MAHMUD DERVİŞ- ŞİİRLİ CUMA

Değerli dostlar, hepinize ŞİİRLİ CUMALAR diliyorum. Bu hafta için seçtiğim şair çağdaş Arap edebiyatının en önemli isimleri arasında sayılan Filistinli Mahmud Derviş, 1941- 2008 yılları arasında yaşamıştır.

Filistin’in savaş ortamında dünyaya gelmiştir Mahmud Derviş. Filistinli şair Tevfik Zeyyâd’ın “Çatışma ortamında, çocuklar adam doğar” deyişine uygun olarak bütün yaşıtı Filistinliler gibi çocukluğu çalınmış olarak doğmuş ve büyümüştür. Doğduğu yıllarda Filistin İngiliz mandası altındadır, Siyonist çetelerin baskısı altında ailesi ile beraber Lübnan’a yerleşirler, mültecilik ile ilk tanışıklığıdır bu. Erişkinlik çağına gelince gençlik yıllarını şu satırlarla anlatıyor Mahmud Derviş:

“Yunanistan’a gitmek istiyorsun. Ülkendeki yetkili makamlara pasaport başvurusu yaptığında, Filistin’deki savaş sırasında baban ya da yakınların ülkeden ayrılırken seni de yanında götürdüklerinden dolayı, vatandaşlığının olmadığını keşfediyorsun. Oysa sen o sırada küçücük bir çocuktun. Ama o dönemde savaştan kaçıp bilahare gizlice ülkeye dönmüş olanların vatandaşlık hakkını yitirdiklerini öğreniyorsun. Pasaporttan vazgeçip, bir ‘Laissez-Passer’ (bir tür seyahat belgesi) talep ediyorsun. Bu kez de ülkende ikametinin olmadığını, dolayısıyla bir ikametgâh belgesi alamayacağını keşfediyorsun. Bunun ancak bir şaka olabileceğini düşünerek, durumu bir avukat dostuna aktarıyorsun. ‘İşte buradayım: Ama ne vatandaşım, ne de ikametim var! Öyleyse ben neredeyim ve de kimim?’ diyorsun. Şaşkın bir edayla, kanunun onlardan yana olduğunu ve de kendi varlığını kanıtlamakla mükellef olduğunu öğreniyorsun. ‘Var mıyım yok muyum’ diye İçişleri Bakanlığı’na başvuruyorsun. Bana bir filozof getirin, kendisine varlığımı kanıtlayacağım. Felsefi açıdan var olduğunu, ama hukuken yok olduğunu idrak ediyorsun”.

mahmud derviş
KAYNAK: Wikipedia

1961’de Yahudi ve Arapların birlikte çalıştıkları İsrail Komünist Partisi’ne (Rakah) üye olur. Partinin yayın organları El-‘lttihâd gazetesinde ve El-Cedîd dergisinde çalışır. Sekiz yıl boyunca pek çok kez gözaltı, tutuklanma ve ev hapsi yaşar. Yüksek öğrenim görmesi de engellenir. 1970’de Moskova’ya gider ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşar.

Genç bir Komünist için Moskova, Vatikan konumundaydı. Ama ben, Moskova’nın bir cennet olmadığını keşfettim”

1971’de Kahire’ye yerleşir ve El Ehram gazetesinde çalışmaya başlar, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne üye olur. 1981 yılında Beyrut’ta El-Kermil adlı bir edebiyat dergisi çıkarmaya başlar. 1982 yılında İsrail’in Beyrut kuşatmasını yaşar ve yeniden mülteci durumuna düşer. Suriye, Ürdün, Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır, Tunus’tan sonra 10 yıl Fransa’da yaşar. 1988 yılında FKÖ’nün Yürütme Kurulu’na seçilir ve Yaser Arafat’ın danışmanlığını yapar. Ancak 1993 yılında Filistin ile İsrail arasındaki Oslo Antlaşması sonrasında Filistin için adil olmayan koşullar getirildiği düşüncesi ile Yürütme Kurulu üyeliğinden istifa eder. Bu konudaki açıklaması şöyle olmuştur.

“Zaten asla bir siyasetçi olmadım. FKÖ’de sembolik bir rolüm vardı. Taraflar arasındaki gerilimi yumuşatmaya çabalıyordum. Gelecekte, bedbaht bir antlaşmanın sorumlusu konumuna düşmek istemiyordum”

mahmudderviş yaser arafat
Yaser Arafat ve Mahmud Derviş

2000’li yıllarda Hamas ile El Fetih arasındaki iç savaşta Filistinlilerin birbiriyle çatışmasında, her iki tarafı da ağır biçimde eleştirir.

Ağustos 2008’de Texas’taki Houston Memorial Hermann Hastanesi’nde geçirdiği üçüncü açık kalp ameliyatı sonrasında hayatını kaybeden ünlü şairin naaşı, ABD’den Filistin’e getirilerek Ramallah’a defnedilmiştir.

derviş mezarı
Mahmud Derviş’in Ramallah’ta bulunan mezarı.

Mahmud Derviş’in şiire ilgisi ilk gençlik yıllarında başlamıştır. Nazım Hikmet, Louis Aragon ve Pablo Neruda’nın şiirlerinden etkilenmiştir. Her ne kadar Filistinli bir direniş şairi olarak ünlenmişse de kendini bu tanımın içinde sınırlamaz. Kendi şairliğinin gelişimini şu satırlarla anlatıyor.

