Amerika sana her şeyimi verdim, şimdi bir hiçim ben.
Allen Ginsberg

ABD’nin Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde, bir polis memurunun “adi suçlardan” sabıkalı George Floyd isimli siyah Amerikalı erkeğin boynuna baskı uygulayarak öldürmesi tüm dünyada ırkçılık karşıtı gösterilere sebep oldu. Protesto gösterileri ABD’nin hemen bütün eyaletlerine ve İngiltere başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde hızla yayıldı. Başkan Donald Trump’ın gösterilerin yayıldığı eyalet valilerini göstericilere karşı pasif davranmakla suçlayarak ulusal güvenlik güçlerinin ve ordunun müdahalesini istemesi, kendi taraftarlarını sahaya sürmeye çalışması ve göstericilerin zaman zaman işyerlerini yağmalaması şiddet olaylarını tırmandırdı, tırmandırmaya da devam ediyor.

Aslına bakılırsa George Floyd, ABD’de polis şiddetine maruz kalan, öldürülen ne ilk siyah ne de sonuncusu olacak. Kaldı ki ABD egemen anlayışının ürettiği istatistiklere göre şiddetin sebebi bizzat siyahlardır. Hırsızlık yapan, cinayet işleyen, tecavüz eden, uyuşturucu kullanan ve satanlar siyahlardır; polisler ise “görevini yapan ama elleri bazen ağır kaçan, kulaklarını çekmek gereken” vatanseverlerdir.

George Floyd görkemli bir cenaze töreniyle defnedildi. Cenazede kullanılan lüks tabutun fiyatı/değeri günlerce konuşuldu, Trump cenaze masraflarının rakibi Biden taraftarları tarafından ödendiğini iddia etti. George Floyd’un posterleri tüm dünyada gösterilerde kullanıldı, cadde ve sokaklara asıldı. Floyd çok kısa zamanda bir siyah özgürlük savaşçısına dönüştürüldü, resimlerinin yanına Che Guevera’nın eklenmesi çok sürmedi. Böylelikle ABD’nin siyasal, ekonomik duruşunun ve vahşi kapitalizmin temelindeki en önemli unsur, siyahların sömürülmesine ve ırkçılığa maruz oluşuna dayandırıldı.

Irkçılık karşıtı gösteriler sonbaharda yapılacak olan Başkanlık seçimleri nedeniyle iki rakip partinin, yani iktidardaki Cumhuriyetçiler ile Demokratların gövde gösterisine dönüştü. Öte yandan gösterilerin şiddeti ile korona virüsten ölümlerin sayısı arasında paralellik aranmaya başladı. Göstericilerin sosyal mesafeyi dikkate almadıkları, maske takmayan göstericilerin hastalığın yayılmasına sebep oldukları yazılıp çizildi.

Irkçılık karşıtı gösteriler kısa zamanda “kölecilikle ilişkili” tarihi kişilerin heykellerinin yıkılmasına dönüştü. İngiltere Bristol’de yıkılıp nehre atılan köle taciri Edward Colston’un heykelinden sonra köle taciri Robert Milligan’ın ve milyonlarca Afrikalı’nın katili olarak görülen Belçika Kralı 2. Leopold’ün heykelleri de kaldırıldı. Londra’daki eski Başbakan Winston Churchill’in heykeli de saldırıya uğramış, Churchill adının çizildiği heykelin kaidesine de “Bir ırkçıydı” ifadesi yazılmıştı. Nedir, hem güvenlik güçleri hem de bazı vatandaşlar Churchill heykelinin başında nöbet tutmuş ve heykeli korumuşlardı.

ABD’nin Massachussets eyaletine bağlı Boston kentinde Kristof Kolomb’un heykelinin başı kesildi. Boston’da 2006’da da Kolomb heykelinin başı kesilmişti. Virginia eyaletinde ise geçtiğimiz günlerde protestocular Kolomb heykelini kırıp göle attılar.

ABD heykel yıkma eylemi yapmak isteyenler için sonsuz fırsatlar sunuyor. Ama bunun için sağlam bir tarih bilgisine ihtiyaç var. Aksi halde İstanbul’da Çinli dövmek isteyen bir güruhun bir Koreli genci darp ettiği duruma düşme tehlikesi var. Örneğin Batı Afrika ülkesi Liberia’nın başkentine (Monrovio) adı verilen 5. ABD Başkanı James Monroe hakkında göstericilerin ne düşündüğünü bilmek isterdim. Tabii önce Liberia tarihini öğrenmeleri gerekiyor.
Amerika iç savaşında yararlıklar gösterdiği için heykeli dikilen General Armstrong Custer’ı unutmamak lazım; General Custer iç savaştan sonra kızılderilerle savaşıyor, hem de ne savaşmak. Çadırlarının üzerine ABD bayrağı asan Cheyenne Şefi Kara Kazan’ın çoğunu kadın ve çocuklardan oluşan köyünü, bir şafak vakti emrindeki süvari birliği ile son ferdine kadar yok eden General Custer’ın Michigan’da bulunan heykeli bütün azameti ile yerinde duruyor.

