Evrensel Hakların Kırılma Noktası

Dünya genelinde mültecilere karşı yükselen düşmanca söylem üzerine

Suriye’de Esad rejiminin yıkılış yıldönümünde, 8 Aralık günü coşkulu kutlamalar yapıldı. Başkent Şam’da büyük kalabalıklar toplandı; bayraklar açıldı, halk sokaklara döküldü; Humus, Hama, Deraa, Halep gibi büyük kentlerde de kutlamalar yapıldı. Halkın bir bölümünde “yeni başlangıç”, özgürlük, umut ve yeniden yapılanma beklentisi bulunuyor. Bu umut ve beklentilerin ne denli hayatın gerçekliğine uyduğunu/uyacağını zaman gösterecek. 

Sadece Suriye’de değil, Suriye dışında da bazı kutlamalar yapıldığını görüyoruz. Haber kaynakları yaklaşık 900.000 Suriyelinin yaşadığı Almanya’da ve 50.000 kişinin yaşadığı İngiltere’de de kutlamalar yapıldığını yazıyor. Berlin’de yapılan “Kurtuluş Sevinci” diye adlandırılan kutlamalara 2000 kişinin katıldığı yazılmış. Lübnan’ın Trablus ve Sayda kentlerinde de simgesel düzeyde küçük kutlamalar olmuş.  Sözcü gazetesinin verdiği haberde İstanbul’da bir kutlama gösterisi yapıldığı anlaşılıyor. Fatih’teki bu kutlama Sözcü gazetesi dışında basında yer almamış. Konuyla ilgili Ümit Özdağ’ın “Niye kutlamalarını Şam’da yapmıyorlar” açıklaması olmasa bu gösteri basında yer almayabilirdi. 

Almanya’da yapılan gösteri/lerden sonra aşırı sağcı AfD[i] partisinin resmi Facebook sitesinde bu konuda bir açıklama yayınlanmış[ii]. Yazının tercümesini dipnotta okuyabilirsiniz[iii].  AfD’nin bu açıklamadaki savları çok kısaca ve özetle şunlar:

“10.000 Suriyeli kutlama yaptı.

Gösteriler “gürültülü”, “trafiği engelleyen”, “polis müdahalesi gerektiren” büyük çaplı eylemlerdi.

Madem Esad devrildi, neden Suriye’ye dönmüyorlar?

Suriyeliler sosyal yardım alıyorlar, çalışmıyorlar ve ülkelerine dönmüyorlar.

Almanya’nın büyük bir geri gönderme başlatması gerekiyor.”

Nedir; AfD açıklamasının en çarpıcı cümlesi ise şuydu: 

“Suriyeliler kutlamalarını neden Şam’da yapmıyorlar.”

AfD’nin açıklamasını önce somut verilerle, kesin gerçekliklerle değerlendirelim: 

10.000 kişi kutlama yaptı” iddiası doğru değil, basında yapılan en iyimser tahminler kutlamalara 2000 kişinin katıldığını gösteriyor. AfD’nin genellikle mülteci ve suç istatistikleri verirken sayıları 10 katına kadar abartma eğiliminde olduğu biliniyor. 

“Suriye’de savaş bitti” iddiası da doğru değil. Suriye’de iç savaş “resmen” bitmedi. Ülke üçe bölünmüş durumda, rejim güçleri, Kürt bölgesi (SDG/YPG) ve cihatçı fraksiyonlar kendi etkinlik alanlarında üç boyutlu bir satranç oynuyorlar.  Üstüne üstlük Rusya, İran milisleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD özel kuvvetleri hâlâ sahada; ekonomik çöküş, elektrik ve su yokluğu, eğitim/sağlık hizmetlerinin çökmüş olması ve güvenlik riskleri çok ciddi; bu haliyle neye dayanarak “savaş bitti” dendiğini bilmek isterdim. 

“Esad devrildi, Suriye artık güvenli” söylemi manipülatiftir, evet, Esad rejimi çöktü; fakat ülkenin yeniden inşası on yıllar sürecek. UNHCR[iv], Human Rights Watch[v], Amnesty[vi] gibi uluslararası kuruluşlar “Suriye’ye toplu geri dönüş güvenli değildir” diyor.

