Vaveyla

Elinize bir MP5 aldığınızda ne hissedeceğinizi bilmek isterdim, tepeden tırnağa simsiyah, karizmatik, ele rahat oturuyor ama cebinize sığdıramazsınız. Biraz deneyim kazandıktan sonra 50-150 metre mesafede kim varsa indirebilirsiniz, şarjörü otuz mermi alıyor ama koli bandıyla iki şarjörü sırt sırta bağlayarak 60 can alabilecek kapasiteye çıkartabiliyorsunuz. Tetiğine dokunduğunuzda seri ve akıcı, dakikada 700 mermi atabiliyor. Gözünüzü kapatın altmışa kadar sayın, açın gözünüzü, hop 700 can gitmiş…

İstanbul Esenyurt Belediye Meclisi, bu Mp5 adlı karakoncoloslar yiyesice “oyuncaklardan” 20 tane alma kararı vermiş. Simitçi ve kokoreççilerle köşe kapmaca oynamaktan bıkmış zabıtalara veresiymişler. Zabıtalar Kuvayı Seyyare’ye, MP5 kokoreç şişlerine karşı…

Kafayı koydunuz, öldürmeseniz de “ayağına sıkarım, neyse ceremesi yatar çıkarım” diyorsunuz. Hem sonra gece ıssızda vursanız belki kim vurduya gider. Nedir, silahı nasıl bulmalı, ruhsatsız silah için o dünyayı tanımak lazım, ruhsatlı hiç olmaz. Kim bilir ne kadar zordur ruhsat almak. Boşuna stres yapıyorsunuz, Voltaire’in Candide kitabını okumamak kaydıyla Leibniz’in optimizminden şaşmayın. Arkanızda üç leş bırakmış bir sabıkalı değilseniz, psikopat olduğunuz bir bakışta anlaşılmıyorsa, işiniz kolay. Sabıka kaydı, aile hekiminden rapor getirin ve beş yıl geçerli üç kuruşluk ruhsat harcınızı yatırın, asgari ücretin üçte birine bir pompalı tüfek alabilirsiniz. Gerisi sizin becerinize kalmış, daha olmadı namus meselesi der, mahkemede sinekkaydı tıraş ve lacivert takım elbise ile vurduğunuz adamı içeri attırmayı umut edebilirsiniz.

Avrupa’da SIPRI adında bir kuruluş var, Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü, adamlar/kadınlar işi gücü bırakmış hangi ülke ne kadar silah alıyor veya satıyoru inceliyor. Oturup bir de rapor yazmışlar, diyesiymişler ki, son beş yılın silah ticareti hacmi bir önceki beş yıla göre yüzde 8,4 artmış. ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Almanya tüm silah ihracatının yüzde 74’üne sahipler. Almanya, İkinci Dünya Savaşı sonunda yerle bir olmuştu, 1945’den sonra Max Weber’in “Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlakı” kitabını hatmetmenin semeresini gördüğü anlaşılıyor. Altıncı sıradaki ülke ise İngiltere. Halimiz nicedir en iyi kamyoncular bilir, kamyon ardındaki tekerlemelerden bilir:

“Nazar etme nolur, çalış senin de olur”

 Ne tesadüftür ki, bu silah ihracatının rekortmeni altı ülkeden beşi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi; barış ve savaş konularında veto yetkisine sahipler, yani dünyamızın güvenliği onlardan soruluyor, yani dünya barışını onlara borçluyuz. Hani Ahmet Kaya’nın şarkısı gibi:

“Bu ne yaman çelişki anne”

 Silah ihraç eden ülkeler bunu hayrına yapmıyor şüphesiz. Ne kadar para o kadar silah. Diyeceksiniz ki, hangi ülkenin parası çoksa silahı da onlar alıyordur. Cık, öyle değil maalesef. Dünyada satılan silahların yüzde 33’ünü pazarlayan ABD, sattıklarının yarısını Ortadoğu ülkelerine satıyor. Afrika ülkelerinin en yağlı müşterileri ise açlığın, yoksulluğun, eşitsizliğin kol gezdiği Nijerya, Sudan ve Etiyopya. Orhan Veli gibi şiirle anlatmalı halimizi…

“Bu düzen böyle mi gidecek?

