Bu yazının amacı günlerdir, haftalardır elimiz böğrümüzde izlediğimiz, elimizden bir şey gelmemesinin sıkıntısıyla birbirimize sardığımız, özellikle sınırlarımızda cereyan eden olayları, Ortadoğu üzerinde oynanan türlü çeşitteki Ali Cengiz oyunlarındaki ABD’nin rolünü farklı bir pencereden size sunmaktır. Yazının, ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki siyasi/ideolojik rolünü ciddi bir dille analiz etmek gibi bir amacı bulunmuyor. Kaldı ki bu konuda onlarca yazı okuduğunuza, pek çok TV açık oturumu izlediğinize eminim. Dileğim, Amerikan ekolüne ait çizgi roman karakterleri üzerinden ABD dış politikasını sarkastik bir dille eleştiren, okurlarımı düşündüren ve gülümseten bir yazı sunmaktır. İlginizi çektiyse buyurun başlayalım.
Oldum olası “ABD’nin simgeleri arasında en önemli yeri Marvel’in çizgi roman kahramanları almaktadır” diye düşünmüşümdür. 1930’larda yaratılan Süpermen ve ardından gelen Batman sıradan “kötülerle” savaşırken, 2. Dünya Savaşı’nın başlaması ile beraber kötülerin en kötüsü Naziler ile mücadeleye girişmişlerdir.

Dünya savaşı sonrası ABD’nin süper güç olma süreciyle, Marvel kahramanlarının daha da süper olmaları birbirleriyle eşzamanlıdır. Kahramanların güçleri de sayıları da giderek artar: Kaptan Amerika, Thor, Örümcek Adam, Gümüş Kayakçı, Demir Adam, Hulk, Fantastik Dörtlü, Avengers vb. Olaylar Amerika’da geçse de İtalyan kökenli çizgi roman kahramanları ile Marvel kahramanları arasında derin bir uçurum vardır. Örneğin İtalya kökenli çizgi roman kahramanı Teks Willer, Kızılderililerin topraklarını ele geçirmeye çalışan, siyasi ve ekonomik olarak kodamanlar tarafından desteklenen/yönetilen sıradan kötü adamlarla umutsuz bir mücadeleye girmiştir. Çizgi romanın sonunda Teks, eli silahlı kötü adamları Boot Hill[i]’e gönderir ama bunun bir Amerikalı için cazibesi yoktur; içten içe bilir ki ölenler dedeleridir ve aslında onlar kazanmıştır[ii].

İtalya kökenli çizgi roman kahramanları Tommiks, Kaptan Swing, Zagor, Çelik Blek’in süper güçleri yoktur, hızlı silah çekerler, kuvvetlidirler, iyi iz sürerler, hepsi bu. Çoğu zaman da şanslıdırlar. İnsani zaafları, bunalımları, aşk acıları, alkol kötüye kullanımları yoktur. Ölçülü yerler, az ve öz konuşurlar, sabah gün doğarken zımba gibi kalkarlar. Zaaflar onların arkadaşlarına, ikincil kahramanlara aittir. Tommiks’in arkadaşları Konyakçı ve Doktor Sallaso alkolik, Zagor’un arkadaşı Çiko oburdur; Tom Braks’ın arkadaşı Tonton köfteye, Kaptan Swing’in arkadaşı Mister Blöf kadınlara düşkündür. İtalyan çizgi roman kahramanlarına hayran olursunuz ama onların yerinde olmayı hayal etmek kolay değildir. Zagor orman içindeki bir bataklıktaki kulübede yaşar, formda kalmak için sabahları ağaçların tepesinde eksersiz yapar, atı olmadığı için Amerika’yı bir uçtan öbür ucuna yürüyerek kat eder. Marvel’in çizgi roman kahramanları öyle mi ya, insan bedeninin sınırlarının çok ötesinde güçleri vardır onların; uçarlar, ateş saçarlar, görünmez olurlar… Üstelik becerilerini çalışarak, kendilerini geliştirerek kazanmamışlardır. Bir örümcek sayesinde süper güçler kazanan Örümcek Adam formunu korumak için bir apartmandan öbürüne sıçramak zorunda değildir. Marvel karakterleri, kahramanlık yapmadıkları zamanlarda oldukça sıradan bir hayat sürerler. Mc Donald’a gidip hamburger yerler mesela, televizyonda Amerikan futbolu seyredip patlamış mısır yerler. Zaafları vardır, bunalıma girerler, melankoliye kapılırlar; psikiyatrist olsanız Örümcek Adam’a bedavadan psikoterapi yapasınız gelir. Gümüş Kayakçı’yı yapayalnız gökyüzüne, yıldızlara bakarken görseniz içinizi bir hüzün kaplar. Marvel karakterleri tam bir Amerikalıdır, her an dünyayı kurtarmaya hazırdır, yeter ki Amerikalı olsun o dünya.