AFD’nin “Suriyelileri istemiyoruz, gitsinler” demesi başka, bu karmaşık durumu yok sayarak “Suriye artık güvenli, herkes dönebilir” şeklinde siyasal bir çerçeve oluşturması bambaşkadır. Yalanların ve manipülatif söylemlerin arkasına sığınarak kurulan ideolojik siyasi söylemleri bir gün söyleyene yuttururlar. 

“Neden Şam’da kutlamıyorlar?” retoriği de manipülatiftir, çünkü diasporalar her zaman yaşadıkları ülkede kutlama yapar; Türkler Almanya’da 29 Ekim kutlar, Kürtler Newroz’u, Ukraynalılar Avrupa’da “Zafer Günü” kutlar, Ermeniler Fransa’da 24 Nisan anması yapar, belki daha da vardır ama bildiklerim bunlar. 

“Almanya’da yaşayıp “sosyal yardım” alıyorlar” söylemi bir genellemedir. Suriyelilerin ne kadarının sosyal yardım aldığını, bu oranın diğer yabancı topluluklarla hatta bizzat Alman vatandaşlarıyla karşılaştırılmasını yapmadan bu iddiayı ileri sürmek doğru olmaz. “Hepsi sosyal yardım alıyor” söylemi istisnaları kural gibi sunan tipik popülist bir kara propagandadır. 

Görsel: Doğan Alpaslan Demir

AfD’nin metni sığınma hakkını evrensel bir insan hakkı olmaktan çıkarıp koşullu bir minnet ilişkisine indirgemektedir. “Kutluyorsan dön” argümanı, hukuki bir değerlendirme değil, ahlaki bir sadakat testi önerir. Bu yaklaşımda mülteci, hak sahibi bir özne değil; ev sahibi toplumun politik beklentilerine uyması gereken geçici bir misafir olarak konumlandırılır. Oysa demokratik hukuk devletlerinde temel haklar, bireyin politik duygularına veya kamusal ifadelerine bağlı değildir.

AfD’nin açıklaması toplumun göçmen karşıtlığını kışkırtmak, kamuoyunda “mülteciler nankör/ yük/ fırsatçı” algısı oluşturmak ve toplu geri gönderme taleplerini meşrulaştırmak amacı gütmektedir. Biliyoruz ki bu teknikler popülist sağın klasik propaganda araçlarıdır.

Evet. Yazıyı buraya kadar okuduğunuzda “yazarın” size bir AfD eleştirisi ve belki Suriyeli mülteci güzellemesi yapmaya çalıştığını düşünmüş olabilirsiniz. Yanlış! Amacım AfD eleştirisi olsaydı onun popülist sağın popülizmden beslenen söylem kalıplarını yazmak yerine doğrudan neo Nazi düşüncesinin nasıl bir yeniden yapılanması olduğunu göstermeye çalışırdım. Suriyeli mülteciler ise bu yazının içine sığıştırılabilecek konu değil. Peki ne? 

Açıkça söylemek gerekirse Suriyelilerin yaptığı kutlamalar ve AfD’nin açıklaması medyada hemen hiç yer almadı. Oysa 1 milyona yaklaşan veya bu sayıyı geçen Suriyeliler Almanya için çok önemli bir sorun. Buna rağmen Alman merkez sağı, sosyal demokratları, Yeşiller’i ve sosyalistleri bu konuya atlamadılar, medyayı da köpürtmediler. Neden? 

Önce şu soruya cevap vermek zorundayız!  AfD’nin bu açıklaması sadece aşırı sağ bir söylem midir, yoksa toplumun daha geniş kesimlerinde de yankı bulan bir ideolojik zemine mi dayanıyor? Bu ayrımı anlamak, Almanya ve Avrupa’daki politik dinamikleri doğru değerlendirmek için çok önemli. 

Aşağıya bu yazının temel hipotezini tek cümleyle yazıyorum: 

AfD’nin söylemi aşırı sağ retoriktir; nedir, karşılık bulduğu alan sadece aşırı sağ ile sınırlı değildir.

AfD’nin buram buram faşizm kokan dili ne denli radikal olsa da temas ettiği duygu toplumda çok yaygındır. “Göçmenler dönmeli, Almanya artık kaldıramıyor, mülteciler devlete yük, kültürel uyum sağlanmıyor, sokaklardaki gösteriler huzursuzluk yaratıyor, işsizliğin ve yoksulluğun sebebi mülteciler, şiddet olaylarını altından mülteciler çıkıyor” şeklinde yayılan bu söylem toplumun sağından soluna kadar geniş bir kesiminde karşılık buluyor. 

