ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE MEMLEKETİMDEN ÖĞRETMEN MANZARALARI

Dün öğretmenler günüydü, medya ve sosyal medya kendine yakıştığı ve yakıştırıldığı kadarı ile öğretmenlere ve öğretmen sorunlarına yer verdi. Alışveriş Merkezleri ise “Öğretmenler Günü İndirimi” çığırtkanlığı ile satışlarını artırma peşindeydi. Dün bir AVM’ de emekli öğretmen olduğu her halinden belli (Atatürk rozeti de eksik değil) bir hanımefendinin, giyim mağazası görevlisi genç kızla konuşmasına tanık oldum. Öğretmen hanım, öğretmenler günü anonslarını kastederek, öğretmenler için özel bir indirim olup olmadığını sordu. Tüm bildiklerini makinalı tüfek gibi anlatan genç kız indirimlerin herkese yönelik olduğunu anlatmaya çalıştı. Dik bir sesle konuşan ve ders vermekten asla vazgeçmeyen hocanım, “mağaza müdürünüze söyleyin, öğretmenlerin ismini kullanarak yaptığınız bu satış yöntemlerini yutmuyoruz” diyerek mağazayı terk etti.

Memleketimden canım öğretmenim manzaralarına gelirsek; bu yıl öğretmenler gününü, AKP ile cemaat arasında giderek artan gerilimle devam eden, dershanelerin kapatılma tartışmaları içinde geçirdik . Pek çok köşe yazarı ve sosyal medyanın genel görüşü bu tartışmanın bir kayıkçı kavgası olduğu şeklinde. Kayıkçı kavgası sözü, eskiden Eminönü’ nde kayıkçıların müşteri kapmak için yaptıkları kavgalardan türemiş. Ama  bu kavgalar kayıkların üzerinde yapıldığından ve kavganın büyümesi kayıkların batmasına sebep olabileceğinden ağız dalaşından öteye gitmezmiş. Ancak görüşüm odur ki, bu kez kavganın nedeni, bırakın bir iki kayığı, iskelenin kendisinden bile değerli olduğu için “kayıkçı kavgası” sınırları içinde kalmayabileceği doğrultusunda. Önümüzdeki günler bu konuda sert tartışmalara gebe görünüyor. Peki bütün bu tartışmaların sonunda öğretmenlerin özlük hakları, çalışma koşulları ve en önemlisi eğitim sistemini geliştirecek bir model çıkabilir mi? Kocaman bir HAYIR. Bu kavganın, öğretmen ve öğrencilere rağmen geliştiği ve cemaat ile RTE arasındaki bir güç savaşının ilk raundu olduğu kanaati taşıyorum.

Her yıl öğretmenler gününde beni bir telaş sarar; kimin, kimlerin öğretmenler gününü kutlayacağımı bilememenin sıkıntısıdır bu. Hilkat garibesi eğitim sistemimiz, öğretmenlik mesleği gibi bir disiplini de kendine benzetmekten geri kalmamıştır. Görev tanımları sıkıntılı, gelir ve sosyal hakları alabildiğine sorunlu Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenleri, özerkliğini tümüyle yitirmiş, bilim kaygısı arka plana itilmiş üniversite öğretim elemanları, üç otuz paraya çalıştırılan dershane ve MEB okullarının sözleşmeli öğretmenleri, atanamayıp başka işler yapmak zorunda bırakılan işsiz öğretmenler ve yerel yönetimlerin tümüyle denetim dışı eğitim faaliyetlerinde görev verdiği “öğretmenliği kendinden menkul” eğitimcilerin giderek artan sayısı memleketimden öğretmen manzaralarından bazıları.

Ülkemizde öğretmenliğin ne denli mesleki hırpalanmışlık içinde olduğunu bana çok acı bir biçimde öğreten bir anekdotu sizlerle paylaşarak bitireceğim yazımı. Bir kaç yıl önce profesör ünvanlı bir arkadaşımı aradım, öğretmenler günü nedeniyle. Aramızdaki dialog şöyle gelişti.

– Ama doktor bey, yani çok teessüf ederim, beni ortaokul/lise öğretmenleriyle bir mi tutuyorsunuz. Şimdi ben ebeler gününde sizi kutlamaya kalksam hoşunuza gider mi ?

-Hem hoşuma gider, hem de onur duyarım ebeler veya hemşireler gününde beni de kutlamanızdan. Ama sizi tanımaktan onur duyduğumu söyleyemeyeceğim.

Bu acılı diyaloga rağmen öğretmenler günü kutlandığında gözleri parlayan çok sayıda öğretim üyesi de tanıdım.

Güzel yurdumun değerli öğretmenlerinin, öğretmenler gününü kutluyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s