Bugün 31 Mayıs, Dünya Sigarayı Bırakma Günü, namı diğer Dünya Sigarasız Günü. Telaş yok, ne sigaranın zararlarını ne de nasıl bırakılacağını anlatacak değilim. Kaldı ki “hım, bugün sigara bırakma günüymüş, sigarayı hemen bugün bırakayım” diyen sigara tiryakisi olduğunu hiç sanmam. Hem açık açık söyleyeyim, gündemin buram buram faşizm koktuğu şu günlerin insanın ruh ve beden sağlığı üzerinde yaptığı tahribatın sigaradan daha az olduğunu hiç sanmıyorum.
Sağlığımızı korumak için çoğumuzun yaptığı veya yapmaya çalıştığı tırışkadan tedbirler var. Bir arkadaşım arabasını çalıştırınca hemen camları açıyordu. Camlar beş dakika açık kaldıktan sonra da kapatıyordu. Merakla sordum sebebini. Meğerse klimalar ilk çalıştırıldığında beş dakika boyunca kanserojen maddeler üflüyormuş. Her derde deva otları, çiçekleri, kökleri, meyveleri unutmayalım. Her hastalık için içilecek, yenecek bir otumuz var çok şükür. Andız otu, kızılcık suyu, ekinezya, günlük, papatya suyu, siyah yılan otu, hayıt ağacı, çuha çiçeği, gümüş düğme bitkisi, daha neler neler. Bunların bazılarını hazırlarken okunacak dualar da var. Üstüne üstlük profesör lakaplı, cübbesini satmış bir takım şarlatanlar allaya pullaya anlatıyor bunları. Nedir, hep yiyerek içerek sağlığımızı korumaya çalışıyoruz. Kapitalizm kulağımıza “tüket” diyor, tüketiyoruz, daha çok tüket diyor, daha çok tüketiyoruz. Oysa daha basit bir yolu var sağlığımızı korumanın, yediklerimizi azaltmak ve içerik olarak değiştirmek. Hepsi bu.
Sigara içmiyoruz, çocuğumuzun yanında asla sigara içirtmiyoruz, ne güzel, gel gelelim her gün ellerinde mısır cipsleri, hamburgerler, şekerli atıştırmalıklar, krakerler, kolalı içecekler; yaz yaz bitmiyor. Kapitalizm bizleri, çocuklarımızı bir lezzet bağımlısı yaparak, tüketen mutludur şiarını nakşediyor aklımıza.
Bilmem doğru bilmem yalan, iddiaya göre büyük bir sigara şirketinin yöneticisi ABD başkanına mektup yazmış. Demiş ki, “bizi desteklemelisiniz, sigara içenler erken ve hızlı öldüğü için onlar için daha az sağlık harcaması yapıyorsunuz, tam emeklilik yaşına geldiğinde ölüverdiklerinden emekli maaşından da kurtuluyorsunuz.” Doğrusunu isterseniz böyle bir mektup yoksa da aynen bu şekilde düşündüklerine emin olun.
Nükleer santraller, HES ler, siyanür kullanılan altın madenleri, denetimsiz kot yıkama atölyeleri, akıl almaz bir aymazlıkla insan sağlığını yok eden işletmelere verilen ruhsatlar, ÇED olumlu raporları, tarım ilaçları, nah şu kadar delik ozon tabakası, gıda üretiminde ve satışında tam bir denetimsizlik… Suskunuz, susuyoruz.
Sigara konusundaki duruşları ikiyüzlü veya yüzsüz olanları tartıya vursak biri ötekine denk düşer. Efendim neymiş, sigara içmeyenlerin vergileri ile tiryakilerin sağlık ödemeleri yapılıyormuş. Bu yüzden sigaraya bağlı hastalıklar sosyal güvenlik kurumu şemsiyesinden çıkmalıymış. Oysa tiryakilerin sigara satın alırken devlete ödedikleri astronomik vergilerle, sigara içmeyenlerin bile sağlık giderlerinin önemli bir kısmı ödenebilir. Zaten sosyalizmi de bu nedenle savunmuşumdur, ikiyüzlülerden bir tanesini alıp yüzsüzlere verince herkesin içi dışı bir, duruşu belli olacak.
Eminim yazımı okuyan tiryakiler rahatlamıştır, “dünyada bunca çok kirlilik varken benim sigaramın esamisi okunmaz” demişlerdir. İşte orada durunuz. Daha dünyayı değiştireceğiz, insanın insanı sömürmediği, doğaya saygılı olduğu yeni ve özgür bir dünya kuracağız. Değiştirebilme gücümüzün azalmaması için ayakta ve dinç olmak zorundayız. Sigarayı bırakmak bazen bir bahaneye bakar, belki okuduğunuz bir makale size “şart olsun ki bıraktım sigarayı” dedirtir. Yoksa “benim dünyayı değiştirmekle işim olmaz” mı diyorsunuz. Neden olmasın, buyurun bu sigara da benden olsun, yakın yakın.