Şunu net olarak görmek gerekiyor; göç konusuna dair endişe toplumun büyük çoğunluğunda var, merkez sağ seçmenlerin büyük çoğunluğu, sosyal demokrat ve daha soldaki seçmenler daha yumuşak bir dille de olsa bu konudaki rahatsızlıkları siyasi tercihlerinde önemli bir rol oynuyor. AfD’ye oy vermeyenlerin bile önemli bir kısmı göç politikalarının sıkılaştırılmasını istiyor. AfD’nin söyledikleri toplumun geniş bir kesiminin damarına dokunuyor. Alman toplumunda şu basit ama güçlü soru yaygın: 

“Suriye’de savaş bittiyse, neden geri dönmüyorlar?”

Cevabını herkesin bildiği böylesi soruların amacı, siyasi bir tercihin yönetim aygıtına dayatılmasıdır. Bu dayatma büyük ölçüde başarılı olmuştur. 

Şunu özellikle vurgulamak gerekir: Göç konusu tüm dünyada “sağ-sol” eksenini kıran bir sorun haline gelmiştir. Bu eksende merkez sağ seçmenin giderek artan bir kesimi faşist ideolojinin söylemine kaymaktadır. Merkez sol seçmenler ise güvenlik ve ekonomik kaygılar nedeniyle “mültecilerin sınırlanması” politikalarına yakınlaşıyor. Günümüzde “mültecilere karşı olmak faşistlikse/ırkçılıksa ben de faşistim/ırkçıyım” ifadesi ürkütücü bir şekilde başat siyasi tercihe dönüşmekte ve normalleşmektedir. Günümüzde Avrupa sol siyasi partilerin çoğu mültecilere karşı daha agresif tedbirler alınmasını parti programlarına koymak zorunda kalmış veya kalacaktır. 

Şunu diyebilirsiniz: “Ne var bunda, mülteci sorunu öylesine derin ve tehlikeli bir sorun ki sağ/sol demeden herkes elini taşın altına koymalı ve gereken düzenlemeler yapılmalıdır.” Yazımın devamında “ne var bunda” ile başlayan bu cümleyi analiz edeceğim. 

Aşırı sağ partiler mülteci karşıtlığını genellikle şu üç argüman üzerinden kurar: 

-Güvenlik (“suç artışı”, “terör riski”)

-Devlete ve dolayısıyla vatandaşlara binen ekonomik yük. (“Sosyal yardımlar bize değil onlara gidiyor.”)

-Kültürel tehdit ve demografik yapının bozulması tehdidi. (“Ulusal kimlik eriyor, Almanlar/Avrupalılar yakın gelecekte azınlıkta kalacak.”)

Merkez sağ ve sol partiler farklı dil tonlarında benzer argümanlar sunuyor ama iskelet aynı. Bu söylem siyasete girdiğinde şu sonuçlar doğar:

-Alınması gereken tedbirler istisnai baskıcı yasaları ve rejimleri normalleştirir. 

-Geçici”, “olağanüstü” denilen önlemler kalıcılaşır.

-İnsan hakları evrensel olmaktan çıkar, kategorize edilir: Vatandaş/mülteci. Yargı ve idari takdir alanı bu kategorilere uyum sağlar. Bu durum ikinci sınıf hukuk özneleri yaratır. Güvenlik kuvvetlerinin inisiyatif kullanma yetkileri arttırılır. Keyfî uygulamaya açık zemin oluşur. Bu değişim sadece mültecileri vurmaz; hakların doğası değişir. Sonuç olarak hakların evrensellik ilkesinin terk edilmesinin yaratacağı sorunlar mülteci sorununun en ağır senaryolarından bile daha ağır olacaktır.

Görsel: Doğan Alpaslan Demir

Bu kadarla kalmaz, kalamaz! Özel hayat ve kişisel verilere ulaşım kolaylaşır; yüz tanıma, biyometrik takip, telefon ve sosyal medya taramaları rutinleşir. Örneğin ABD’nin ülkeye girecek yabancıların son üç aylık sosyal medya hesaplarına erişebilmek için yasal düzenleme hazırlığında olduğunu biliyoruz. 