Pireler filleri yutacak;”

Bir bilseniz nelerle uğraşıyoruz, Stockholm merkezli SIPRI yetmiyormuş gibi bizim ülkemizde de Umut Vakfı diye bişeyler türemiş. Takmışlar kafayı bireysel silahlanmaya. Neymiş efendim, 2016 yılında ateşli silah kullanarak meydana gelen olaylarda yüzde 7 artış görülmüş. Her yıl 4500 kişi ateşli silahlarla ölesiymiş. Ülkenin nüfusu 80 milyon, silah sayımız 20 milyon, ruhsatlı silah sayımız 2 milyon. Son 10 yılda bireysel silah sayısı 10 kat artmış. Aranızda sayısalcı varsa bir baksın şuraya, orta ikiden terk edenlere fazla geldi bunca sayı…

Ayıptır söylemesi, bu yazının k.çına bir de nükleer silahlanmayı yapıştırsam mı bilemedim. Muhtemelen biliyorsunuzdur, nükleer silahı olan dokuz ülke var. Belki daha da fazladır, bildiğimiz bu kadar. Beşi dünya barışının “koruyucuları”, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi “güvercinleri”; ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Çin. Üç ülke Asya’dan, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore. Sonuncusu ise İsrail. Kendisi resmen kabul etmiş değil nükleer silah sahibi olduğunu. Nedir, 1979 yılında Vela Olayı’ndan beri tüm dünya biliyor İsrail’in nükleer silaha sahip olduğunu. Uzmanlar, bu dokuz ülke dışında nükleer silah sahibi olan ülke olmasının pek de mümkün olmadığını söylüyorlar. Niye mi, çünkü nükleer silah için gereken yeterli miktarda uranyum ve plütonyum temin edebilmek için yüz milyarlarca dolarlık yatırıma gerek duyuluyormuş. Bakın şu “Allahın işine,” plütonyum ucuzlasa evin garajında veya mutfak tezgâhında atom bombası yapmak mümkün olacak. Sonuç olarak, nükleer silahlar konusundaki bunca vaveyla boşuna, usta şair Allen Ginsberg taşı en uygun yerine koymuş.

Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?

Al da kıçına sok atom bombanı.”

Toplumun önemli bir kesimi ulusal kurumlara olan güvenini yitirmiş durumda. Ordu, yargı, emniyet kurumları da buna dâhil. Sosyal antropolog ve sosyologların bu konudaki bilimsel çalışmalarına atıfta bulunsak iyi olurdu ama onların sayıları/raporları olmasa da toplumun çok önemli bir kesiminin “başının çaresine bakması” gerektiğine inandığını biliyoruz. Tam bir sevgi böceği diye tanımlayabileceğiniz “hanım hanımcık” bir genç kızın çantasında gaz spreyi, ağırbaşlılığı ve efendiliği paçasından akan adamların arabasının koltuk altında beyzbol sopası bulunuyor. Evde savunma amaçlı ateşli silah bulundurmamak gaflet olarak görülüyor; hırsızı evin salonunda mı yoksa yatak odasında mı vurunca nefsi müdafaa sayılır konusunun ilkokulların hayat bilgisi derslerine girmesine ramak kaldı. Bireysel silahlanmanın bir hak olduğunu, bu hakkın engellenmesinin saldırganlara yardım etmek anlamına geldiğine dair argümanlar ciddi sayıda taraftar buluyor. İnsanlar arasındaki farklılıkları, eşitsizliğin “haklı nedeni” olarak gösteren sömürgen iktidarlar, bu eşitsizliğin homo sapiensin yaradılış kodlarıyla uyumlu bir planet ürettiğine inanmamızı bekliyorlar. Pirelerin fillerle beslendiği bu dünya düzeni için silahlanmak kaçınılmaz hale geliyor.

Çözüm nedir diye mi soruyorsunuz?

E yazdım ya…

 

KAYNAKLAR

1-    Orhan Veli, Bütün Şiirleri, Can Yayınları, 1984.

2-    Bireysel Silahlanma ve Savunma Hakkı internet sitesi

http://www.bssah.com

3-    Türkiye’de bireysel silahlanma artıyor, Sol Haber, 25 Aralık 2016.

4-    Soğuk Savaş sonrası silah satışında rekor, NTV Haber, 25 Şubat 2017.

5-    https://www.sipri.org

6-    http://www.umut.org.tr

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s