1 KASIM VE ÖTESİ

Gazeteleri karıştırırken bir köşe yazısına takıldı gözüm, kim olsa irkilir okuyunca. Yeni Akit gazetesi yazarı, yeni bir derneği, giderek büyüyen bir kitle örgütünü yerden yere vuruyor:

“Ak Parti düşmanlığı ekseninde kurulan bir dernek oldukları..

Yerine göre HDP için.

Yerine göre CHP için.

Hatta Ak Partiye zarar verecek ise, karşısındaki her parti için kumpaslar kurmak üzere..”

Anlaşılan çok tehlikeli bir dernek bu, iyice öğrenmeli işin içyüzünü:

“Yaptıkları hesap şu:

Biz tarafsızız diye işkembeden sallayarak.. Her partinin temsilcisinin olduğu bir mekanda..

Yüksek sesle bağırıp…

Diğer partilerin temsilcileri ile birlik olup..

Ak Parti’yi çiğ çiğ yiyecekler.”

Hem de çiğ çiğ, çok fena çok. Kim bu bir siyasi partiyi pişirmeden yemeye cüret edenler, tanımak isterim doğrusu. Yazar onları da tanıtmış, iyi bari.

“Tanıtımlarına bakıyorsunuz.

Toplantılarına bakıyorsunuz.

Ekranlara çıkan temsilcilerine..

Gazetelere açıklama yapan isimlerine..

Bir tane başörtülü bayan yok.

Bir tane dini amaçlı sakal bırakmış insan yok.

Bre utanmazlar, bu ülkenin kadınlarının yarıdan fazlası başörtülü..

Niye sizin hepinizin başı açık?”

Vay münafıklar, bir de başları açıkmış, acil tedbir almalı, hadi neyse, yazarımız alınması gereken tedbiri de yazmış:

“Hepsinin toplanıp, cezaevine tıkılmaları..

Seçimin güvenliği için..

Şarttır!”

İşte bu kadar, sen bir siyasi partiyi pişirmeden yiyeceksin, üstelik bir de dinsiz olacaksın, hapis az gelir, önce asmalı sonra…

Yeni Akit gazetesinin 22 Ekim tarihli bir köşe yazısıyla başladım yazıma, biraz gülümsemek iyi gelecektir hepimize. Gerçi içimizi acıtan bir gülümseme bu, köşe yazısına yapılan şu yorumu görmesem mizah yazısı sanacaktım.

“oy ve ötesi denen örgüt şeytan yapılanması”

Oy ve Ötesi, duymamış olamazsınız, tümüyle gönüllülük esasına göre çalışan çok yeni bir oluşum, yeni ama cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçim ve genel seçim deneyimleri var artık. Çığ gibi büyüyorlar, gönüllüler heyecanlı, umutlu, üstlendikleri bu rolden gurur duyuyorlar. Kendilerini şu şekilde tanımlıyorlar, dikkatle okuyalım:

“Biz farklı inanç ve görüşlere sahip binlerce kişiyiz. Demokratik değerler etrafında bir araya geldik ve geleceğimize birlikte sahip çıkma kararı aldık.  Sandık ve seçim güvenliği her zaman ana odağımız kalacak ve yüzbinlerce gönüllümüz ve destekçimizle bir günle başlattığımız uzun soluklu bu yolculuğa devam edeceğiz.”

Milli Bakiye Sistemi adı verilen seçim yöntemi ülkemizde sadece 1965 seçimlerinde kullanıldı. Bu sistem, sandığa dayalı parlamenter yönetim biçiminde, en adil temsil olanağı sağlayan seçim yöntemidir. 1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi yüzde 2.97 oyla 15 milletvekili çıkarınca rafa kaldırıldı ve bir daha da raftan indirilmedi. 1980 sonrası yüzde on barajının seçim sistemine eklenmesi oy vermeyi bir tür formaliteye döndürmüşken, son yıllarda kedili seçim sistemine geçilmesi ile toplumun asfalyaları tümden attı. Herhangi bir Batı ülkesinde Oy ve Ötesi gibi bir oluşumu anlatsanız en iyi olasılıkla birkaç tahtası eksik muamelesi görürsünüz. Oysa ülkemizde Oy ve Ötesi, trafoları atmış bir toplumun “yetti gari” çığlığıdır.