Marvel’in süper kahramanları tesadüfen rast geldikleri bir süpermarket soyguncusunun da peşine düşerler ama çoğu kez koyu renkli bir Meksikalı veya siyah ırktandır yakaladıkları zavallılar. Nedir, bu işler çerez sayılır onlar için, kaldı ki siyah gözlüklü big burger irisi Amerikalı polisler ıssız bir sokakta sıkıştırdıkları süpermarket faresi Meksikalıyı sırtından vuruverir. Marvel kahramanlarının düşmanları özeldir. Süper güçlere sahip süper kötülerdir onlar. Örneğin Doktor Doom, hayali Latveria ülkesinin hükümdarıdır ama bir ülkenin hükümdarı olmak yetmez ona. Dünyanın en zeki ve yetenekli insanı olduğuna inanır, evrenin gizli kalmış güçlerini ele geçirerek dünyaya hakim olmak ister. Loki, İskandinav mitolojisinden fırlamıştır, Odin’in evlatlığı ve Marvel kahramanlarından biri olan büyülü çekicin sahibi Thor’un üvey kardeşidir. Üçkağıtçılıkta, hilebazlıkta üstüne yoktur; insanları, tanrıları ve bazen süper kahramanları bile manipüle edecek yalanlar söyler, dalavereler çevirir. Kötülerin belki en kötüsü ise Galaktus’tur, o yok edilemez, karnını doyurmak için gezegenlerin enerjisini emen kozmik bir varlıktır. Neyse ki Fantastik Dörtlü vardır, bazen Gümüş Kayakçı’nın da yardımıyla Galaktus’u dünyayı yememesi için “ikna” ederler.

Bir Amerikalı için ABD başkanları bir süper kahramandır, saçmalamasına, abuk sabuk twitler atmasına, küfretmesine gülünebilir, dalga geçilebilir ama onun süper kötüleri yok etme becerisi konusunda şüphe duyulamaz. Süper kötüleri yok etmeyen bir Başkan ABD’yi temsil edemez. Sıradan bir Amerikalı, öğle yemeğinde hamburger yiyip akşam televizyon başında viskisini yuvarlamak için uzak ülkelerdeki petrolün gerekli olduğunu bilir. Üstelik o petrol hep “süper kötülerin” topraklarındadır. Başkan bunun için vardır, ABD askerlerinin burnu kanamadan süper kötüler yok edilmelidir. Bunun nasıl yapıldığı önemsizdir. Kötülerin kendini savunmaktan aciz zavallılar olmaması gerekir, yeterince süper kötü değillerse, öncelikle onların süper güçlere sahip olması sağlanır. Hatta süper kötü olduklarının sanılması bile yeterli olabilir. Örneğin Irak’ta nükleer silah var diye Saddam ezip geçilir[ii].

2011 yılı ABD Başkanı Barack Obama için bereketli bir yıl olmuştur. 2012 yılında ABD Başkanlık seçimleri yapılacaktır ve Obama yeniden aday olacağını çoktan belli etmiştir. Şimdi, seçimleri kazanmak için bir süper kahraman olarak görevi, süper kötüleri yok etmektir. Görevini “başarıyla” yerine getirir, 2011 yılı Mayıs ayında Usame Bin Ladin, aynı yılın Ekim ayında Kaddafi öldürülür.
ABD, 2 Mayıs 2011 tarihinde Pakistan’da bir villada yaşayan El Kaide örgütünün lideri Usame Bin Ladin’e yönelik bir operasyon düzenlemiştir. Operasyonun adı dikkat çekicidir: Neptün Mızrağı.

Deniz tanrısı Poseidon’un Roma panteonundaki karşılığıdır Neptün. Elinde üç başlı mızrağı ile resmedilir. Marvel’in ünlü kahramanı Kaptan Amerika, elinde mızrakla Husame Bin Ladin’i göğsünden vururken resmedilir. Operasyon sonrası açıklama yapan Obama adaletin yerine getirildiğini söyler. Barack Obama, Marvel kahramanı Kaptan Amerika olmuştur, 2012 seçimleri çantada kekliktir şimdi.

Sıra Kaddafi’ye gelmiştir. Kaddafi öldürüldükten hemen sonra dönemin Dışişleri Bakanı ve Demokratların gelecekteki başkan adayı Hillary Clinton televizyon kameralarının karşısına geçer ve kahkahalar atarak anlatır Kaddafi’nin ölümünü. İzleyin lütfen!
Hillary Clinton’u dinlediniz değil mi. Ne kadar kolay söylüyor, “We came, we saw, he died.” Yani “Geldik, gördük, O (Kaddafi) öldü. Mahallenizde yavruyken besleyip büyüttüğünüz, kuduz olup sağa sola saldırdığı için öldürmek zorunda kaldığınız bir köpekten çok daha sevecenlikle, üzüntüyle söz edersiniz, psikopatça kahkahalarla değil. Kanaatimce, bu videoda vücut dili, ses tonu ve vurgularındaki küstahlıkla dinlediğimiz, Hillary Clinton ağzından duyduklarımız emperyalizmin dilidir.

