COVID-19 pandemisi tüm dünyada can almaya devam ediyor. Resmi kayıtlara göre SARS-CoV-2 virüsü geçtiğimiz 9 ay içerisinde yerküremizde 1 milyondan fazla insanı öldürdü[i]. Üstelik bu rakam ülkelerin sağlık otoriteleri tarafından bildirilen ve gerçeği yansıtmayan rakamların toplamından oluşuyor. Pekâlâ biliyoruz, pek çok ülke salgına ait sayısal verileri manipüle ediyor. Bağımsızlıklarını korumayı başarmış bilim insanları, epidemiyolojik verilere dayanarak gerçek sayının açıklananın çok üstünde olduğunu söylüyorlar.
Salgının ülke, kıta, bölge ve hatta sosyal/ekonomik farklılaşmaların olduğu mahallerde bile oldukça değişik bir seyir izlediğini biliyoruz. Hastalığın hem seyri hem de yayılmasındaki farkın, virüsün yapısına ve insan fizyolojisindeki çevresel/ırksal değişikliklerden kaynaklanmadığını söyleyebilecek verilere sahibiz. COVID-19 hastalığı toplu taşıma araçlarını kullanan, kalabalık işyerlerinde ve konutlarda çalışan/yaşayan, yetersiz sağlık hizmeti alan yoksulları; cezaevi, yaşlı bakım evi, kadın sığınağı gibi toplu yaşam alanlarında yaşayanları ve hastalıkla her gün burun buruna mücadele eden sağlık çalışanlarını öldürmeyi sürdürüyor. COVID-19 kaynaklı ölümlerin çoğunun “ülkelerin sağlık sigortaları üzerinde büyük yük olduğu düşünülen kişiler” olduğu anlaşıldıktan sonra insan yaşamını korumak, dünyayı yöneten siyasi karar mercilerinin önceliği olmaktan çıkmıştır!
COVID-19 pandemisi nedeniyle okulların açılması veya tamamen kapatılması konusunda dünyanın dört bir yanında sert tartışmalar yaşanıyor. Nedir, eğitim konusunda alınan kararlarda ve ileri sürülen argümanlarda epidemiyolojik modellemelerin, virolojik analizlerin ve klinik çalışmaların göz önüne alınmadığını veya manipüle edilmiş bazı verilere dayandırılmaya çalışıldığını rahatça söyleyebilirim. Bu konudaki tartışmalar büyük oranda sosyal, ekonomik, siyasi ve bazen pedagojik kaygılara dayandırılıyor. Bazı durumlarda ise farklı ülkelerin okulların açılması konusundaki stratejileri ön plana çıkarılıyor. Örneğin, okullar açılması konusunda Eylül ayında AKP MKYK toplantısında partinin Sosyal Politikalar Başkanı Fatma Betül Sayan Kaya bir sunum gerçekleştirdi. Kaya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde okulların açık olduğunu ve çocukların virüsten az etkilendiklerini belirterek okulların açılması önerisinde bulundu[ii]. Oysa çocukların “virüsten az etkilendikleri” varsayımı klinik gözlemlerin sadece bir yüzünden ibarettir. Hele Almanya, İngiltere ve Türkiye okullarının fiziksel koşullarını, çocukların okuldan sonra döndükleri evlerin, çok kuşaklı ailelerin yapısını karşılaştırmadan bu argümanın ileri sürülmesi bir doğrudan iki yanlış çıkarıldığını göstermektedir.

UNESCO tarafından hazırlanan, 13 Ekim 2020 itibarı ile tüm dünyadaki okulların açık/kapalı oluşlarını gösterir harita[iii].
Geçtiğimiz aylar içinde çocukların pandeminin yayılması konusundaki rolleri hakkında bilim insanları tarafından çok sayıda tıbbi araştırma yapıldı ve sonuçları saygın bilim dergilerinde yayımlandı. Bu çalışmaların en önemlilerinden biri, dünyanın en önemli bilim dergileri arasında sayılan Journal Of Pediatrics’de 20 Ağustos 2020 tarihinde yayımlanan makaledir[iv]. Makaleye konu edilen çalışma, Massachusetts General Hospital’da 192 çocuk (ortalama yaş 10.2 ± 7 yıl) üzerinde yapılan araştırmaya dayanmaktadır. Araştırmanın ayrıntılarını, inceliklerini öğrenmek isteyenler dipnotlarda verdiğim linki tıklayarak makalenin tamamını okuyabilirler. Ben olabildiğince herkesin anlayabileceği bir dille araştırmanın sonuçlarını özetleyeceğim:
192 çocuk üzerinde yapılan çalışmaya göre, SARS-CoV-2 virüs enfeksiyonu geçiren çocuklar, yetişkinlerde görülenden önemli ölçüde daha düşük ölüm oranı ve daha hafif semptomlarla hastalığı geçirmektedirler. Araştırmanın sadece bu cümlesine atıfta bulunursanız gönül rahatlığı ile okulları açma kararı alabilirsiniz. Ama dahası var; yapılan araştırma, pediatrik popülasyondaki bulaşıcılık yükü ve bulaşıcılık potansiyelini anlamak, mevcut pandemiye yönelik halk sağlığı politikaları geliştirmek için kritik öneme sahip bazı sonuçlara ulaşmamızı sağlamıştır. Özcesi şudur: Hastalığı asemptomatik[v] veya çok hafif geçiren çocuklardaki virüs yükü ve dolayısı ile bulaştırıcılık potansiyeli entübe edilmiş yetişkinlerden bile yüksek bulunmuştur. Çocuklarda SARS-CoV-2’nin semptomları spesifik değildir ve COVID ile ilişkili olmayan hastalıklarla önemli ölçüde örtüşmektedir. Çocuklarda SARS-CoV-2 enfeksiyonunu tespit etmek, polen alerjisi mevsimi ve bu sonbaharda grip mevsimi boyunca daha da zorlaşacaktır. Ayrıca, bazı çocuklar semptomlar gelişmeden önce çok yüksek viral yükler taşımaktadırlar. Çocuklardaki viral yük, yaştan bağımsız olarak yüksektir. Yani, bebeklerle ergenler arasında bulaştırıcılık potansiyelleri açısından fark görülmemiştir. Çocuklardaki viral yük ile semptomlar arasındaki korelasyon eksikliği, COVID-19 pandemisinin kontrol stratejilerini karmaşıklaştırmaktadır.