Görsel: Doğan Alpaslan Demir

Mültecilerle başlayan uygulamalar er veya geç genelleşir, sonuç olarak “İnsan haklarının beşiği Avrupa”, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü daraltmak, göç politikalarını eleştiren STK’lara baskı yapmak, mülteci hakları savunucularını “şüpheli” olarak etiketlemek zorunda kalacaktır. Bütün bu gelişmelerin ilk işaretleri fazlasıyla vardır ve bu tablonun oturması için aşırı sağ partilerin iktidara gelmesi bile gerekmeyecektir. 

Tarihsel olarak şunu görüyor ve biliyoruz: Önce “ötekiler” için kısıtlamalar gelir. Sonra bu sınırlar sessizce gelişir. Bugün hedef mülteciler iken yarın çifte vatandaşlık sahibi olanlar, ardından “rejimle uyumsuz” olanlar hedef tahtasına oturur. 

Biz bu filmi daha önce gördük, “spoiler olmasın”, filmin sonunu söylemeyeceğim ama siz zaten biliyorsunuz. 

TEŞEKKÜR

Bu yazıyı İzmir Bornova’da Evka3 Ülver Teyze börekçisinde yazdım. Ülver Teyze şube sorumluları (eş başkanları) Gamze Sayın ve Meltem Üstün Tuğsuz başta olmak üzere tüm çalışan arkadaşlarım bana rahat bir çalışma ortamı sağlamak için büyük çaba gösterdiler. Onların sıcacık, güler yüzlü ev sahiplikleri bu zor yazıyı daha akıcı ve okunur kılmakta yardımcı oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum. 

DİPNOTLAR


[i] AfD: Alternative für Deutschland, AfD), Almanya’da 2013 yılında kurulan aşırı sağ popülist ve muhafazakâr siyasi partidir. 

[ii] Syrische Jubel-Demo in Essen beweist: Wir brauchen eine Abschiebeoffensive! 

10.000 Syrer feiern mitten in Essen den Jahrestag des Sturzes von Assad – laute Autokorsos, blockierte Straßen und ein Großaufgebot der Polizei. Während die Syrer jubeln und ihre Fahnen schwenken, fragen sich unsere Bürger: Warum feiern diese Leute nicht in Damaskus? Warum gehen sie nicht zurück, um ihre Heimat nun wiederaufzubauen?

Die Fakten sind eindeutig: Der Bürgerkrieg in Syrien ist vorbei und Assads Regime ist beseitigt. Bisher haben aber kaum Syrer Deutschland wieder verlassen. Syrien braucht jede helfende Hand – stattdessen leben viele Syrer weiterhin hier und beziehen Bürgergeld.

Für uns ist klar: Deutschland braucht endlich eine konsequente Rückführungspolitik. Wer die Freiheit Syriens feiert, sollte die Chance nutzen, sein eigenes Land wieder mit aufzubauen. Alle ohne Bleiberecht in Deutschland müssen unser Land wieder verlassen. So sichern wir sowohl die Sicherheit als auch die Zukunft unseres Landes und geben Syrien die Chance für einen Neubeginn. 

[iii] “Essen’deki Suriyelilerin sevinç gösterisi şunu kanıtlıyor: Bir sınır dışı etme hamlesine ihtiyacımız var!”

10.000 Suriyeli, Essen şehir merkezinde Esad’ın devrilmesinin yıldönümünü kutluyor – yüksek sesli araba konvoyları, kapatılan yollar ve yoğun bir polis varlığı. Suriyeliler sevinç çığlıkları atarken ve bayraklarını sallarken, vatandaşlarımız şu soruyu soruyor: Bu insanlar neden bunu Şam’da kutlamıyor? Neden ülkelerini yeniden inşa etmek için geri dönmüyorlar? Gerçekler açık:Suriye’deki iç savaş sona erdi ve Esad’ın rejimi ortadan kaldırıldı. Ancak şimdiye kadar çok az Suriyeli Almanya’yı terk etti. Suriye her yardım edebilecek ele ihtiyacı duyuyor – fakat buna rağmen birçok Suriyeli hâlâ burada yaşıyor ve Bürgergeld (vatandaşlık geliri / sosyal yardım) alıyor.

