Kar kraliçesi unvanını fazlasıyla hak ediyor doğrusu, beyaz tüyleri, bal rengi gözleri, 1,5 metreyi bulan kanat açıklığı ile Arthur Rimbaud’un şiirlerinden kaçmış bir havası var. Jack London’ın kutup hikâyelerinde ondan niye bahsetmediğini bir türlü anlamamışımdır. Oysa kuzeyin ürkütücü yalnızlığına ve keskin soğuğuna en çok yakışan hayvandır o, kar baykuşu. Tüm alımlı güzelliğine karşın yaşamı zorludur dişi kar baykuşlarının. Eksi 40 dereceye varan soğukta yaşamını sürdürmek, lemming adı verilen bir fare türünü avlayarak beslenmek, kuzey tundralarının ıssızlığında kendine yuva yapmak hiç kolay olmasa gerek. Nedir, hepsinden daha zor bir görev yüklemiştir doğa ona. Türünü devam ettirmek; bunun için çiftleşmek, yumurtlamak, yumurtadan çıkan yavruları beslemek, yetiştirmek ve onları yaşam mücadelesinin içine salıvermek. Üstelik nasıl da çirkindir kar baykuşu yavruları.
Ancak soğuk ve doğa şartları her zaman aynı değildir kuzey tundralarında, bazı zamanlar soğuk acımasızdır, yiyecek bulmak güçleşir, dişi baykuş kendi yaşamını bile sürdürmekte zorlanırken nasıl yetiştirebilir, besleyebilir yavrularını. Koşulların daha da zorlaştığı dönemlerde kar baykuşunun yumurtlamasının yavruların ölümüyle sonuçlanacağı açıktır. Sadece yavrular mı, yavruları beslemeye çalışan dişi kar baykuşu da yaşamını yitirme tehdidi altındadır. Dişi kar baykuşu o kuş aklıyla, “yarım aklıyla” müthiş bir karar alır, çiftleşmeyi reddeder. O dönemi kendi yaşamını koruyarak ve güçlenerek geçirir. Bu yolla kendi yaşamını, daha sonraki yavrularını ve türünün devamlılığını sağlar. Kar baykuşu hiç kuşkusuz doğum kontrolü yapmaktadır. Dili olsa ilk söyleyeceği “benim bedenim, benim kararım” olacaktır.
Bunu söylediğim için üzgünüm, doğadaki tüm canlılar kar baykuşu kadar akıllı değil. Örneğin falanca memleketin sağlık bakanı çıkıp “Nüfus planlaması ya da doğum kontrolü lafı artık tarihe karışmıştır” diyorsa kar baykuşları bu duruma çok güler.
Önce bir soru; siyasal bir erk neden kadının doğurganlığı ile uğraşır ve bu konuda politika üretme yoluna gidebilir. Kısmen akla yatkın gibi görünen ilk olasılık şudur. Genç ve üretken nüfus azalma eğilimindedir. Üretken nüfusun bakması gereken yaşlı nüfus aşırı artmaktadır. Olabilir; siyaset/sosyal bilimciler, tıp otoriteleri ve kadın örgütleri kafa kafaya verir ve bu konudaki tedbirleri daha doğrusu teşvik ve özendirici kararları belirler. Böyle bir sorun olup olmadığını anlamak için sayılara başvuruyoruz. Elimizde TUİK verileri var, devletin resmi kayıtları. 2050 yılı projeksiyonlarına göre nüfusumuz yüz milyona yaklaşacak. 2000 yılı üretken yani 15- 64 yaş nüfusu yüzde 64, 2050 yılında yüzde 65 olacak. Sizin anlayacağınız şu, çalışan nüfusun azalması, zürriyetin kuruması gibi bir tehlikeyle karşı karşıya değiliz. Demek ki sorun başka.
Siyasi otorite doğum kontrolü konusunda “ben söylemedim, rabbim söyledi” diyor. Bunu da işin erbaplarına soruyoruz. Diyanet İşleri ve Cübbeli Ahmet Hoca yaptıkları açıklamalarda doğum kontrolü yapmak caizdir demiş. İlahiyatçı İhsan Eliaçık bu konuyu kısa kesmiş ve “Ya öyle bir ayet yok, sallamış” deyivermiş. Üstüne üstlük eklemiş, “bunlara müdahale etmek, totaliter bir devlet anlayışının ürünüdür ve çok yanlıştır” demiş. Demek ki burada da elle tutar bir şey yok.