Yapılan araştırmanın çok önemli sonuçlarından biri de SARS-CoV-2 virüsüne maruz kalan çocuklardan bazılarında gelişen mültisistem enflamatuvar sendrom ve kardiyak komplikasyonların varlığının gösterilmiş olmasıdır. Akut SARS-CoV-2 enfeksiyonunu hafif veya asemptomatik geçirmiş bile olsa bazı çocuklarda birkaç hafta sonra öldürücü olabilen multisistem enflamatuar sendrom veya kardiyak komplikasyonlar gelişebilmektedir. Şu anda elimizde olan verilere dayanarak bu tür komplikasyonların ortaya çıkma oranını söyleme olanağı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; dünyamızı yöneten siyasi iklim, COVID-19 pandemisiyle mücadelede etkili olabilecek enstrümanlara sahip değildir. Hastalığa ilişkin verileri toplumdan gizleyerek, yapılan bilimsel çalışmaları manipüle ederek, aşı veya ilaç bulunacağı umutlarını sürekli gündemde tutarak, alınacak katı önlemlerin halkı yoksulluğa ve açlığa mahkûm edeceğini ima ederek ve salgının büyümesindeki sorumluluğu halka yükleyerek pandemiden çıkış yolu bulunamaz. Salgının geldiği bu aşamada, bilimin sunduğu apaçık verilere ve okulların mevcut fiziksel koşullarına rağmen sınıf düzenindeki yüz yüz eğitimin sürdürülmesi, hastalığın siyasallaştırıldığının, insan yaşamının/sağlığının yok hükmünde görüldüğünün en açık kanıtıdır.
DİPNOTLAR
[i] 12 Ekim 2020 itibarı ile 1,082,680 kişi. Kaynak: https://www.covidvisualizer.com
[ii] Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/gundem/okullar-ne-zaman-acilacak-ekimde-basliyor-mu-cumhurbaskani-erdogandan-oneriye-cevap-6313985
[iii] Kaynak: https://en.unesco.org/covid19/educationresponse
[iv] https://www.jpeds.com/article/S0022-3476(20)31023-4/fulltext
[v] Asemptomatik: Hastalık bulgusu olmadan.
Okulların açılması aktif vaka sayısı ve salgın kontrol önlemleri böyle belirsizken doğru bir karar gibi görünmüyor. Yüz yüze eğitimi tam olarak karşılamasa da her öğrencinin eşit biçimde ulaşabileceği alt yapısı , donanımı ve öğrencinin/öğretmenin gereksindiği ekipmanın tam olarak sağlanması, ebeveynleri çalışmak zorunda olan öğrenciler için de farklı planlamalar yapılması, okullar bu haliyle açılacaksa ki açılıyor; mutlaka okul sağlık birimlerinin ve daha bir dizi planlamanın ayrıntılı yapılması gerekiyor. Bunların gerçekleşme olasılığı neredeyse olmadığından bilimsel karar; okulların şu halde açılmaması olmalıdır. Diğer ülke örnekleri de zaten incelendiğinde açık olarak bu sonuca da varmak mümkün. Sizin gibi düşünüyorum. Teşekkür ederim, emeğinize sağlık.
BeğenBeğen
Aktif vaka sayısının artmakta olduğu, salgın kontrol önlemleri konusunda bu kadar kaygı duyulduğu, okullarda alınabilecek önlemler konusundaki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı yöntemlerin kimseyi ikna edemediği ve senin yazdığın bir çok nedenle de yüzyüze eğitimin başlaması tam bir kaosa neden olacak gibi duruyor. Bazı ülkelerin okulları açtıktan sonra karantinaya sokmaları kısa sürdü.
Çok fazla bilinmeyeni olan ve kaygı veren durum bu. Açıklanan verilerle bile bunları yazabiliyoruz. Aydınlatıcı yazın için teşekkür ederim. Emeğine sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Bu salgını sizin yazılarınız sayesinde anladım, öğrendim. Kaleminiz susmasın.
BeğenBeğen
Sağolun hocam. Sizin gibiler olmasa bu dünya dönmezdi.
BeğenBeğen
Ben öğretmenim. Evde yaşlı annem var. Ödüm kopuyor onlara hastalık taşıycam diye. Ne olacak bize böyle.
BeğenBeğen
Çok güzel yazmışsınız ama uygulama bambaşka. Ölmemizi bekleyen akbaba gibiler.
BeğenBeğen
Hastalığı DSÖ uydurdu. Çok büyük oyun oynanıyor. Okul mokul önemli değil. Devletimiz bu oyunu bozacaktır.
BeğenBeğen