ABD’de sınırları net çizilmiş “iki Amerika” olduğu çok sık dile getirilmiştir. Bir yanda çoğunluğunu beyazların oluşturduğu, iyi eğitim olanaklarına sahip, düzgün işleyen bir sağlık sigortası bulunan, ev ve araba taksitlerini düzenli ödeyebilen ve bunun için de düzenli bir işi olanlarla, çoğunluğunu siyahilerin ve Meksika vb. ülkelerden gelen göçmenlerin oluşturduğu ve yukarıdaki olanakların hemen hiçbirine sahip olmayan yoksullar aynı ülkenin içinde iki farklı Amerika tablosu çizerler. Birinci grup Amerikalılar için ikinci grupta yer alanlar yok hükmündedir.

Bu “iki Amerika” tablosunun Donald Trump’ın başkanlığı döneminde daha da görünür olduğunu söylemek büyük bir hata olmaz. Trump’ın Gerek COVID-19 pandemisini yönetmekte kullandığı üslup gerekse de giderek artan gösteriler konusundaki faşizan tutumu “iki Amerika” arasındaki ayrımı derinleştirmiştir. Trump muhalifleri Başkan’ın Nazi ve Ku-Klux Klan yöntemleri kullandığını iddia etmişlerdir.

Muhalif medya aygıtları ve sosyal medya Trump için Nazi ve Ku Klux Klan (KKK) benzetmeleri yapmaya başladığında, tartışmalar 1861-1865 yılları arasında cereyan eden ABD iç savaşına uzanmıştır. Savaşın kaybedeni ve “köleliği savunan” Güney Konfederasyonu’nun eyaletlerinde bulunan savaşın ünlü generallerinin ve Konfederasyon Devlet Başkanı’nın heykelleri yıkılmaya, kamu binalarında kullanılması yasak olsa da yaygın olarak kullanılan Konfederasyon bayrakları ırkçılık karşıtı gösterilerde yakılmaya başlamıştır. Oysa bilmenizi isterim ki Konfederasyon Devlet Başkanı Jefferson Davis savaş sonrası mahkemeye bile çıkarılmadan serbest bırakılmış, General Robert Lee ise savaştan sonra bir kolejin müdürlüğünü yapmıştır. Trump’ın kısa bir süre önce Robert Lee için “O büyük bir generaldi” ifadesini kullandığını da hatırlatmak isterim.

Göstericilerin yedinci ABD Başkanı Andrew Jackson’ın heykelini yıkma girişimi Başkan Trump’ı fena kızdırdı. Trump, ABD tarihine ait önemli kişiliklerin heykellerini yıkmaya yönelik eylemlerde bulunanlar için 10 yıl hapis cezası verilmesi için yasa çıkartılacağını ve bu yasanın geriye doğru işletileceğini Twitter hesabından duyurdu. Trump’ın Andrew Jackson heykeline karşı olan sempatisini anlamak kolay; kanımca kişilik olarak Trump, Andrew Jackson’ın hık demiş burnundan düşmüş bir kopyasıdır. Trump’ın Andrew Jackson’a özel bir hayranlığı olduğu ve odasında bir portresi olduğu yazılmıştır. Göstericilerin Jackson’ın heykelini hedef almalarının sebebi, sahip olduğu çiftliğinde siyah köleleri olmasıydı. Oysa Jackson’ın çiftliğinde köle çalıştırıyor olmasının özel bir yanı olmamıştır. 19. yüzyılda ABD’nin tarımla uğraşan ve ekonomisi tümüyle köle emeğine dayalı Güney eyaletlerindeki tüm büyük çiftlik sahiplerinin köleleri vardı ve Jackson ABD iç savaşından yıllar önce ölmüştü. Jackson, ABD tarihindeki yerini siyahlara yönelik ırkçı tutumuyla değil, Kızılderilileri zorunlu tehcire zorlayarak çok sayıda yerlinin ölümüne sebep olarak kazanmıştır. Beyazların yasalarına uygun olarak kendilerine bir ulus inşa eden, yazılı bir alfabe geliştiren Cherokee kızılderilileri, beyazların mahkemesinde yaşadıkları toprakların sahibi olduklarını kanıtlamalarına rağmen Başkan Jackson’ın emriyle sürülmüşler ve soykırıma uğramışlardır.

Savaş kahramanlarının, ulusal kurtarıcıların, önemli siyasi figürlerin heykellerinin yıkılması konusu göründüğünden çok daha karmaşık enstrümanlarla bezelidir. Örneğin Hindistan’ı İngiliz emperyalizminin boyunduruğundan kurtardığı kabul edilen Gandi’nin Afrika’nın Gana ülkesindeki heykeli geçtiğimiz yıllarda protesto gösterileri sonrası yıkılmıştı. Çünkü yaşamının bir kısmını Gana’da geçiren Gandi, siyahların aşağı bir ırk olduğunu savunduğu iddia edilmektedir.