Bizim için durum nettir: Almanya’nın nihayet tutarlı bir geri gönderme politikasına ihtiyacı var. Suriye’nin özgürlüğünü kutlayan herkes, ülkesini yeniden inşa etme fırsatını değerlendirmelidir. Almanya’da kalma hakkı olmayan herkes ülkemizi terk etmelidir. Böylece hem güvenliğimizi hem de ülkemizin geleceğini garanti altına alır, Suriye’ye de yeni bir başlangıç şansı sunarız.

iv UNHCR, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (United Nations High Commissioner for Refugees) kısaltmasıdır. Bu kuruluş, Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlıdır ve dünya çapındaki mültecileri korumak ve mülteci sorunlarına kalıcı çözümler bulmakla görevli uluslararası bir organdır.

v Human Rights Watch (HRW), Türkçe adıyla İnsan Hakları İzleme Örgütü, ABD kökenli, uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur (STK). Merkezi New York şehrinde yer alır ve dünya genelinde 100’e yakın ülkede insan hakları üzerine araştırma ve savunuculuk faaliyetleri yürütür.

vı Amnesty, Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) kısaltması olarak kullanılır. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve diğer uluslararası standartlarca belirlenmiş her türlü insan hakkını savunmayı ve teşvik etmeyi amaç edinmiş, uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur. 

KAYNAKLAR

  1. Müşerref Yardım, Aşırı Sağ ve Çok kültürlük: Avrupa’da Ötekileştirilen “Göçmenler”, Akademik İncelemeler Dergisi (Journal of Academic Inquiries) Cilt/Volume: 12, Sayı/Issue: 2, Yıl/Year: 2017 (217-234).  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/355351?utm.com
  2. https://www.gchumanrights.org/preparedness/the-rise-of-far-right-movements-in-the-eu-human-rights-at-stake-in-the-old-continent/?utm.com
  3. https://www.compas.ox.ac.uk/wp-content/uploads/WP-2024-167-Migration-and-Citizenship-in-Europe-–-Does-‘Illiberalism-Matter.pdf?utm.com
  4. https://www.migrationpolicy.org/sites/default/files/publications/Schain-PopulismUSandEurope-Final-Web.pdf?utm.com
  5. https://academic.oup.com/anncom/article/42/3/207/7905929?utm.com
  6. https://arxiv.org/abs/2510.21220?utm.com
  7. https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/dec/16/europe-soaked-economic-pessimism-far-right-rise?utm.com
  8. https://www.theguardian.com/law/2025/dec/10/keir-starmer-hierarchy-of-people-constraining-human-rights?utm.com
  9. https://www.theguardian.com/world/2025/dec/10/afd-responds-to-trump-erasure-claims-with-call-for-nationalist-revival-in-europe?utm.com
  10. https://www.lemonde.fr/en/campus/article/2025/12/17/academic-freedom-at-risk-the-danish-university-shaken-by-an-anti-immigration-cabal_6748575_11.html?utm.com
  11. https://www.reuters.com/world/middle-east/syria-mark-one-year-since-assad-toppled-2025-12-08/?utm.com
  12. https://www.welt.de/regionales/berlin/article69368b8611f914c89b85658c/2-000-feiern-sturz-der-syrischen-regierung-vor-einem-jahr.html?utm.com
  13. https://www.aljazeera.com/news/liveblog/2025/12/8/live-syria-marks-one-year-since-fall-of-bashar-al-assad?utm.com
  14. https://www.facebook.com/alternativefuerde/posts/pfbid0gQTuuYKaEMitFRCKo5GAb6yg5xG38UmCjsSaJ85x2DV1fpumaa44Xth5wpY7JEZZl
  15. https://www.sozcu.com.tr/bu-goruntuler-berlin-den-suriyeliler-8-aralik-i-kutladi-alman-siyasetciler-isyan-etti-p268779
  16. https://www.sozcu.com.tr/fatih-te-suriye-bayraklariyla-kutlama-p268732
  17. ChatGPT


.


 

 

 


Doğan Alpaslan Demir sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Evrensel Hakların Kırılma Noktası” üzerine 4 yorum

  1. Yazı geneliňde bazı bazı tekrarlar nedeniyle uzun. Buna rağmen akıcı ve bilgi verici. Türkiye’deki benzer sorunu çağrıştırması çok değerli. İlk cümlede Esad’ı, batılı alfabe ile yažıp , metin içinde Esad olarak yazman çelişki. Argüman gibi bazı terimlerin Türkçe karşılığı tercih edilmeli. Sonuç: Büyük emek ve araştırma sonucu ortaya güzel bir makale konmuş . Tebrik ederim.

    Liked by 1 kişi

Aydogan Demir için bir cevap yazın Cevabı iptal et