“Ben
Üsküdarlı Şükriye hanımın
Ortanca oğlu
Ve yirminci yüzyılın
Eli ayağı bağlı
Zavallı şairi
Muzaffer Tayyip Uslu
Şiirler söylemek istiyorum size
Siz sevgili insan kardeşlerime.”
Size bugün bir şair tanıtacağım, harbiden şair ama; duygusal hezeyanlarının hıncını sözcüklerden çıkartanlardan değil, 24 yaşında, 1946 yılından beri 24 yaşında bir genç adam: Muzaffer Tayyip Uslu.
“Ben veremden öldüm
Belki ölmezdim
Sıkıntım olmasaydı
Paradan yana”
3 Temmuz 1946, şair Muzaffer Tayyip Uslu, 24 yaşında Zonguldak’ta verem hastalığından öldü. 24 yıl yaşamış bir adamın hayatını anlatacak olsanız, neresinden başlar, nasıl bitirirsiniz. 1922 yılında ilk çocukluk yıllarını geçirdiği İstanbul’da doğmuş, babasının memuriyeti nedeniyle önce Mersin’de sonra da Zonguldak’ta yaşamış. Genç yaşta vereme yakalandığı için liseyi güçlükle bitirmiş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girmiş ama hastalık ve parasızlık peşini bırakmadığı için okuyamamış. Zonguldak’ta da ölmüş.
“Önce öksürüverdim
Öksürüverdim hafiften,
Derken ağzımdan kan geldi
Bir ikindi üstü durup dururken
Meseleyi o saat anladım
Anladım ama, iş işten geçmişola
Şöyle bir etrafıma baktım,
Baktım ki yaşamak güzeldi hala.
Mesela gökyüzü,
Maviydi alabildiğine
İnsanlar dalıp gitmişti
Kendi alemine”
Ölümünden bir yıl önce şiirleri “ŞİMDİLİK” başlığı ile kitap olarak basılıyor. Şiirlerinde Orhan Veli’nin tesirini farkediyor, Garip şiir akımının içindeymiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Nedir, ölümle hesaplaştığı şiirlerinde Garip’ten çok ötede bir duygu seline kapılıyorsunuz; sanki Fransız şairi Apollinaire[i]1900’lü yılların başında zamanda kaybolmuş, 1980’li yılların İstanbul’unda Ece Ayhan ile sohbet ederken yazdığı şiirleri, dönüş yolunda Muzaffer Tayyip Uslu’ya bırakmıştır.
“Önce bütün şairlere selam
Sonra şunu söylemek isterim
Ölüm hiç de güzel değil
Ne sabah var ne akşam
Sokakların ellerinden öperim
Bana yaşamasını öğretmişlerdi
Dost olsun, düşman olsun
İnsanlara iyi günler dilerim.[ii]”
15 Şubat 1943 tarihinde[iii]Kara Elmas dergisinde yayımlanan şiir üzerine bir makalesinde şunları yazmış Muzaffer Tayyip Uslu:
“Şair harcıalem şeylere teşbih ve mecazlarla layık olmadığı bir değeri vermek için çabalayan bir sahtekâr değil, bulanık düşünceleri berraklaştıran bir hakikat arayıcısıdır.”
Sahiden de bir hakikat arayıcısıdır şair. “Benden Size” başlıklı şiirinin bir dörtlüğünü okuyalım, görelim nasıl bir hakikat arayıcısıdır:
“Yalnız ben mi inkar ediyorum Allahı
Mevsimler benden kafir
Ya kuşlar ve ağaçlara
Ne buyurulur”
Muzaffer Tayyip Uslu 20. yüzyıl edebiyatımızın çok güçlü kalemlerinden biridir, 24 yaşındaki ölümü tarifi güç bir talihsizliktir. Onu genç kuşaklara tanıtmak, şiirini ve şiir dilinin tadını genç kuşaklara duyurmak, sevdirmek boynumuzun borcu olmalıdır.
KAYNAK
Muzaffer Tayyip Uslu, Şimdilik, Yapı Kredi Yayınları, 2018.
Bu yazı, 5 yıldır sürdürdüğüm ŞİİRLİ CUMALAR adını verdiğim “duruşun” bir ürünüdür.
Nereden çıktı bu ŞİİRLİ CUMALAR derseniz, okuyunuz lütfen:
https://doganalpblog.wordpress.com/2014/06/05/siirli-cumalar/
ŞİİRLİ CUMALAR, Ortadoğu bataklığına itilmeye, nefret diline ve muhafazakâr bir toplum olmaya karşı bir DURUŞdur.
ŞİİRLİ CUMALAR adının kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur.
DİPNOTLAR
[i]Guillaume Apollinaire, 1880- 1918.
[ii]“Rüştü’den gelen mektup” başlıklı şiirin iki dörtlüğünü aldım. Tamamını okumak için kitabı almalı/okumalısınız.
[iii]Şair bu tarihte 21 yaşındadır.
“HAKİKAT ARAYICISI: Muzaffer Tayyip Uslu” üzerine bir yorum