Ezberlerimizle yaşıyoruz” başlıklı yazı dizisinin 2. bölümüyle devam ediyoruz. Birinci bölümü okuyup unutmadıysanız “GİRİŞ” bölümünü atlayabilirsiniz.
GİRİŞ
Böyle bir yazı dizisine başlama nedenimi açıklamalıyım: Yaşamın günlük koşuşturmacası içinde fark etmesek de her gün çok sayıda karar alıyoruz, basit! Karmaşık! Aldığımız kararları nasıl aldığımızı hiç düşündünüz mü? Hiç tartışmadığımız, üzerinde düşünme gereği duymadığımız, doğruluğundan asla şüphe etmediğimiz, aklımızın girilmedik bir köşesi olan ezberlerimizin üzerine kuruyoruz kararlarımızı. Ezberlerimiz üfürükten tayyare ise üzerine kurduğumuz tüm fikirler, kararlar, dini inançlar ve siyasi taraftarlığımız kâğıttan kaplandır. Eminim, zekâsıyla ilgili problemi olmayan ve tahsil düzeyi de iyi olan bazı kişilerin akıl almaz derecede saçma fikirler ürettiğine tanık olmuşsunuzdur. Muhtemeldir ki saplandığı ezberlerin üstüne kuruludur fikir dünyası.
Bu yazı dizisinin her bölümüne bir test sorusuyla başlayacağız, moda tabiriyle “format gereği” bir sınav sorusu. Strese gerek yok, cevabınızı sizden başka kimse bilmeyecek. Hazırsanız başlıyoruz.
Birinci bölümü okumak için burayı tıklayınız.
Yazı dizimizin bu bölümünde konumuz Osmanlı Padişahı II. Mehmet, İstanbul’u fethettiği için “Fatih” unvanıyla tanınıyor. Aşağıya Fatih Sultan Mehmet hakkında bir cümle yazacağım, siz bu cümlenin doğru veya yanlış olduğuna karar vereceksiniz, kelime oyunu yok, çok basit.
“Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u kuşatmış, dâhice bir strateji ile tarihte ilk kez olarak gemileri karadan yürütmüştür.”
a- Elbette doğru, askeri bir deha olan Fatih gemileri karadan ilk yürüten komutandır
b- Saçma, elbette yanlış.
İlkokul yıllarımızın Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler dersleri ile başlayıp Tarih dersleri ile devam eden, okuduğumuz türlü çeşit kitaplarla pekişen, izlediğimiz filmler ve belgesellerle ezberlerimize katılan; doğruluğundan kuşku duymadığımız bilgilerimiz bize (a) şıkkını işaret ediyor.
Üzgünüm, belki hayallerinizi yıkacağım ama gerçek bu değil.
1439 yılındayız, İstanbul’un fethinden 14 yıl önce, İtalya’nın kuzeyinde Brescia şehri Milano Vikontu’nun kuşatması altındaydı. Kuşatılan şehrin yardım çığlığına Venedik’ten olumlu cevap gelmişti. Yardıma giden Gattamelata kumandasındaki Venedik donanmasına ait devasa kadırgalar Veneto bölgesindeki Adige nehrinden girmiş, karlı dağları aşarak Garda gölüne inmiştir. Verona Tarihi adlı bir eser yazan Giralamo dalla Corte bu olayı şu satırlarla anlatıyor.
“Donanmanın gittiği bu yerleri, şoseden çıkıp o tepelerden nasıl hızla indiğini gören birisi bunun insan dehasının ve gücünün çok ötesinde olduğuna karar verirdi.”
Gemileri karadan yürüten ilk “askeri dehanın” Fatih değil Gattamelata olduğunu da sanmayınız. Fatih dönemi tarih yazıcılarından (vakanüvis) Enveri’ye kulak verelim. Enveri tarafından yazılan manzum Düstür-name’de destansı bir dille Aydınoğulları Beyi Umur Bey anlatılmıştır. Umur Bey kurduğu donanma ve kazandığı deniz savaşları ile tanınmıştır. İzmir’de bugün Gaziemir ile Şirinyer arasında kalan Kızılçullu Deresi’nde ilk tersanesini kurmuş, 1334 yılında Aydınoğulları Beyliği’nin başına geçmiştir. (Gaziemir adı Gazi Umur Bey’den gelmektedir.) Fatih Sultan Mehmet henüz doğmamış olup, dedesinin dedesi Orhan Bey Osmanlı Devleti’nin başındadır. Umur Bey 1338’te 350 gemiden oluşan filo ile Mora yarımadasına ilerlemiştir. Korint Kanalı’nın yapılmasına daha 500 yıldan daha fazla bir zaman vardır. Gemilerinin 50’sini Saronik Körfezi’nde bırakan Umur Bey, 300 gemiyi 6.5 kilometre karadan yürüterek Korint kıstağını geçmiş, Korint Körfezine ulaşmıştır. Daha sonra yine aynı yoldan geri dönmüştür.

Anlaşılan gemileri karadan ilk yürüten Fatih Sultan Mehmet değilmiş. Sanıyorum, yazının bu noktasına gelmiş olan bazı değerli okurlarımın aklında şu fikirler uçuşmaktadır:
“Gemileri karadan ilk yürüten ilk kişi Fatih Sultan Mehmet değilmiş ama Umur Bey imiş. Ne de olsa ikisi de Türk! Eh bu da bir şeydir.”
Sizi yeniden hayal kırıklığına uğratacağım!
Altı kilometre uzunluğundaki Korint Kıstağı üzerinde taşlardan yapılmış, gemilerin karadan gidebilmesi için “Diolkos” diye adlandırılan bir güzergâh mevcuttur. Diolkos Güzergahı M.Ö VI. yüzyılda yapılmış ve yüzyıllar boyunca ticaret ve savaş gemilerinin karadan nakledilmesinde kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’ten iki bin yıl önce!
Çok fazla enerjiye gereksinim duyan beynimiz, ezberlerimizi tasarruf amacıyla kullanır; çok gelişmiş bir beyinsel aktivitenin ödemek zorunda olduğu bir bedeldir bu. Daha az ATP kullanabilmek için ezberlerimizi bir tür kısa yol olarak kullanır beynimiz; sorgulanmayan “kalıplaşmış bilgilerimiz” üzerinden kararlarımız ve dünya görüşümüz şekillenir. Hiç kuşkusuz kararlarımızın ve dünya görüşümüzün tek dayanağı değildir ezberlerimiz. Nedir, okumayan, sorgulamayan, gündelik yaşamın rutinine ve iktidar aygıtlarının sömürüsüne terk edilmiş bir beyin, ezberler dışındaki kanalları da kullanma şansını yitirir. Hal böyle iken, Fatih’in gemileri karadan yürütmesini tarihin ilkler hanesine yazan bir akıl, Ortaçağ’ın da İstanbul’un fethiyle kapandığına inanacaktır. Yoksa, yoksa sizde mi…?