayılarına Yalova ve Adalar gibi yıkımın çok ağır olduğu yerler dahil edilmemiş, ölü ve yaralıların sayılarına dair bırakın gerçek sayıları yazmak veya tahminde bulunmak, tüm yazılı eserlerde deprem kelimesinin kullanılması yasaklanmıştır. Abdülhamit hatıratında basına ve neşriyata yönelik sansürü şu satırlarla savunmuştur:
“Tebaamıza çocuk muamelesi etmeye mecburuz; hakikaten de büyük çocuklardan farkları yoktur. Ebeveyn veya mürebbi nasıl gençliğin eline zararlı neşriyatın geçmemesine dikkat ederse, bizim hükûmet de halkın fikrini zehirleyecek her şeyi halktan uzak tutmaya çalışmalıdır.”

İstanbul depreminin olduğu dakikalarda, Yıldız sarayının zemin kattaki odasında Derviş Paşa ile görüşen Sultan Abdülhamit, bahçeye çıkmakla yetinmiş; II. Bayezid ve III. Mustafa gibi İstanbul’u terk etmek bir yana Yıldız Sarayı’ndan ayrılmamıştır. Abdülhamit’in bu davranışının sebebinin cesaret ve uyruklarına karşı duyduğu sorumluluk olarak değerlendirilebileceği gibi, 33 yıllık saltanatı boyunca tahttan indirileceği, Çırağan Sarayı’nda zorunlu ikamete tabi tutulan kardeşi V. Murat’ı destekleyenler tarafından “hal edileceği” korkusu yaşayan Abdülhamit’in yaşadığı kuruntular nedeniyle Yıldız Sarayı’ndan ayrılmadığı düşünülebilir. Halit Ziya Uşaklıgil “40 Yıl” adlı eserinde o dönemde muhtemelen hiçbir çocuğa Murat adının konmadığını yazmıştır.
Sultan Abdülhamit’in 1894 depremi konusunda ilmi tahkikat yapılmak üzere Atina Rasathane Müdürü Eserinisti’den yardım istemesi hiç şüphesiz takdire şayandır. Nedir, Sultan’ın 1894 depremi konusunda verdiği talimatlar bundan ibaret değildir. Depremden hemen sonra sarayda ezan ve Zilzal suresini okutur. Hemen ardından çıkardığı bir irade ile bütün Müslümanların daima abdestli gezmelerini, tövbe etmelerini, afetin tekrarlamaması için Allah’a niyaz etmelerini emreder. Hicaz valisine bir emirname göndererek Haremeyn-i Şerifeyn’de İstanbul depreminin son bulması için dualar okunmasını ister.
1894 depremine ilişkin ortaya atılan iddialardan biri de Memduh Paşa’ya ait olanıdır. Valilikleri sırasında birçok defa yolsuzluk ve rüşvetle suçlanmasına rağmen[i]bu ithamların hükümet nezdinde doğrulanmadığı dönemin Ankara Valisi Memduh Paşa, İstanbul depremi sonrası padişahın sağlığını soran bir telgraf çekmiştir. Bunun üzerine önce vezirlik rütbesi verilmiş, ardından Dâhiliye Nazırlığına getirilmiştir. 1894 depreminin üzerinden 125 yıl geçti ama kanımca liyakat sözcüğünün kullanım alanı çok değişmedi. Siz ne dersiniz?
DİPNOT
[i]Yolsuzluk ve rüşvetle suçlanmasına ait bilgiyi Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nden aldım.
KAYNAKLAR
1-Dr. Hamiyet Sezer, 1894 İstanbul depremi hakkında bir rapor üzerine inceleme, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 18, Sayı 29, 1996.
2-Dr. Bora Ataman, Türkiye’de İlk Basın Yasakları ve Abdülhamit Sansürü, Marmara İletişim Dergisi, Sayı 14, Ocak 2009, İstanbul.
3-Elizabeth Zachariadou, Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001, İSTANBUL.
4-Doğan Alpaslan Demir, Önüm Arkam Sağım Solum Abdülhamit, Çalışması devam eden 2020’de yayımlamayı umduğum kitap.
5-Sema Küçükalioğlu Özkılıç, 1894 Depremi ve İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları, Kasım 2015, İstanbul.
6-Mehmet Korkmaz, Kadim Şehir İstanbul’un Depremlerle İmtihanı: 1894 Depremi, İstanbul Tarih internet sitesi, 18 Ekim 2016.
7-Zekeriya Kurşun, Mehmet Memduh Paşa, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 28, Sayfa 495-497.
Abdülhamit yine rasathaneye araştırılması için başvurmuş. Şimdikilerin onu da yapacakları şüpheli .
BeğenLiked by 1 kişi
Anlayana bedava tarih dersi.
BeğenLiked by 1 kişi
Hiç tarih sevmezdim. Gençliğimde okusaydım yazılarınızı tarihçi olurdum. Ne güzel anlatmışsınız. Tane tane, anlamayanların kafasına vura vura.
BeğenLiked by 1 kişi
“Tebaamıza çocuk muamelesi etmeye mecburuz; hakikaten de büyük çocuklardan farkları yoktur. Ebeveyn veya mürebbi nasıl gençliğin eline zararlı neşriyatın geçmemesine dikkat ederse, bizim hükûmet de halkın fikrini zehirleyecek her şeyi halktan uzak tutmaya çalışmalıdır.”
Liyakat ile ilgili bize ne diyeceğimizi sormuşsunuz. Yanıtı yine yazınızın içinde. Kaynaklarınız muhteşem ve yazınızın içine enteresan bir kurgu ile yedirmeniz de apayrı muhteşem olmuş. Saygılar.
BeğenLiked by 1 kişi
Yazıyı çok beğendim. Ama bir okuyucunun anlayana bedava tarih dersi yorumuna gülmekten bittim.
BeğenLiked by 1 kişi
Yazının kahramanı deprem raporunu müthiş sonuçlarla hazırlayan hazırtlatan?dönemin Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti. Teşekkürler bu güzel yazı için.
BeğenLiked by 1 kişi
Her yazınız beni çok etkiliyor Teşekkürler
BeğenLiked by 2 people