DÜNYANIN EN KÖTÜ TERÖRİSTİ

Son zamanlarda “başımıza ne geldi” diye düşündüğünüz oluyor mu, emindim zaten, düşünmediğiniz an yok neredeyse. Başımıza ne geldiğinin sonuçlarını görmek için ordinaryüs falan olmak gerekmiyor, bir göz, bir kulak yetiyor. Amma velakin gördüğümüzü, duyduğumuzu yorumlamak her zaman kolay olmuyor. Komşunun ilacının kendinize iyi gelmeyebileceğini anlamak için insan bedenini, hastalık etkenlerini, o etkenlerin çalışma şekillerini, ilaçları ve ilaçların etki mekanizmalarını bilmeniz gerekir. Toplumsal olayları değerlendirmek için daha da çok bilgiye gereksinim duyarız. Size bütün gerçeği şıppadak anlamanızı sağlayacak kallavi bir makale yazmak isterdim, üzgünüm, ne bende ne de herhangi başka birinde böyle bir bilgi yok. Nedir; bugün size insan hikâyeleri anlatacağım, kimisi ünlü, kimisi unutulmuş veya zaten hiç bilinmemiş insanların öyküleri. Öyle umuyorum ki “başımıza ne geldi” sorusuna başka açılardan bakmamıza yardımcı olabilir. Buyurun, başlıyoruz.

167629586

Edmund Allenby 

O bir İngiliz mareşali, önemli biri, Güney Afrika’da ikinci Boer savaşında görev almış, Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin ve Suriye’de Britanya birliklerine komuta etmiş. 9 Aralık 1917 günü Kudüs Fatihi unvanını alarak kente giriyor. Kudüs’te sembolik bir ziyaret gerçekleştiriyor, Selahattin Eyyubi’nin mezarına gidiyor. Eyyubi, 12. yüzyılda işgalci Haçlı ordularına temiz bir kötek atıp onları Kudüs’ten atan kişi. Allenby, Selahaddin Eyyubi’nin mezar taşına ayağını koyarak tarihe geçen şu sözü söylüyor.

“Selahaddin, kalk, biz yine geldik.”

mohamed_atta_2

Muhammed Atta

1968 yılında Mısır’da doğan mütevazı bir ailenin oğlu. Ölümünden sonra babası ve çevresi tarafından utangaç ve kibar biri olarak tanımlanıyor. Kahire Üniversitesi’nden mimar olarak mezun oluyor. Bununla yetinmiyor, 1993-1999 yılları arasında Hamburg teknik Üniversitesi’nde şehir plancılığı okumak üzere Almanya’ya taşınıyor. Yıllarca çepeçevre sarıldığı Avrupa kültürünün içinde yaşıyor. Bir kişi yabancı bir kültürle karşılaştığı zaman, onun tarihiyle, edebiyatıyla, masalları ve destanları ile kuşatılır. Mısırlı bir Arap gencini, içine gömüldüğü toplumun şefkatle sarıp sarmalaması beklenemez ama açıkça düşmandır bu kültür ona. Nasıl mı?

Kanında leke bulunmayan bir insanın yeterince asil olduğu fikrindedir Don Quijote. Cervantes; Sancho’ya “Eski Hıristiyan’ım ve bu da bir kont için yeterli ced sayılır” dedirtir. Don Quijote onaylar elbette. “Fazlasıyla yeterli.” Cervantes’den sonra İspanyol edebiyatının en büyüklerinden biri olan Lope de Vega kahramanını şu dizelerle konuşturuyor.

“Ben bir insan evladıyım

Alt sınıftan olsam da

Temizdir kanım ve asla

Lekelenmemiştir kanım ve asla

Lekelenmemiştir Yahudi ve Müslüman kanıyla.

Muhammed Atta’nın çevresindeki insanlar Ortaçağ’ın şövalye destanlarını okumuşlar mıdır, belki, muhtemelen evet; bizim kuşağımız içinde Keloğlan masalı dinlemeyen var mıdır ki. Şövalyelerin cesaret ve fiziksel güçlerinin ölçümü öldürdükleri Müslümanlarla ölçülür. Krala bir Arap kafası getirmek şahane bir eylemdir. Calatravalı Maestre’nin anlatıldığı destanda Kral şunları söyler:

“Benim şövalyelerimden hangisi bana o Müslüman’ın kafasını getirip en değerli adamım olacak?”

Piskopos Don Gonzalo’nun Romansı adlı destanda bir Hristiyan on Müslüman’ı rahatça ve hiç yorulmadan öldürür.

XV. yüzyılda Felix Fabri tarafından yazılan eserde Müslümanların görüntüsü ve kokusu anlatılır.

“Sarazenler, sürekli olarak aldıkları çeşitli biçimlerdeki aptes nedeniyle berbat bir koku yayarlar.”