27 Ekim 2019 günü ABD Başkanı Donald Trump Twitter hesabından bir mesaj paylaşmıştır:
“Something very big has just happened!”
Büyük bir şey olmuştu. Kısa süre sonra öğrendik olup bitenleri. IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi ABD özel askeri birliklerinin gerçekleştirdiği bir operasyon sonrası öldürülmüştür. ABD Başkanı, operasyonu keyifli bir iş yapmışçasına, “film izler gibi” izlediklerini söyler. Trump’un operasyonla ilgili açıklamasında kullandığı dil dikkatle okunmalıdır:
“Ebubekir el-Bağdadi öldü. Bir korkak gibi öldü, kaçarak ve ağlayarak”
“Masum insanlara zulmeden ve öldüren teröristler asla rahat uyumamalı. Onları tamamen yok edeceğiz. Vahşi canavarlar kaderlerinden ve Tanrı’nın hükmünden kaçamayacaklardır”
“Bir köpek gibi, bir korkak gibi öldü. Dünya şimdi daha güvenli bir yer”
Ebubekir el- Bağdadi’ye yönelik operasyonun gerekliliğini, doğruluğunu tartışmayacağım. Tartışmayacağım ama araya mitolojiden bir hikayecik yazmadan da edemeyeceğim:
Biliyorsunuz, Helen mitolojisinin tanrılarından Zeus, kart ve çirkef zamparanın tekidir. Bu zamparalıklarından birinin sonucunda doğan Herakles (Herkül), Zeus’un eşi Hera tarafından düşmanca karşılanmıştır. Zeus’a diş geçiremeyen Hera, hıncını zavallı Herakles’ten çıkarmak istemektedir. Herakles’i öldürmesi için yetiştirdiği Hydra adlı canavarın üç başı vardır, üstelik kesilen her başın yerine iki baş çıkmaktadır. Hera’nın türlü çeşitte katakullileri sonucunda Herakles 12 zorlu göreve yollanır. Görevlerden biri de üç başlı Hydra ile dövüşmektir. Herakles Hydra’nın üç başını birden kesmeyi başarır.

Bu operasyonda beni ilgilendiren nokta Bağdadi’nin ölümü değil, ABD başkanının kullandığı dildir. Hillary Clinton’un Kaddafi’nin ölümü sonrası kullandığı “We came, we saw, he died” cümlesinde olduğu gibi bu dil de açıkça nefret dilidir. Nefret diliyle kestiğiniz canavarın her bir başının yerine, Hydra gibi iki tane baş çıkacaktır.

Yunan mitolojisinin Herakles’i olmaya soyunan Trump, Marvel’in süper kahramanlarından olan, dürtü ve öfke denetimi olmayan Hulk[iv] rolünde bulmuştur kendisini. Eminim ki Trump’la “Dünya şimdi daha güvensiz bir yer olmuştur”.
DİPNOTLAR
[i] Boot Hill: Çizmeler tepesi. Teks çizgi romanlarında sık olarak mezarlık anlamında kullanılır.
[ii] Teks Willer’in de ideolojik/siyasi arka planı üzerine söyleyeceğim çok sözüm var ama bu yazının kapsamına sığdıramam. Teks Willer karakterini yerden yere vuracak olsam da tek başına bir yazı konusu olmayı hak ediyor.
[iii] Irak’ta nükleer silah olduğu konusundaki tüm istihbaratın düzmece olduğu ortaya çıkmıştır.
[iv] Hulk (Türkçesi: İri ve Hantal), Marvel adlı çizgi roman üreticisinin ortaya çıkardığı bir hayali kahramandır. İlk defa The Incredible Hulk #1 (Mayıs 1962) adlı bölümde görülmüştür. İnanılmaz bir güce sahip olan bu yeşil dev, duygularını (öfkesini) kontrol edemez. Radyasyon kaynaklı mutasyon geçirmiştir. Ordu Kaptan Amerika’yı süper güçlü yapan süper asker projesini yeniden başlatır, fakat bunu yapabilecek zekada birini bulmalıdır. Bunun üzerine Doktor Bruce Banner’ı kandırıp onu radyasyon kalkanı yaptığına inandırırlar. Bruce Banner teorisinden o kadar emin olur ki bunu kendi üstünde dener. Radyasyon onu öldürmez fakat Hulk’a dönüştürür. Hayatının tehlikede olduğunu hissettiğinde ya da aşırı derecede sinirlendiğinde Hulk’a dönüşmektedir. Kaynak: Vikipedi.
Bu yazıyı beğendiniz veya ilgi çekici bulduysanız siteye e-posta abonesi olmanızı diliyorum.
LÜTFEN DİKKAT: Bu internet sitesinde yer alan son bir yıla ait yazılarımı, benden izin almadan yöneticisi olduğunuz haber portalı, blog, internet gazetesi veya basılı ortamlarda yayımlayabilirsiniz. Buradaki tek şartım, yazılarımdaki dipnot ve kaynaklar da dahil olmak üzere noktasına virgülüne dokunulmamasıdır. Doğal olarak, yazarın ad ve soyadının DOĞRU OLARAK yazılmasını diliyorum. Ücret karşılığı satışa sunulan yayın organları yazılarımı izinsiz yayımlama hakkına sahip değildir!