ÖLÜMÜNE PİZZA SİPARİŞİ

Bir arkadaşım anlattı, ben onun yalancısıyım, yalansa bile hem eğlenceli hem de yazımın girizgâhı için güzel bir öykü, biraz süsleyerek aktarıyorum:

Bir öğle vakti odamda çalışıyorum; dosyalar, raporlar, acil yetişmesi gereken bir sunumum var, öğle tatili yapmak bir hayal, kapım çalındı ve “gir” dememe vakit kalmadan kapıdan içeri bir uzaylı girdi. Evet, bir uzaylı, üstelik uzay giysilerini bile çıkarmamış, şaşılacak bir şey yok, bir gün mutlaka geleceklerdi, biliyordum, gençliğinde Erich Von Daniken’in Tanrıların Arabaları’nı okumuş bir kuşağın temsilcisi için yadırganacak bir durum olamaz elbette.  Kısa süren korkumun yerini hoş bir gurur doldurdu içimi, yeryüzündeki beş milyar insan içinde iletişim kurmak için beni seçmişlerdi. Okuduğum bilim kurgu romanlarını gözden geçirmem iki saniye sürdü, aslında daha da uzun sürerdi ama o iki saniyenin sonunda uzaylının elindeki paketi ve paketin üzerindeki yazıyı gördüm: 30 dakikada pizzanız hazır, hazır değilse pizzanız bedava…”

Şimdi yerinizde sıkı durun, bütün kamuoyu araştırma şirketlerinin pabuçlarını dama atacak bir iddiada bulunacağım: Dünya’nın herhangi bir büyük kentinde yoğun trafik manzaralı bir kafeye oturup, birkaç saat gözlem yaparak o ülkenin rejimi ve hatta yaklaşan seçimlerinin sonuçları hakkında hata payı çok düşük tahminlerde bulunmanız mümkün. Üstelik o ülkeyi hiç tanımıyor bile olsanız. Emin olun hiç zor değil, bakın işte şimdi açıklıyorum: Bir toplumun siyasi rejimini ortaya seren en önemli unsurlar, yönetim aygıtı ile halk arasındaki ilişkilere ait şifrelerin çözümünde kendini ele verir. Yönetim aygıtı toplumun güçlülerini koruyor, kendisini de güçlüler sınıfına dâhil ediyorsa o ülkede insan hakkı, adalet, eşitlik, barış aramayın boşuna. Despotluğun bir yaşam ve yönetim biçimi olduğu ülkelerde, yasalar da işleyiş de yayanın, bisikletlinin ve motor kullananların hayatlarına delik bir kuruş kadar bile değer biçmez. İzlediğiniz trafikte yayanın, bisikletlinin, motor kullananların öncelikleri ve hayatlarına verilen değer, o ülkede siyasal rejimin ne denli baskıcı, otoriter ve faşist olduğunun açık kanıtlarını sunar. “Yok, ben saatlerce trafik manzaralı kafede oturamam, sıkılırım” derseniz, biraz tehlikeli olmakla beraber farklı yöntemler de önerebilirim size. Mesela trafik ışıklarının olmadığı bir yaya geçidinde karşıdan karşıya geçmeyi deneyebilirsiniz. Yaya geçidine adım attığınızda araçlar zınk diye duruyorsa, düşüncelerinizden dolayı sabahın beşinde gözaltına alınmaz, giydiğiniz mini etek yüzünden tecavüze uğramazsınız. İktidarın zulüm üzerine kurulduğu ülkelerde de araçlar zınk diye durabilir ama olasıdır ki bu, sizi altına aldıktan 30 metre sonra olacaktır. Yaya geçidinde araçların yüzünüze bile bakmadan geçtiği bir ülkede yol verenlerin bazıları sizi şaşırtmasın, direksiyon başındaki şahıs bir elini tavuk kışkışlar gibi sallayıp “geç geç” işareti yapıyorsa, eyvah ki eyvah, ana muhalefet partisine denk geldiniz demektir. Yönetimdeki güç odaklı zihniyetin iktidar olamamışlarından oluşurlar. Size tavuk kışkışlar gibi yol vermesinin şifrelerini çözmek zor gibi görünse de hiç değil. Şunu demek istiyorlar: “Aslında ben de diğerleri gibi vız diye geçebilirdim, araçta olan ve güçlü olan benim, ama benbaşkayım, ben sizi sizden daha çok düşünüyorum, beni iktidara getirirseniz araçların zınk diye durmaları için çalışacağım. Ama sadece partimi iktidara getirmeniz yetmez, bizzat beni iktidar yapmalısınız, çünkü bizim partide, siz bilmezsiniz, bilmeyin de zaten, her türlüsü var, bir tek ben başkayım, ben, ben, ben…”