Birkaç gün önce Oy ve Ötesi’nin gönüllülere yönelik gerçekleştirdiği müşahit eğitimine katıldım. Bu eğitimi üçüncü alışım, oldukça deneyimli sayılırım. Ama her seferinde şaşırıyorum, bugüne kadar onlarca eğitim, kongre, panel, sempozyum vb. toplantıya katıldım, düzenledim,  defalarca uyarı yapılmasına rağmen mutlaka birinin telefonu çalar. Oy ve Ötesi toplantılarında tek bir uyarı yapılmıyor, buna karşılık tek bir telefon da çalmıyor. İçeride yüzden fazla katılımcı var, gençler ve kadınlar çoğunlukta. Gençler, hani şu metroda başlarını cep telefonuna gömmüş, çat çat mesajlaşan, ben dâhil çoğumuzun kitap okumadıkları için sızlandığımız gençler, ta kendisi, onlar, cep telefonları ellerinin altında, arada göz atmayı da ihmal etmiyorlar. Gezi eylemleri sırasında karşılaştığımız gençlerle aynı gözleri, aynı bakış ve ruhu taşıyorlar. Ya eğitimciler, yirmili yaşlarda, belki en yaşlısı otuz, tahtaya yansıtılmış slaytları mıy mıy okuyan tanıdığım pek çok üniversite hocasını iki defa ceplerinden çıkarırlar, abartmıyorum. İki saat, tıklım tıklım bir salonda iki saat sürüyor eğitim. Dinleyicilerin de eğitimcilerin de canlılığı zerre kadar düşmüyor. Biraz siyaset, biraz da yaşam deneyimi olan herkes bu anlattıklarımın ne anlama geldiğini biliyor olmalı. Küllerinden yeniden doğan bir Anka kuşu misali, toplumumuzun bir karanlığın içinden çıkma mücadelesidir bu.

Karamsarların, “bu seçimden bir cacık olmaz”diyenlerin, Batı’da tamam ama Doğu’da ve küçük illerde Oy ve Ötesi etkili olmaz diye düşünenlerin, “ne yapılsa hikâye, SEÇSİS yazılımı değişmedikçe hile hurda eksik olmaz” homurtularının çok sayıda olduğunu biliyoruz, belki siz de onlardan birisiniz. Muhtemelen de haklısınız, bu seçimde de hile hurda, şaibe eksik olmayacak. Ama şimdi bir an düşünün, 2 Kasım günü işlerine, okullarına dönecek olan Oy ve Ötesi gönüllüleri bu deneyimi unutmayacaklar, yüklendikleri bu sorumluluğu başka alanlarda taşımayı sürdürecekler, onlar adil, eşit, özgür ve “şiirli” bir dünyanın özlemini taşıyan, gururlu, bilgili, cesur kadın ve erkekler. Onlar gezinin ruhunu ve ortak aklını miras olarak taşıyan öncüler. Size bir sır vermemi ister misiniz; bu seçimlerin koca göbekli, tulumba tatlısına dönmüş vekil adayları ile aynı fotoğraf karesinde olmaktansa, Oy ve Ötesi’nin isimsiz devrimcileri arasında fotoğraflanmayı seçiyorum. Ya siz…



KAYNAKLAR

1-   Oy ve Ötesi Facebook sayfası

2-   Oy ve Ötesi web sitesi

3-   Ali Karahasanoğlu, Yeni Akit Gazetesi, 22 Ekim 2015

4-   Doğan Alpaslan Demir, Seçim Kediliyse, Oy ve Ötesi, 29 Mayıs 2015.

5-   Wikipedi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s