İnsanın aklına bin türlü olasılık geliyor, siyasal iktidarlar kadının doğurganlığını neden kontrol altına tutmak istesinler ki… Yok canım, o kadar da değildir diyecekseniz ama yazacağım aklıma geleni. Kadının doğurganlığını zapturapt altına alarak kadını eve ve kadınlık rollerine hapsetmek gibi bir niyet olabilir mi? Çünkü bir toplumu durağan ve boyun eğer hale getirmenin olmazsa olmaz koşulu, kadınların kontrol altına alınması ve eve tıkılmasıdır. Mümkündür, üstelik tam da Ramazan ayında dini bir argüman içinde kadınların özgürlüğüne yeni bir ayar vermek isteniyor olabilir.
Yeniden sayılara dönelim, ülkemiz kadınlarının yüzde 32’si çocuk istemediği halde etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmıyor. Yani kadınların önemli bir kısmı “Allah rızkını verir” diye düşünmüyor ama bu konuda yeterli hizmete ulaşamıyor. İşsizlik ise yüzde 20’nin üzerinde seyrediyor. Kadın ve bebek ölümlerinin ise yüzde 40’ı etkili bir doğum kontrol yöntemi ile engellenebilir. Doğum kontrol yöntemlerine ulaşmanın zorlaştırılması ile doğurganlığın ve işsizliğin artacağını, merdiven altı kürtajlarda patlama yaşanacağını, buna bağlı olarak anne ölümlerinin tırmanarak ülkenin toplam yoksulluk oranının zirveye çıkacağını öngörmek hiç de zor olmayacaktır. İşte dişi kar baykuşu bütün bu tabloyu görerek doğum kontrolü yapıyor.
Siyasal otoritenin doğurganlık konusundaki keskin çıkışları konusunda birçok farklı iddia ortaya atılabilir. “Diploma krizi” gündemini değiştirmek, iktidar partisinden kopma eğilimindeki radikal İslamcı kanadın yeniden kazanılması gibi olasılıklar göz önünde tutulmalıdır. Ancak oldukça kaygı duyduğum bir olasılığı daha açıklamak isterim. On yıllardır Türk ve Kürt nüfuslarına ait doğurganlık oranının farklı olduğu biliniyor. Bunun pratik anlamı şu olabilir: “X” bir zaman sonunda Kürt nüfusu Türk nüfusuyla eşitlenebilir veya geçebilir. Bunun bir problem olup olmadığı, oluyorsa kimin için sorun olduğu, böylesi demografik bir değişikliğin siyasal sonuçlarının ne olabileceği üzerinde tartışılabilir. Kürtlerin ve Türklerin farklı doğurganlık hızlarıyla ilgili olarak nüfus bilimciler ve toplum sağlığı uzmanlarının akademik çalışmalar yapması yol gösterici olacaktır. Ancak en büyük tehlike şudur, böylesi bir kaygı, çıkar, siyasal beklenti üzerinden kadın bedeni hakkında kararlar almak, politikalar geliştirmek nefret dilini delilik seviyesine çıkartır. Bunun bedeli kuşaklar boyu devam eden şiddet, savaş ve kandır.
Karların ve Kuzey’in kraliçesi kar baykuşu, tabiatın bize sunduğu en güçlü dürtülerden biri olan çiftleşme ve üreme dürtüsüyle baş edebilen, türünün devamı için doğum kontrolü yapabilmeyi başaran bir kuş… İranlı kadın şair Furuğ Ferruhzad’ın dizelerinde olduğu gibi, “kuş, ah sadece bir kuştu.”
Birisi kuş beyinli mi demişti, kimdir O…
KAYNAKLAR
1- Mesude Erşan, Neslimiz Kurumuyor, Prof. Dr. Ayşe Akın’a dayanarak hazırladığı köşe yazısı, Hürriyet Kelebek, 1 Haziran 2016.
2- ABC İnternet Gazetesi, ‘Ben değil rabbim üç çocuk istiyor’ diyen Erdoğan’a ilahiyatçı İhsan Eliaçık’tan yanıt: Sallıyor, 4 Haziran 2016.
3- https://gezimanya.com/FotoGaleri/fotojenik-bir-kis-savascisi-kar-baykusu
4- Sendika.Org internet sitesi, Akdağ şaşmadı Erdoğan’a destek verdi: Doğum kontrolü artık tarihe karışmıştır, 2 Haziran 2016.
5- Cübbeli Ahmet Hoca, Doğum Kontrolü Yapmak Caiz midir?, Youtube videosu, 9 Ekim 2011.
6- İbrahim Sirkeci, Kürtaj ve Kürt doğurganlığı, Birgün Gazetesi, 10 Haziran 2012.
7- İlker Belek, Zürriyet ve doğum kontrolü, haber.sol.org, 2 Haziran 2016.
“KAR BAYKUŞU VE DOĞUM KONTROLÜ” üzerine bir yorum