“30 dakikada pizzanız kapınızda, 30 dakikada gelmezse pizzanız bedava.” Önce bazı büyük firmaların bu sloganla başlattığı kampanya ara sokakların küçük kafe ve büfelerine kadar yayılmış durumda. Büyük kentlerden birinde yaşıyor ve araç kullanıyorsanız, şeytan gibi motor kullanan, pizza vb. yiyecek taşıyan gençlerin hemen her gün tehlikeli atraksiyonlarını görüyor olmalısınız. Sağ aynanızı gören gözünüzden hızlı, zikzaklar çizerek trafiğin içinde yol alırken motorlu kuryeler, aracınız için veya olabilecek bir kazada kendi başınıza gelecekler için kaygılanıyorsanız, muhtemelen bu yazıyı okumayı bir üst paragrafta bırakmışsınızdır. 2004 yılında İstanbul’da yapılan bir araştırma motorlu kuryelerin yüzde doksanının trafik kazası ile karşılaştığını gösteriyor. Doğrulayamadığım kaynaklara göre ise ülkemizde yüz bin motorlu kurye bulunuyor ve yılda iki yüzü hayatını kaybediyor. Çalışanlarına babacan görüntüsü veren katil patronun dili ise şudur: “Haydi koçum 10 dakikada yetiştiriver, sıcacık yesinler.” Motorlu kuryelerde yaş 16’ya inmiş durumda, çoğu sigortasız, ehliyetsizler giderek artıyor, kimisi kasklarını kırmızı başlıklı kızın sepeti gibi taşıyor kolunda, kaskların büyük çoğunluğu yasak savmak amaçlı ve standartları uygun değil. Ya kullandıkları motorlara ne demeli, teknik özellik, güvenlik ve diğer donanım açısından standart yok, denetim yok, hukuki düzenleme zaten yok. Motorlu kurye ile servis yapan yiyecek satış yerleri, ruhsat alırken hiç bir yasal düzenlemeye tabi değiller, hani taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar, budur.  Yani yüz bin motorlu kurye insanımız, gençlerimiz, çocuklarımız aslında yok hükmündedir… Trafik akışında büyük ve güçlü aracın öncelikli olduğu bir ülkede denetimsiz ve zamana karşı çalıştırılan motorlu kuryelik, sigortası Azrail’e yaptırılan bir meslek kolu olmuştur. Trafikte şeytan gibi motor kullanan, “kaportası kuryelerin canı” olan motorlarıyla sipariş yetiştiren, işinden olmamak için daha çok risk alan çocuklarımıza kızmadan önce, çok kazananın daha çok kazanması için kurulmuş düzeni sorgulamalıyız. Dahası da var; hangi siyasi partinin “Biz iktidara geldiğimizde motorlu kuryelik sistemini kökünden değiştireceğiz, üstelik bunu yaparken trafiğin tüm önceliklerini insan temelinde yeniden inşa edeceğiz” dediğini aramak, demeyenlere de dedirtmek zorundayız.

Ülkemizde maden kazaları ile motorlu kurye kazaları arasındaki tek fark, ölümlerin toplu halde olup olmadığından ibarettir. Her ikisinin de ölümleri, bal gibi önlenebilir iş kazasıdır. Muhalif olmak, iktidara karşı olmak sadece bir sözden ve parti aidiyetinden ibaret değildir. Genel başkan kim olsun diye yapılan toplantıya motorlu kurye ile pizza vb. yiyecek siparişi veren bir siyasi partinin, iktidar partisi ile arasında zerre kadar fark yoktur. Yoksa siz hala pizza siparişi verip 28. dakikada homurdanmaya başlayan sıkı devrimcilerden misiniz? Bir düşünseniz diyorum, ne dersiniz.

Kaynaklar:

1-     Cumhuriyet Gazetesi, 21 Ağustos 2014, Onlar Zamana Karşı, Zaman Onlara.

2-    İnternet kaynak

http://www.ttb.org.tr/MSG/dergi/mart25/is_kazasi.pdf

Solakoğlu Uçar, M., Bakırcı N., Harmancı Hande (2006). T. T. B. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi. İstanbul’daki Motosikletli Kuryelerde İş kazası Niteliğindeki Trafik Kazaları. (Ocak-Şubat- Mart) 2006 sayısı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s