Tarihin binlerce yıl boyunca karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilgeliğe aktığına dair belli belirsiz bir fikriyatınız varsa bir kenara bırakın onları; belki bu yazıyı okuduktan sonra bir daha işinize yaramayabilir.
Bin yıl öncesine gidiyoruz, Ortadoğu’ya, Ortadoğu’nun Suriyesine, bugünün İdlip kenti yakınlarında bulunan Ma’arretü’n-Nu’man kentine. Takvimler İsa’dan sonra 973 yılını gösteriyor. Şehrin tanınmış ailelerinden birinin evinde yeni doğan bir bebeğin hayata tutunuş çığlıkları duyuluyor. Babası şehrin kadısı, amcası da hatta onların babası da zamanın kadıları arasında. Doğduğu gün hiç kimse, onun gelecekte El- Maarri (Ebu’l –Ala El- Ma’arri) adıyla tanınmış, asi, huysuz, geçimsiz, itaatsiz bir filozof ve şair olacağını bilemezdi, yazdıklarını okudukça bugün bile bize inanılması zor geliyor.
Dört yaşına geldiğinde amansız bir çiçek hastalığına yakalanıyor, her iki gözünü de kaybediyor, yaşamının kalan 80 yılını kör olarak geçirecektir Maarri. Çocukluk yıllarında ilk eğitimini babasından almış, daha sonraki yıllarda aldığı eğitimi ve hocaları hakkında ise elimizde yeterli bilgi bulunmuyor. Nedir, günümüze kalan eserlerinden lügat, edebiyat, gramer, tarih, fıkıh eğitimi aldığını anlıyoruz. 1007 yılında Bağdat’a gitmiş, devrinin önemli âlimleri ile tanışmış, onun düşünce yapısını çok etkileyen felsefi metinlerle tanışmıştır. Annesinin ölüm haberini aldıktan sonra memleketine dönmüş ve yaşamının geri kalanında büyük ölçüde yalnız yaşamış, bir tür inzivaya çekilmiştir. Hem kör hem de münzevi yaşamı nedeniyle kendisine “iki bakımdan mahpus” anlamına gelen rehinü’lmahbiseyn adı verilmiştir.
El Maarri iyi bir eğitim görmesine rağmen yaşamı boyunca resmi bir görev almayı kabul etmemiş, bir vakıftan gelen yıllık 30 dinar tutarındaki parayla mütevazı bir yaşam sürmüştür. Basit elbiseler giymiş, hayvanların öldürülmemesi gerektiğini düşündüğü için et yememiş, beslenmesini ağırlıklı olarak incir, mercimek ve arpa ekmeğinden sağlamıştır.
Bugüne bakarak 11. yüzyıl Ortadoğu’sunda El Maarri gibi bir kişinin 84 yıllık ömrünü öldürülmeden tamamladığına inanmak güçtür. Çünkü aradan geçen bin yıllık süre sonunda, İslam dünyası onu, insanlık tarihinin en büyük zındıklarından biri kabul etmektedir.
El Maarri, yaşadığı toplumdaki din adamlarını, yöneticileri amansızca yermiş, dini dogmaları sert bir biçimde eleştirmiştir. Yöneticileri zalimlik, hırsızlık ve bozgunculukla suçlamış, din adamlarını ise dini görüşlere körü körüne inanmakla eleştirmiştir. 11- 12 yaşından itibaren şiir yazmaya başlamıştır. Akla dayanan bir düşünce sistemini savunmuş, kötümserliği ile tanınmıştır. Hurafelere değil fikirlere olan inancıyla dünyayı materyalist bir gözle gören, değerlendiren ilk düşünürlerden biri olduğu söylenebilir. Hatib et Tebrizi’ye şunları söylüyor bir şiirinde.
“Dirayet istiyorsan bana gel,
Rivayet istersen başkasına.”
El Maarri iflah olmaz bir kötümserdir. Hayatı anlamsız bulmakta, kötülüklerle dolu gördüğü toplumdan uzak durmayı öğütlemektedir. Bir beytinde bu görüşünü şöyle özetler:
“İnsanlardan uzak dur,
Yalnız yaşa,
Topluma zulmetme,
Sen de zulüm görme.”
Hayata karşı olumsuz yaklaşımının ve hayatı anlamsız görmesinin etkisiyle çocuk sahibi olmayı ve neslin devam ettirilmesini gereksiz bulduğu ve bundan dolayı çocuğu olmayan kadınları üstün tuttuğu beyitleri bulunmaktadır.
