SYLVIA PLATH- ŞİİRLİ CUMA

Değerli dostlar, hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. Bu hafta için seçtiğim şair Sylvia Plath, 1932-1963 yılları arasında yaşamıştır. Çocuk yaşlarda katıldığı birçok edebiyat yarışmasında ödüller kazandı. Gençlik yıllarından itibaren ağır psikiyatrik sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. 1955-1957 yılları arasında Cambridge Üniversitesi’nde okudu. 1960 yılında Colossus adlı şiir kitabını yayımladıktan sonra 1963 yılında takma adla yazdığı Sırça Fanus adlı romanı yayınlandı. Sırça Fanus Amerikan feminist edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilmektedir.

Sylvia Plath kitabının yayınlanmasından kısa bir süre sonra yaşadığı psikolojik buhranlara dayanamayarak intihar etti, sadece 31 yaşındaydı. Pek çok kitabı ölümünden sonra yayımlandı ve Amerikan edebiyatının en önemli şairlerinden biri sayıldı.

Zor bir şairdir Plath, dizelerine alışmak, zihnimize attığı tokatları kabullenmek kolay değildir. Küçük Füg adlı şiirinin bir kaç dizesinde okuyucusunu açıkça zorlar.

“Porsuk o zaman benim İsa’m
Onun kadar işkence görmüyor mu?
Bir de sana bak, I. Dünya Savaşı sırasında
Kaliforniya pastanesinde
Sosisleri götürüyorsun hapur hupur!
Onlar renklendiriyor uykumu,
Kesik boğazlar gibi kırmızı, hareli
Bir sessizlik vardı!”

Şiirlerinde, kendini evde oturup iki çocuğuna pasta yapmak zorunda hisseden bir kadınla dolu dizgin şiir yazmak isteyen isteyen bir kadının arada kalmış tıkanmışlığını hissedersiniz. İnsanın kendine ve topluma yabancılaşmasını en uçlarda yaşamış ve şiirlerini sıklıkla ölüm metaforu üzerinden dile getirmiştir. Ariel ve Seçme Şiirler adlı kitabından ARI SANDIĞININ GELİŞİ isimli bir şiirini seçtim. Beğeneceğinizi umuyorum.

“ARI SANDIĞININ GELİŞİ
Ben ısmarladım bunu, bu temiz tahta sandığı
Sandalye gibi dört köşe ve kaldırması da pek zor.
İçinde böyle bir şamata olmasa
Bir cücenin ya da
Bir dört köşe bebeğin tabutu derdim.
Sandık kilitli, tehlikeli.
Bir geceyi onunla geçirmem gerek
Zaten ondan uzak da duramıyorum.
Pencere de yok, içerde ne var göremeyişim bu yüzden
Küçücük bir delik var sadece, çıkış yok.
Deliğe dayıyorum gözümü.
Karanlık, karanlık.
Oğul oğul karanlık eller gibi
Ufacık ve ihraç için büzülmüş.
Kara üstüne kara, öfkeyle tırmanıyor.
Nasıl çıkarırım onları dışarı?
En çok da sesleri beni ürküten,
Anlaşılmaz heceler.
Romalı bir kalabalık sanki.
Küçük, her biri tek tek toplanmış ama Tanrım hepsi birarada!
Kulağımı kızgın Latinceye veriyorum.
Ben bir Sezar değilim.
Altı üstü bir kutu manyak ısmarladım.
Geri yollayabilirim.
Ölebilirler, zıkkımın pekini de yiyebilirler, onların sahibiyim ben.
Nasıl da açtırlar kim bilir.
Beni unuturlar mı ki
Kilitleri açsam, geri çekilsem, hatta bir ağaca dönüşsem.
İşte bir sarısalkım, sıra sıra sarı sütunları,
İşte kirazın içetekleri.
Ay kılığım içinde ve cenaze peçem içinde
Derhal görmezden gelebilirler beni.
Benden bal olmaz
Öyleyse niye bana baksınlar, kur yapsınlar ki?
Yarın şeker Tanrısı olacağım, onları serbest bırakacağım.
Kutu yalnızca geçici.”

Kaynak:

Sylvia Plath, Ariel ve Seçme Şiirler, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2014.
Çeviri: Yusuf Eradam
ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye ve muhafazakar bir toplum olmaya karşı bir DURUŞdur.

Proje adının izin almadan kullanılmaması rica olunur.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s