Alfred Rosenburg, 1934 yılında yayınlanmış Yirminci Yüzyılın Miti adlı kitabında “Muhammed’in fanatik ruhunun önderlik ettiği renkli ırkların ve melezlerin birleşik nefretinden” beyaz ırkı ve Avrupalıları korunmaya çağırır.

Muhammed Atta, yaşadığı “kâfir topraklarda” giderek daha fazla dine sarılır. Kendisini ait hissettiği yeri radikal bir İslami örgütte bulur, bir hücrenin emiri yani komutanı olur.

11 Eylül 2001 günü Muhammed Atta’nın liderliğini yaptığı 19 kişi Amerikan hava Yolları’na ait dört uçağı kaçırdı. Muhammed Atta, yönetimini ele geçirdiği uçağı Dünya Ticaret Merkezi’nin Kuzey kulesine yönlendirdi. 11 Eylül saldırılarında içlerinde Muhammed Atta’nın da olduğu 2996 kişi öldü.

15570753996_78eb58ff85_o.jpg

Colin Powell

1937 yılında doğmuş, New York kentinde, şiddetin kol gezdiği Harlem kesiminde büyümüş bir siyah. Zoru başarıyor Powell, devlet okullarında okuyor, yüksek lisans yapıyor ve orduya katılıyor. 1989- 1993 yılları arasında ABD Genel Kurmay Başkanlığı yapıyor. Bu göreve gelebilmiş ilk siyah. Uluslararası krizlerde askeri müdahaleyi son seçenek olarak görmesi nedeniyle “gönülsüz savaşçı” lakabını alıyor. 2001 yılında ilk siyah Dışişleri Bakanı oluyor ve bu görevi 2005 yılına kadar sürdürüyor. 5 Şubat 2003 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Irak’ın kitle imha silahları olduğunu kanıtlamak amacıyla bir konuşma yapar. Colin Powell, Eylül 2005’te bir televizyon röportajında, 2003’ün şubat ayında Güvenlik Konseyi’nde, Irak’ı kitle imha silahları üretmekle suçladığı konuşmasının, yaşamında bir leke olarak kalacağını söyler.

fft16_mf1151306

Refid Ahmed Elvan el Cenabi

Iraklı bir kimya mühendisi. 1995 yılında Almanya’ya iltica eder. Saddam rejiminden nefret ediyordu. 2000 yılında ABD, İngiltere ve Almanya istihbarat servisleri tarafından sorgulandı. Irak’ın kitle imha silahları olduğunu ve görevi gereği bu silahları bizzat gördüğünü söyledi. Colin Powell Birleşmiş Milletlerde yaptığı sunumda iddialarını güvenilir bir kaynak olduğunu iddia ettiği el Cenabi’nin verdiği bilgilere dayandırmıştı. El Cenabi daha sonra kitle imha silahları konusunda söylediklerinin tümüyle yalan olduğunu itiraf etti. Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, “Bana bir yalan söyleyerek Irak rejimini devirme şansı verilmişti. Ben ve oğullarım Irak’a bir parça da olsa demokrasinin gelmesine neden olmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Guardian muhabirlerinin, 100 binden fazla sivilin ölümünden ve işgal sonrası ortaya çıkan durumun kendisini pişman edip etmediği yolundaki soruyu ise, ölümlerin kendisini üzdüğünü fakat “Irak’a özgürlük getirmenin başka yolu olmadığını” söyleyerek yanıtladı.

 Iraklı kız bebek

Adı bilinmiyor, 3 aylık kız bebek. 20 Mart 2003’de ABD’nin Irak’ı işgalinden günler sonra savaş uçaklarının bombaları ile annesiyle beraber parçalandı. Görgü tanıkları olaydan kısa süre sonra 12 yaşlarında bir erkek çocuğunun olay yerinde annesi ve kardeşinin cesetlerini aradığını, bulabildiği tek parça olan minicik bir bebek elini avucuna alıp yumruk yaptığını, yumruğunu havadaki savaş uçaklarına sallayarak  “kardeşim için hepinizi öldüreceğim, hepinizi” diye bağırdığını unutamıyorlar.

kelly1_2622968b

David Kelly

1944 doğumlu bir bilim adamı. Parlak bir eğitim yaşamı var, Leeds Üniversitesi’nde lisans, Birmingham Üniversitesi’nde yüksek lisanstan sonra Oxford Üniversitesi’nde virüsler üzerinde doktora yapıyor. İngiltere Savunma Bakanlığı tarafından keşfedilince biyolojik silahlar üzerine çalışma yapmak üzere görevlendirilir. Birleşmiş Milletler silah denetçileri arasında yer alır. 2003 yılında İngiltere’nin en önemli kitle imha silah uzmanlarından biri olarak kabul ediliyordu.

