EBE ODAKLI BİR SAĞLIK POLİKASI DÜŞÜ

5 Mayıs, Bugün Dünya Ebeler Günü.

“Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş”
                                                                                                            Ece Ayhan

Yıllardır her ebeler günü ve  haftasında bir kaç cümle yazmak isterim ebeler için, her defasında neresinden tutacağımı/başlayacağımı bilemediğimden yığılır kalır ellerim klavye üzerine. Zor iştir ebeler üzerine yazmak daha da zoru iyi bir ebe olmak….

Yazdığım bu yazıyı ebeler üzerine bilimsel, akademik verilere dayalı, derin toplumsal analizler içeren, ders veren bir makale olarak düşünmeyin lütfen, ebeler üzerine kendimle konuşur/dertleşir gibi yazdım/yazıyorum.

Eskiden anadan kıza aktarılan çok eski bir meslek ebelik, hekimlikten de eski, nasıl eski olmasın, insanlar hastalıklarla boğuşmaya başlamadan çok önce üremeye, doğurmaya başlamışlar. “Anadan kıza aktarılan” deyince dudak büküp küçümsemeyin, böylesi bir mesleki eğitimin 10, 20, 30 yıl sürdüğünü düşünmek pek de hatalı olmasa gerek.
Ebelik mesleğinin kutsal veya daha doğru bir deyişle “tabu” bir yanı olmuş geçmişte. Bu dokunulmazlığın işaretlerini erkek küfürlerinde görmek mümkün. Özellikle genç/ergen erkeklerin kendisine edilen bir küfürdeki kırmızı çizgisi ana ve ebedir. Annesine ve ebesine küfredilen genç erkeği zapt etmek, kırmızı görmüş boğayı durdurmaya benzetilebilir. Ebelik mesleğindeki erezyonla birlikte bu tabunun yıkılıp gittiğini, saygınlığın da  paspas olduğunu söyleyebilirim. Bu saygınlık yitimi yeni değil, 3-5 yılın meselesi de değil. Bir toplumun sağlık denilince tek anladığı tedavi olmak, sağlığa yüklediği anlam da hastalığı iyileştirmek olunca, sağlık profesyonelleri hekim merkezli, uzmanlık odaklı olmak zorunda olacaktır. Bu satırları okurken, bazılarınızın kaşınızı gözünüzü oynatmaya başladığını sanıyorum. “Ama nasıl yani, hasta olunca doktora gidilir, hatta uzmanına ve hatta profesörüne, olsa ordinaryüsüne gidilir” diyorsunuz. Çoğumuzun baktığı ve şartlandırıldığı yerden bakınca çok normal görünüyor. Nedir; bir toplumun tüm yapılanması tüketime, “güçlü” olanın iktidarına, emeğin ve bedenin acımasız sömürüsüne dayanır ve tüm ideolojik aygıtlar da bu güç ilişkilerinin sürdürülmesi için iktidarın emrine verilirse, sağlıktan anladığımız tek şey tedavi etmek olacaktır. Önceliğimiz tedavi etmek, tedavi ederken tüketmek, tüketince de iliğini kemiğini sömürmek olunca, sağlığa ilişkin tüm politikalar hekimin, dahası iyice uzmanlaşan, uzmanlaştıkça da kıymetlenen hekimin üzerine kurulur.

Lise üzerine dört yıllık lisans eğitimi alan bütün meslek grupları, bağımsız bir meslek sahibi olur. Mühendis, öğretmen, avukat vb olunur, ebeler ise bir tür hekim yardımcısı olur. Sağlık ocağı hizmet modelinde, özellikle büyük kentlerde, ebeleri, kucağında dosyalarla kimsenin eve almadığı kayıt görevlisi yaptık. Sağlık Bakanlığı kadrolarındaki adları “yardımcı sağlık personeli” oldu. Sağlık ocaklarının yerini Aile Sağlığı Merkezleri aldı, tedavi ve tüketim üzerine kurulmuş sağlık sistemimiz, tüketen ve tükenen bir toplumun çekirdek sağlık çalışanını, yani aile hekimini sahneye sürdü. Ebeler bu kez de “aile sağlığı elemanı” oluverdiler. Daha da acısı aile sağlığı merkezlerine çaycı, sekreter ve temizlik elemanı da oldular, olmak zorunda bırakıldılar.