“Günün birinde bir kadınla evlenmek istersen, en iyisi kısır olanıdır.”
Hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştır. Rivayete göre mezar taşına şöyle bir beyit yazılmasını istemiştir.
“Bu (hayat), babamın benim hakkımda işlediği bir cinayettir
Ben bu konuda hiç kimse için cinayet işlemedim”
Çağının geleneklerine aykırı olarak tek eşliliği savunur.
“Bir kadını diğerine ortak edersen
eski adette ısrarla,
hata edersin.
Ortaklıkta hayır olsaydı,
Tanrı ortaksız olmazdı.”
Toplumsal cinsiyet rolleri üzerine bazı dizeleri bugün için bile hayli iddialıdır.
“Babanın seni sarıp kokladığı gibi annen de sarıp koklamıştır ama baban zevk duyarak,
annen zahmet çekerek seni vücudundan çıkarmıştır.”
Maarri, yöneticileri, hükümdarları, zalimleri eleştirdiği gibi onlara boyun eğen toplumu da yerer şiirlerinde.
“Çok sürdü bu âlemde konukluk,
Tam zamanı artık mutlak bir kucaklaşmada
Bedenimin çölü bu beldeye egemen olmalı.
Midemi bulandırdı bu dünyada yaşamak.
Öyle bir milletle birlikteyim ki
Kötü yönetmekte hükümdarları.
Bit gibi ezmekteler zavallı kullarını,
Aldatmaktalar saf insancıkları
Saygı duymaksızın hak ve çıkarlarına.
Ama gel gör ki koyun benzeri bu insanlar
Kulluk etmekte zalim hükümdarlara.”
Bu görüş ve bakış açısıyla kendi toplumunda oldukça dışlansa da çok sayıda öğrencisi olduğu ve 70 kadar kitap yazdığı, üzerinde yıllarca çalıştığı ahlak öğretisi için dogmatik dini önermeler dışında dayanaklar aradığı bilinmektedir.
“Kader bizi cammışız gibi kırıyor
Ve parçalarımız bir daha hiç birleşmiyor”
Dini dogmaları, hatta şeriat hükümlerini eleştirdiği çok sayıda dize yazmıştır.
“Uyanın, uyanın ey dalalette olanlar!
Sizin dinleriniz ancak geçmişlerin bir hilesidir.”
Yaşadığı çağın ahlaki düşkünlüklerini “görmediği” için körlüğüne şükreder bir şiirinde.
“Ey Süleyman oğlu Ebu’l- Ala,
Doğrusu körlük senin için büyük bir ihsandır
Şayet senin gözlerin bu insanları görseydi,
O zaman gözlerin hiç insan görmemiş olacaktı.”
Maarri’nin kitaplarından çok azı günümüze kadar ulaşmıştır. Günümüzün radikal İslam taraftarları için eserleri dine küfür sayılmaktadır. 1 Şubat 2013 tarihinde, El Maarri’nin yaşamış olduğu Ma’arretü’n-Nu’man kentinin kültür merkezini basan Nusra taraftarları, şaire ait heykelin başını
koparmışlardır.
1057 yılında 84 yaşında eceliyle hayata veda eden Maarri’nin dünyadaki tüm insanları ikiye ayırdığı dizeleri ile bu yazımızı bitiriyoruz
“Dünyada yaşayanlar ikiye ayrılır
Dini olup aklı olmayanlar
Ve dini olmayıp aklı olanlar.”
KAYNAKLAR
1- Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, Telos Yayıncılık, 1998.
2- Tayyar Altıkulaç, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 10, S.287.
3- L.İ Klimoviç, “Kuran’ın Mahluk Olmadığı” Dogması, KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2(2003), sayfa 161-171.
4- Dr. Mustafa Kırkız, Şair Ebu’l- Ala El- Ma’arri, Hayatı, Eserleri ve Edebi Anlayışı, Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 16:1 2011, Sayfa 157-175.
5- Doç. Dr. Bedrettin Aytaç, Ebu’l –Ala El- Ma’arri’nin El Luzumiyyat’ında Kadın, Nüsha, Yıl 1, Sayı 3, Güz 2001.
6- Özdemir İnce, Abu’l Ala Al-ma’arri diyor ki, Hürriyet Gazetesi, 19 Temmuz 2011.