20 Mart 2003 tarihindeki Irak işgalinin başlamasından önce İngiliz istihbarat birimleri hükümete bir rapor sundu. Dr. David Kelly’nin de imzası bulunan bu raporda, Irak’ın 45 dakika içinde harekete geçirebileceği nükleer silahları olduğu belirtiliyordu. İngiliz Hükümeti ve Başbakan Tony Blair bu raporu dayanak göstererek ABD’nin savaş müttefiki oldu. Ancak savaşın başlamasından kısa bir süre sonra beklenmedik bir gelişme yaşandı. BBC, savaşa gerekçe olarak gösterilen raporun tümüyle düzmece olduğunu iddia etti ama kaynağını açıklamadı. BBC’nin kaynağını açıklamaktaki direnci işe yaramadı. Kısa süre sonra bu bilginin kaynağının David Kelly olduğu ortaya çıktı. Anlaşılan Dr. David Kelly altında imzası bulunan ve uğruna insanların öldüğü/öldürüldüğü raporun, yalan olduğu bilgisini BBC ile paylaşmıştı. Çok kısa bir süre sonra, 15 Temmuz 2003 tarihinde David Kelly aniden ortadan kayboldu. Ailesi üç gün sonra polise başvurdu. Cesedi evine yakın bir ormanlık alanda bulundu. İddiaya göre Kelly intihar etmişti. Sol el bileğinde kesi ve kanında çok miktarda ağrı kesici aldığını gösterir bulgular olduğu açıklandı.

David Kelly’nin ölümüne ilişkin iki önemli ayrıntı dikkat çekiyor. Birincisi, otopsiye ilişkin ayrıntıların 70 yıl boyunca açıklanmasına yasak getirilmesi. İkincisi ise, Bahai inancına mensup, üstelik bu inancı kendi tercihleriyle seçmiş bir kişinin, Bahailiğin intiharı kesin bir dille yasaklamasına rağmen intihar etmiş olması.

 ClJr3QEVEAAtmPm.jpg

Lawrence Stack

2001 yılına kadar New York itfaiyesinin 33 yıllık çalışanı ve şefiydi. Uçakların ikiz kulelere çarpmasından sonra binaya giren itfaiyeciler arasındaydı. Binanın çökmesinden sonra ondan geriye sadece ceketi kalmıştı. Vücudundan geriye hiç parça çıkmadığı için cenaze töreni de yapılmamıştı. Yıllar sonra ailenin aklına, 2001 yılından önce Stack’in bir kemik iliği hastası için kan verdiği gelir. Kan atılmamıştır ve ölümünden 15 yıl sonra içinde kan şişesi bulunan tabutla görkemli bir cenaze töreni yapılır. Cenaze törenine New York Belediye Başkanı da katılır ve görüntüler tüm dünya medyasına servis edilir.

 Kod adı Zeyd

Hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmiyor, adı yerine kod adı Zeyd kullanılıyor. İstihbarat uzmanları Zeyd’in 25-30 yaşlarında olduğunu zannediyor. Gençliğine rağmen Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) üst yönetiminde yer alıyor. Alınan bilgilere göre kısa süre önce bir eyaletin valiliği ile görevlendirilmiş. Elinden kurtulan az sayıdaki esir görgü tanıkları acımasız ve zalim olduğunu, çok sayıda kişiyi elleriyle infaz ettiğini anlatıyor. Hakkındaki en önemli iddia; Iraklı olduğu, 2003 yılındaki Irak savaşının ilk günlerinde ABD bombardımanı altında annesinin ve birkaç günlük kız kardeşinin parçalandığına şahit olduğu ve kız kardeşinin minik elini avucuna alıp ABD uçaklarına sallayarak intikam yemini ettiği.

chilcot-6_galleryfull.jpg

Sarah O’Connor

Sarah O’Conner’ı 6 Temmuz 2016 tarihinde tanıdık. Çünkü o gün çok önemli bir rapor yayınlandı, Chilcot Raporu veya diğer adıyla Irak Raporu. Yedi yıldır yayınlanması bekleniyordu. Raporun aslında 1-2 yılda hazırlandığı ancak “muhtelif” nedenlerle yayımının geciktirildiği sanılıyor. “Sir” unvanlı, İngiliz Kraliyet Danışmanlığı yapmış John Chilcot’un başkanlığını yaptığı komisyonun hazırladığı rapor, 2.6 milyon kelimeden ve 12 ciltten oluşuyor. İngiltere’nin Irak Savaşı’na katılımının sorgulandığı rapor tek cümleyle özetlenebilir:

 İngiltere’nin bu savaşa girmesindeki gerekçeler tatmin edici değildir.

