Yazının başlığını okuduğunuzda “ne var bunda, herhalde yani” dediyseniz, sizi şu tarafa alalım, sizler için bir Lure Modüle aktif edeceğim, bekleyin. Ayrıca geçmiş olsun dileklerimi kabul edin lütfen.
İçinizden bazıları, “Memleket elden gidiyor, böyle bir yazının zamanı mı?” diyecek olabilir, eh, kısmen haklısınız, nedir; memleket zaten elden gitmiş, hiç değilse çocukları/gençleri kurtaralım, kurtarabilirsek. Çocuklar, gençler deyince pes ettiniz, peki, buyurun başlıyoruz.
“Hayır, benim çocuğum yapmaz, biz zaten çocuğumuzla arkadaş gibiyiz”
Çocukların eğitimi ve fiziksel/ruhsal gelişimiyle ilgilenen meslek gruplarının en sık duydukları cümlelerden biri bu oldu günümüzde. Oysa tam da bu çocuklar kaşla göz arasında bağımlı oluveriyorlar. Kanımca uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığı kadar tehlikeli bir bağımlılık krizinin eşiğindeyiz. Cep telefonu üzerinden oynanan ve kısa süre içinde tüm dünyayı saran, sarmayı sürdüren bir oyun bu: Pokemon Go.
Ait olma isteği veya aidiyet duygusu, insanoğlunun en güçlü dürtülerinden biridir. Erişkinlerin yaşamında da çok önemli olmakla birlikte, ergenlerin gelişimindeki en keskin virajlardan biridir. Özellikle takım oyunları bu aidiyet duygusunu doyuran en etkin faaliyetlerden biri kabul edilir. Pokemon Go, bakış açısına göre bir takım oyunu kabul edilebilir, nedir, aidiyet duygusunu dibine kadar sömüren bir oyun.
21. yüzyılı en iyi anlatan tanımlardan biri “Mobil Teknoloji Çağı” olabilir kanısındayım. Öte yandan bu çağ, insanoğlunun ulaştığı son teknolojik çağ olabilir. Çocukluğunu Pokemon Go veya benzeri oyunlarla geçiren bir dahi, gelecekte evinin mutfak tezgâhı üzerinde mobil bir nükleer bomba yaptığı zaman, kırık kola şişelerinin elektrik süpürgesi borusunun ucuna bağlanıp ilkel bir silah yapıldığı “Kırık Şişe Çağı” başlamış olacaktır. Peki, teknoloji devi şirketler bu tehdidi görmüyorlar mı? Kanaatim odur ki, bu ve benzeri tehditlerin değerlendirmesi, hisse senetlerinin borsadaki etkisi üzerinden yapılmaktadır.
Pokemon Go, mobil teknolojinin geldiği hem donanım hem de yazılım özelliklerini sonuna kadar kullanıyor. Pokemon Go, “konum tabanlı” ve “arttırılmış bir gerçeklik” oyunu. Gerçek mekân, zaman ve kişiler kullanılıyor. Oyunun cep telefonuna kurulabilmesi için telefonun eski bir model olmaması gerekiyor. Eski model bir akıllı telefon kullananlar yeni bir cihaz almak zorunda. (Yaşasın kapitalizm.) Oyunu piyasaya süren Nintendo firması, oyunun resmi sürümünü şimdilik sınırlı sayıda ülke için piyasaya vermiş durumda. Bu ülkeler arasında Türkiye yok. Türkiye sürümünün çıkmasını bekleyemeyenler oyunun kurulum dosyasını (apk) internetten bulup indirebiliyor. Böylece donunuzun rengini sadece Nintendo firması değil herkes öğrenmiş oluyor. Orijinal olmayan apk dosyaları telefonun güvenliğini sıfırlıyor, telefona yerleşen virüsler, karakoncolosların teknolojik ve sahici bir formuna dönüyor.
Oyuncular çarşıda, pazarda, sokakta, parkta gezip dolaşıp Pokemon adı verilen “itemleri” arıyorlar. Oyuncunun kurulum sırasında verdiği izinler nedeniyle o anda nerede bulunduğunuz biliniyor. Sokakta dolaşırken telefonun ekranında bir Pokemon görürseniz, kameranızı açıp onu yakalamanız gerekiyor. Nintendo firması bu pokemonları dünyanın her köşe bucağına dağıtmış, baksanız belki işyerinizin önünde bir pokemon vardır. Pokemonlar tek bir çeşit değil, envaiçeşit pokemonlar var ve her çeşit pokemon farklı kentsel bölgelerde bulunuyor. Örneğin kaya tipi pokemonlar binaların çevresinde bulunurken, hayalet pokemonlar cami veya mezarlıkların çevresinde bulunabiliyor. Hayalet tipi pokemonlar geceleri ıssız parklarda da bulunabiliyor. Elektrik tipi bir pokemon bulmanız için bir sanayi sitesine, endüstriyel tesislerin yakınına gitmeniz gerekiyor. Japonya hükümeti, Nintendo firmasından nükleer tesislerin yakınında bulunan pokemonların kaldırılmasını istedi, firma kabul etti. Bilimkurgu senaryosu değil, oyunun kurgusunu anlatıyorum, Apollo 13 astronotu Jim Lovell’in 1970 yılında dediği gibi, “Houston bir sorunumuz var”.