“Belirli koşullar altında, muayyen bir yerde bulunduğum sırada, kimlik hakkını savunan bir şiir yazmış; Kaydet! Arabım’ demiştim. Bir müddet sonra tenime yapışan bu şiir, siyasi bir kimliğe dönüşme riskini de beraberinde getirdi. Nereye gitsem, benden bu şiiri okumamı istiyorlardı. Bu tür taleplere boyun eğen biri olsaydım, kendimi asla geliştiremezdim. “Celîle’de Ölüyor Kuşlar” adlı kitabım, şiirsel değişimimin ilk göstergelerinden biri olmuştu. Bu, arkadaşlarımın ve yoldaşlarımın bazılarının çalıştığı basının bana adeta kazan kaldırmasına yol açmıştı. Sözcüğün en dar anlamıyla simgeci bir şair olmakla, sözlerimden caymak ve daha önceki şiir anlayışımı bırakmakla, toprak ve yurdumuzla arama mesafe koymakla suçlanıyordum. Yanlış anlaşılmalar baştan beri yakamı bırakmasa da ben, bu ‘çekici hapishane’ye ve bu ‘hırçın aşk’a karşı sürekli direndim. Hatta, okurun artık reddetmeye başlayacağı daha ‘zor’ şiirler yazdım. Okurlar da, daha zorlarını yazabileceğimi unutmaksızın, gitgide beni kabul etmeye başladılar”

Derviş kendi deyimiyle siyasete “angaje” şiirler yazmak zorunda kaldığını itiraf eder. Savaş koşulları, katliamlar, çocuk ve gençlerin ölümü, sürgün ve acılar karşısında bunun kaçınılmaz olduğunu söyler. Sloganik şiirden hoşlanmadığını söyleyerek bu konuda şunları yazmıştır.

“Şiir aracılığıyla davaya sürekli hizmet etmek isteme takıntısının anlamı yok. Zira bunun ne şiire faydası vardır, ne de Filistin davasına”

Derviş, şiirlerinde mitoloji ve “İbrahimi dinlerden” de beslenmiştir. Müslüman bir ailenin çocuğu olmakla beraber İbranice öğrenir ve Tevrat’ı özgün dilinden okur. İşgalci İsraillilere onların dili ve barış sembolleriyle seslenir.

Mahmud Derviş, mağlupların, kaybedenlerin, ezilenlerin, katledilenlerin şairi olarak tanımlanabilir. Kendini şu şekilde anlatıyor Derviş.

“Kaybedenler safında yer aldığım kesin. Yaşadıkları bozguna ait bir iz bırakma hakkından yoksun bırakılmış, bunu haykırma olanağından mahrum kılınmış kaybedenler… Ben bu bozgunu dile getirme yanlışıyım. Ama bunun, teslim bayrağı çekmekle hiçbir ilgisi yok. (…) Bozgunu haykırmak, kaybettiğimizi kabul etmek ve söylemek, şair olarak en doğal hakkım. Ben Truva’dan yanayım. Zira Truva bir kurbandır. Aldığım eğitim, varoluş biçimim ve deneyimlerim açısından ben de bir kurbanım”

Derviş, uluslararası pek çok ödülün de sahibi olmuştur. Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Lotus Ödülü (1969), SSCB’nin Lenin Barış Ödülü (1983), Lannan Kültürel Özgürlük Ödülü (2002), Prens Claus Ödülü (2004), bunlardan sadece bazılarıdır.

Mahmud Derviş’in bu hafta için seçtiğim “Biz kaybettik Aşk da Kazanmadı” adlı şiirini beğeneceğinizi umuyorum.

“BİZ KAYBETTİK AŞK DA KAZANMADI

Biz kaybettik, aşk da kazanmadı hiçbir şey

Çünkü sen aşksın ey aşk, nazlı bir çocuksun!

Kırıyorsun göğün biricik kapısını,

söylemediğimiz tüm sözleri! Çekip gidiyorsun

Nice gülleri göremedik bugün. Zincirlenmiş yüreğin

sıkıntılarını

yıkıp geçemedi nice caddeler!

Yaşlan bizi gâfil avlayan nice kızlar

yürüyorlar göremediğimiz bir yöne… Kişnemeye!

Uyurken nice marşlar nazil oldu içimize.

Süzülüp indi nice hilâller

dinlensin diye yastıkta. Nice öpücükler çaldı kapımızı

evimizden uzaktayken bizler

Kayalıklarda ekmeğimizi ararken, çalışırken

kayboldu uykumuzdan nice düşler!

Nice kuşlar kanat çırptı camlarımızda

ertelenmiş bir günde, oynaşırken prangalarımızla

Kaybettik durmadan, aşk da kazanmadı hiçbir şey

çünkü sen nazlı bir çocuksun ey aşk!”

 

 

KAYNAK

1- Mahmud Derviş, Biz Kaybettik Aşk da Kazanmadı, Kitabevi Yayınları, Türkçesi Lütfullah Göktaş, 2008.

 

Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR diyenler, okuyunuz lütfen:

https://doganalpblog.wordpress.com/2014/…/05/siirli-cumalar/

 

ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, nefret diline ve muhafazakâr bir toplum olmaya karşı bir DURUŞdur.

ŞİİRLİ CUMALAR adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s