John Chilcot, barışçıl yolların tükenmediğini ve Saddam Hüseyin’in İngiltere için yeterli bir tehdit oluşturmadığını açıkladı. Irak’ın kitle imha silahı yoktu ve 11 Eylül saldırısı ile arasında hiçbir organik bağ saptanmamıştı.  Kısaca, 30 binden fazla İngiliz askerini Irak’a gönderen dönemin Başbakanı Tony Blair’in, halkına sunduğu gerekçeler tümüyle yalandı. Irak’ın işgal planı 11 Eylül saldırısından sonra Bush ve Blair arasında kapalı kapılar arkasında planlanmıştı. The Guardian gazetesi “Blair, bir ülkeyi mahvederek, güveni yıkarak ve kendi itibarını çöpe atarak, kör göz Bush’un izinden gitti” manşetiyle çıktı.  Bu kirli savaşta 150 binden fazla Iraklı ölmüş, milyonlarcası evsiz kalmıştı. Irak çok acı çektiği gibi bugün de acı çekmeye devam ediyor.

Gelelim Sarah O’Connor’a. Erkek kardeşi Bob O’Conner 2005 yılında Irak Savaşı’nda ölmüştü. Irak Savaşı 179 İngiliz askerinin yaşamını almıştı. Sarah O’Connor ve ölen diğer askerlerin yakınları günlerdir seslerini yükseltmeye çalışıyorlar. Amaçları Tony Blair’in savaş suçlusu olarak yargılanması. Sarah O’Connor’un açıklaması tüm dünyada ses getirdi.

“Dünyanın dikkat etmesi gereken tek terörist var. Onun adı Tony Blair. O dünyanın en kötü teröristi.”

Sarah O’Connor’ın çığlığı önemli, önemli ama eksik. Sarah O’Connor, savaşta ölen erkek kardeşiyle, isimsiz Iraklı isimsiz kız bebeğin yaşam hakkını aynı parantez içinde, aynı vurguyla, aynı heyecanla, aynı ortak akılla savunabildiği zaman bir gelecek umudumuz olabilir. Çünkü hepimiz Sarah O’Connor’uz, Iraklı isimsiz bebek ise hepimizin kızı.

 

 

Not  Bu yazıdaki “Iraklı kız bebek” ve “Kod adı  Zeyd” kişileri tümüyle hayalidir.

 

 

 

Kaynaklar

1- Özlem Kumrular, İslam Korkusu, Doğan Kitap, 2012

2- Bernard Lewis, Semitizm ve Anti Semitizm, Everest Yayınları, 2004

3- Fuad Acemi, Radikal Gazetesi, 15 Ekim 2001

4-Sözcü Gazetesi, “11 Eylül 2001 saldırılarında ölen İtfaiye Şefi Lawrence Stack, 15 yıl sonra toprağa verildi” haberi, 19 Haziran 2016

5- Burçak Cürül Öztürk, 15 Madde ile Hafızalardan Silinmeyen 11 Eylül Saldırıları, onedio.com, 11 Eylül 2014

6- Arda Uskan, David Kelly’nin esrarengiz ölümü!, Haber Dükkanı internet sitesi, 5 aralık 2011

7-Sabah Gazetesi, “Sır perdesi hâlâ aralanamadı” haberi, 10 Temmuz 2016

8-Milliyet Gazetesi, “Yüzyılın Yalanı” haberi, 17 Şubat 2011

8-Bianet İnternet Haber Sitesi, “Irak İşgalinin Yalanları, Saddam Karşıtı İtirafçının Üstüne Kaldı” haberi, 14 Temmuz 2016

9-BBC Türkçe, “Chilcot raporunda Blair’e sert eleştiriler” haberi, 6 Temmuz 2016

10- BBC Türkçe, “İngiltere’nin Irak savaşı hesaplaşması” haberi, 28 Ocak 2010

11- Sol Haber, “Chilcot raporu: İngiltere ve ABD’nin Irak işgalinde ortaklığı” haberi, 6 Temmuz 2016

12- Mustafa K. Erdemol, Değilim’ diyor ama Blair elbette savaş suçlusu, Birgün Gazetesi, 10 haziran 2016

13- İbrahim Sirkeci, Irak işgali yasa dışıydı ve Blair bizi kandırdı, Birgün Gazetesi, 07 Temmuz, 2016

14- http://www.mirror.co.uk/news/uk-news/tearful-sister-dead-soldier-brands-8360297

15- Sol Haber, “Chilcot Raporu’na karşı İngiltere: ABD’nin çıkarları için her şeyi yapacağız” haberi, 7 Temmuz 2016

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s