Yıllar önce evlenecek çiftlere yönelik bir “evlilik öncesi danışmanlık merkezi” kurmuştum. Zehir gibi, genç, fıkır fıkır, dinamik, çok iyi yetişmiş, bilgili, donanımlı ebe arkadaşlarım bu merkezi çalıştıracak ve yöneteceklerdi. Evlenecek genç çiftleri karşılarına alacaklar ve onları, üreme sağlığı, aile planlaması, akraba evlilikleri, kalıtsal hastalıklar, kan uyuşmazlığı, ilk gece, evlilik mitleri vb konularda eğiteceklerdi. Yerel basından da geldiler, heyecanla anlattım onlara amaçlarımızı. Ama çalışanlarımızı tanıtınca buz kesti ortalık. “Ebe, sadece ebe mi” dedi gazeteciler. “Evet ebe, sadece ebe” demedim, diyemedim. “Ebe dediğime bakmayın, üreme sağlığı uzmanı onlar” demek zorunda kaldım.

Orhan Kemal’in “Tersine Dünya” isimli bir romanı vardır, erkek ve kadın rolleri tersine dönmüştür; erkekler evde, kadınlar sokakta. Bu tersine dönmüş ilişkiler, romanı bir mizah yapıtına çevirir, çevirir ama değişen sadece kadın ve erkeğin yerleridir. Yani kadınlar, erkeğin rolüne sahip olacak ama düzen değişmeyecektir. Oysa böyle bir dönüşümün, tüm yaşamı değiştireceğinden eminim. Ama bunu başka bir yazımda anlatacağım. Tersine Dünya romanından arakladığım bir düşüm var. Ece Ayhan’ın, “Ters çevrilmiş bir kum saati…” dizesi benim bu düşümün bir sembolüdür. Evet şimdi,  bir an için bildiğiniz her şeyi unutun, evet her şeyi, tüm sağlık sisteminin ebe odaklı olduğunu varsayın. Olur mu öyle şey demeyin, hayal gücünüzü zorlayın iyice. Sağlık sisteminin ebe odaklı olduğu bir toplum, tüketim ve sömürü üzerine kurulmuş olamaz, tüm canlıların yaşamı kutsal olur, sağlık hizmeti tüm önceliğini hastalık üretmeyen bir toplum düzeni kurmaya kullanır. Ebe odaklı bir sağlık sisteminde, hekimler ebenin yardımcısı olmaz, tam tersi birlikte çalışmanın keyfini çıkartırlar. Ebe odaklı sistem, kadını güçlendirir, kadına şiddet trafik kazasından az olur, zaten trafik kazası da olmaz! Ebenin sağlık sisteminin merkezine yerleşmesi,  gebenin güçlenmesini, sezeryanların çok azalmasını, bebeği, çocukları hasta etmesi olası tüm çevresel etmenlerin ortadan kalkmasını ve hatta, abartmıyorum, savaşları da ortadan kaldırır.  Belki en büyük savaşlar, aynı bluzu giymiş iki ebenin birbirini kötü kötü süzmesinden ibaret olur. Elbette biliyorum, bir düş bu, belki de masal, ama düşleri olmayan bir insanın geleceği de olmaz, umutları da.

Değerli ebe arkadaşlarım, bu düzen böyle gitmez, daha etkili, çok donanımlı, şiirden, müzikten, sinemadan, edebiyattan, siyasi ideolojilerden, tarihten yana bilgili; insan, çocuk, engelli, hayvan haklarına duyarlı; biraz gözü kara, cesur, yürekli aydınlar olmak gibi tarihi bir sorumluluğunuz var. Nedir, ebe yetiştiren ebelerin yani ebelik eğitimi veren eğitimcilerin de bu donanıma ve tüm ebelik rollerini ve eğitim müfredatını sorgulayacak bir vizyona  sahip olmaları; olmazsa olmazımız olmalıdır. Meslektaşlarım beni topa tutacaklar biliyorum, ama yine de söyleyeceğim. Bu ülkenin geleceği için en çok güvendiğim iki meslek grubu var, biri öğretmenler, diğeri de ebeler…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s