Pokemon Go oyunu tüm oyuncuların hem konum hem de internet bağlantılarının açık olmasını gerektiriyor. Oyuncular topladıkları farklı güçlere ve özelliklere sahip pokemonları eğitecekler, diğer oyuncularla dövüştürecekler, aralarında takımlar oluşturacaklar, oluşturdukları takımlarda hiyerarşik ilişkiler kuracaklar ve diğer takımlara üstünlük kurmaya çalışacaklar. Oyuncuların başarılı olması becerileri dışında iki önemli faktöre dayanıyor. Online olma süresi ve oyun için ayırdığınız süre ne kadar uzunsa başarı artıyor. Hele gece yarıları parklarda, mezarlıklarda, metro istasyonlarında veya sanayi sitelerinde dolaşırsanız gücünüze güç katılır. Başarının ikinci önemli şartı ise para. Parayı bastırıp “coin” alırsanız oyun içindeki bazı özellikleri satın alabiliyorsunuz. Oyunu oynamak için coin şart değil, ancak rakiplerinizden daha başarılı olmanız satın alacağınız bu özelliklere bağlı. Örneğin yumurtaların gelişmesi için size ücretsiz bir sanal incubator veriliyor. Ama bedava verildiğinden çabuk bozuluyor ve gidip kaliteli bir Egg Incubutor almanız gerekiyor. Lure Module de almalısınız, bu özellik size 30 dakika boyunca pokemonların toplanmasını sağlıyor. Razz Berry’niz varsa pokemon toplamanız kolaylaşıyor, gel de alma. Hele hele Potion ve Revive satın almamanız söz konusu bile olamaz. Çünkü savaşlarda canı azalan pokemonlarınızı canlandırmak hatta ölenleri diriltmek bile satın aldığınız bu özelliklerle mümkün oluyor. Biraz bilgisayar oyunu deneyimi olanların kolayca tahmin edebileceği gibi bu coinlere hileli kodlarla veya “arkadaş hediyeleri” ile sahip olunabiliyor. Henüz Türkiye’ye gelmeyen Pokemon Go Plus adı verilen ve bileğe takılan bir cihaz da çok yakında mağaza vitrinlerinde yer almaya başlayacak. Bluetooth bağlantısı kullanan bu cihaz oyuncuları uyarıyor ve elbette başarıyı arttırıyor.
Dünyanın dört bir yanında bilişim ve psikoloji alanında çalışan bilim insanları feryat figan ediyorlar; önlem alın, yaklaşan tehlikeyi ciddiye alın diye. Hatta bazı ülkelerde emniyet birimleri de kaygılı; oyun içinde kullanılan Lure Module ile çocukları ıssız bölgelere çekmek mümkün. Pokemon Go bu türden oyunların ilki denebilir. Donanımsal teknolojinin gelişmesi ile çok daha farklı özelliklerin bu oyunlarda geliştirileceğine hiç kuşku yok. Kamera, uydu ile konum belirleme, sensör vb. özelliklerin giderek gelişmesi ve bunlara insanların farklı duyularına hitap eden özellikler ekleneceğini öngörmek için falcılığa gerek yok. Büyük teknoloji firmaları, gizli ARGE departmanlarında üç boyutlu ve insanlara dokunma duyusu sağlayan mobil teknolojilerin geliştirilmesi için uğraşıyorlar. Hiç kuşkusuz “gelişmiş ülkelerin” istihbarat ve savaş birimleri bu çalışmaları dikkatle izliyor ve/veya destekliyor.
Şimdi açıklayacağım hipotezimi çok iddialı, hatta uçuk bulacaksınız, haklısınız, yine de yazacağım: Pokemon Go ve bunun ardından geliştirilecek benzer oyunların yarattığı tehlike, insanlığın sonunu getirebilecek, nükleer silahların kullanıldığı bir dünya savaşının yıkıcılığı ölçüsünde ağır bir tehdittir. Bilim adamlarının, aydınların, sivil toplum örgütlerinin, sol siyasal oluşumların bilgisayar oyunları konusundaki “Bunlar hep insanları uyutup daha kolay sömürmek için” şeklinde formüle edilen görüşleri, mobil teknolojinin geldiği aşamayı tanımlamakta yetersiz kalmaktadır. Pokemon Go yeni bir kuşak yetiştirmeye hazırlanıyor; aidiyet duygusu oyunla tatmin edilmiş, içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluk ve aidiyet hissetmeyen bir kuşak. İnsanlık kültürü bu çılgınlığı durduracak, dünyayı değiştirecek bir duruşa gereksinim duyuyor. Yoksa yokuz.