ABD’de tarihi kişiliklerin heykellerinin yıkılmasına yönelik eylemler bize açıkça şunu gösteriyor: ABD halkının büyük bir bölümü, protestocular da dahil, kendi tarihleri hakkında zır cahillik derecesinde bilgisizdirler. Açıktır ki bu durum, ABD resmi tarihinin ve eğitiminin bir sonucudur. ABD toplumunda 1861-1865 ABD iç savaşının köleci “kötü” Güneylilerle, “siyahların özgürlüğü” için mücadele eden “iyi” Kuzeyliler arasında gerçekleştiği kanısı tam bir tarih garabetidir. Adama sormazlar mı; madem Abraham Lincoln başkanlığındaki Kuzey birlikleri 1865 yılında savaşı kazandılar, o halde 1955 yılında Rosa Parks adlı siyah kadın, otobüste bir beyaza yer vermediği için neden tutuklandı?

Koronavirüs pandemisi dünyamızı tehdit etmeyi sürdürüyor, en büyük yıkım ise ABD’nde yaşanıyor ve salgın tüm dünyanın gözü önünde neredeyse bir katliama dönüşmesine rağmen ABD yönetiminin salgını kontrol altına almak bir yana yayılması için çaba sarf ettiğine tanık oluyoruz.

Başkan Trump’ın karikatüristleri zengin ettiği, protestocuların ise demokratların başkan adayı Biden’ın dümen suyuna yöneldikleri, COVID-19’un sömürülecek tarafı kalmamış yoksulları topluca öldürdüğü bir dev ülke haline geldi ABD. Bu nedenle ABD tarihinin ve sosyal yapısının bazı bölümlerini “sarkastik” bir dille anlatmayı deneyeceğim bir yazı serisi planladım. Şimdi okuduğunuz yazıyı bu dizinin başlıklarını tanıtmaya yönelik olarak hazırladım. Devamı yakında…
Doğan Beyciğim nerelerdesin? Özlettin baya. Ta Amerika da ne işin var? Bizde de var Amerika.
Artık ülkelerde insanları cahil bırakılıp din kader kısmetle oyalatan sistemin formülü karışım oranları belli. %50 din,%20yoksulluk,%15 lider,%15 medya. Hepsini karıştırıyorsun. Rolünü iyi oynayan artist buluyorsun. Halk ondan bıkarsa yeni bir artist daha buluyorsun.
BeğenLiked by 1 kişi
Doğan Beyciğim nerelerdesin?
Özlettin baya. Ta Amerika da ne işin var? Bizde de var Amerika.
Artık ülkelerde insanları cahil bırakılıp din kader kısmetle oyalayan sistemin formülü karışım oranları belli. %50 din,%20yoksulluk,%15 lider,%15 medya. Hepsini karıştırıyorsun. Rolünü iyi oynayan artist buluyorsun. Halk ondan bıkarsa yeni bir artist daha buluyorsun.
Von meinem iPad gesendet
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim. Oldukça aydınlatıcı, akılda kalıcı yazınızı hayranlıkla okudum.
BeğenLiked by 1 kişi
Yine sıkı çalışmışsınız. Aklınıza elinize emeğinize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
Görkemli bir yazıyla muhteşem bir dönüş yapmışsınız.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekürler Emeğinize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
Hoşgeldiniz.. Emeğinize sağlık.. Keyifle okudum
BeğenLiked by 1 kişi
“Adama sormazlar mı; madem Abraham Lincoln başkanlığındaki Kuzey birlikleri 1865 yılında savaşı kazandılar, o halde 1955 yılında Rosa Parks adlı siyah kadın, otobüste bir beyaza yer vermediği için neden tutuklandı?” Buraya kadar yazınıza itirazım yok, hatta çok beğenerek okudum 🙂 Bu cümleyi ironik olarak kabul ediyorum – çünkü cevabı apayrı ve çok uzun bir Amerikan tarihidir, herhalde sonraki yazılarınızda bunu işleyeceksiniz…Size kolay gelsin diyorum, yargılamadan (ki çok çok zor) bu tarihi, hayatında siyah ırkla hiç bir alışverişi olmamış Türk okuyucusuna aktarabilmek çok zor…Amerika’yı yöneten Güney’dir… hal^a…maalesef…
BeğenLiked by 1 kişi
Elinize emeğinize sağlık. Saygıyla minnet duyduğumu ifade ederim. Yazılarınızı okumaya devam edeceğim.
BeğenLiked by 1 kişi
Konuya hakimiyetiniz, dilinizin kıvraklığı okuyucularınıza güven ve huzur veriyor. Çok şey öğreniyoruz yazdıklarınızdan. Devam yazılarınızı merakla bekliyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
Emeğinize saygılar.
BeğenLiked by 1 kişi