Değerli dostlar hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. Bu hafta için seçtiğim şair Fethi Giray, 1918-1970 yılları arasında yaşamıştır.
1938 yılında Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra 1951 yılına kadar çeşitli memuriyetlerde bulunmuş, daha sonra gazetecilik yapmıştır. İlk şiiri 1939 yılında Ankara’da Dikmen Dergisi’nde yayınlanmıştır. 1941 yılında Sulha Selam, 1943 yılında Suat Taşer ile birlikte 1943 isimli şiir kitapları yayınlanmıştır. Şiirleri 1972 yılında (ölümünden iki yıl sonra) “Tüm Şiirleri” adıyla basılmış, günümüze kadar başka baskı yapılmamıştır. Okumazlığımız, Türk dilinin Edgar Allen Poe’su olarak nitelenebilecek bir şairi unutulmaya terk etmiştir.
Fethi Giray, şiirlerinde sıradan insanları nefes kesici bir dille anlatır. Gece Yarısı isimli şiirini okuyoruz:
“Gel sen beni affet!
Anam, kardeşim, karım
Şimdi gece yarısı,
Bu saatte ben kaldırımlarda olmalıyım.
Bu saatte,
Alnından öpmeliyim:
Evine ekmek parası götüren yetim çocuğu;
O ufacık, o çıplak ayakların sesinde,
Utanarak
Duymalıyım yokluğu.
Bu saatte,
Derdini bilmeliyim
Şu köşe başında sızmış olan adamın,
Bu saatte ben,
Gözlerinde yaş olmalıyım,
Her ağlayanın.”
Şiirlerinde müzikal bir tını yükselir, duygulu ve buruk. Pek çok şair tarafından şiirlere konu edilen İstanbul’un anlatımındaki lirizm baş döndürücüdür.
“İSTANBUL
Canım İstanbul;
Sokaklarında, caddelerinde kucak kucak,
Çiçek satılan şehir.
Haliç, tersane ameleleri…
Bir tütün yaprağı gibi: rejili işçi kızlar…
İnsanlarla dolu, canım insanlarla,
Vapurlar, tramvaylar…
Yerimde duramıyorum,
Ayaklarım koşuyor, kahrolası ayaklarım!
Ekmek peşinden;
Kapayın ellerinizle yüzünüzü büyük patronlar
Mahmut Yesari Bey geçiyor Babıâli Caddesinden.
“Vazgeç ulan taksimden
Dertliyim yine bu akşam.
Söyle kızım Aksaraylı Leman,
Hüzzam faslından söyle,
Güzeldir, hazindir faslı hüzzam.”
Biz ehli kalemdeniz.
Dertliyiz…
Balık pazarında birkaç kadeh
Bulanık rakı içelim dedik bu akşam,
Balık pazarında iyot kokuyor bu akşam
Yanımızdaki masada “Cevriyem” türküsünü söylüyor.
Büyük elli, büyük ayaklı üç adam!
Yarın yine havada lodos var,
Yarın yine,
“Gözlerinden anladım Cevriyem sende karasevda var.”
İstanbul güzel şehir,
Affeyle bizi.
Gerçi övemedik ufkunu, mehtabını, denizini…
Sen doldur oğlum kadehlerimizi
Dertliyiz yine bu akşam.
“Söyle kızım Aksaraylı Leman;
Hüzzam faslından söyle,
Güzeldir, hazindir faslı hüzzam…”
Bu hafta için Fethi Giray’ın “Rizeli Ali’nin Hikâyesi” adlı şiiri seçtim, beğeneceğinizi umuyorum.
“Galata’da dostu varmış,
Mahpushanede postu varmış,
Rizeli Ali’nin.
Çok kahrını çekmiş denizin,
Anlattı bana:
Bu yıl balık vurmamış dalyana
Yuh olsun be!…, diyor:
Şu koca, koskocaman denize
Metelik bile vermedi bize.
Canına yandığımın dünyasında
Parasız yaşanmazmış,
Tütünü yokmuş tabakasında;
Dost varmış,
Düşman varmış.
Şu canına yandığımın dünyasında.
Kaldırdı yırtık ceketinin yakasını,
Emdi yudum yudum son izmarit sigarasını.
Kimseye minnet etmezmiş
Satarmış takasını.”
Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen:
https://doganalpblog.wordpress.com/2014/…/05/siirli-cumalar/
ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, nefret diline ve muhafazakâr bir toplum olmaya karşı bir DURUŞdur.
Proje adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.
KAYNAK
1- İlhami Soysal, 20. Yüzyıl Türk Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi, 2009 (11. Basım)
Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen: