Siyasi partilerin belediye başkan adaylarının 8 Mart vesilesi ile yaptığı konuşmaları ve kadınlara şirin görünmek için yaptıkları “atraksiyonları” elimden geldiğince izlemeye çalıştım. Ne denli can kulağı dinlesem de aralarından birinin bile kadın sığınakları konusundaki fikirlerini öğrenme olanağı bulamadım çünkü bu konuda hiç konuşmadılar[i]. Daha da kötüsü, benim gördüğüm kadarıyla 8 Mart günü yapılan etkinliklerde kadınların da biri çıkıp “Başkanım, kadın sığınakları konusundaki projeleriniz nelerdir?” diye de sormadı. Velev ki soran olsaydı alacağı cevap da belliydi:
“Başkan olduğum zaman kadınlarımızın, bacılarımızın her tür sorununun çözümü için elimizden gelen her şeyi yapacak, belediyenin tüm olanaklarını kadınlarımız için seferber edeceğiz.”
E yalaaaaaaannnnn…! Kadın sığınağının ne anlama geldiğini bile anladıklarından şüpheliyim. Bu yazımda belediyeler ve kadın sığınakları konusunu yazacağım, ilginizi çektiyse başlıyoruz.
Önce aynı dili konuşmalıyız, “kadın sığınağı” sözü kulağınızı tırmalamış olabilir, hatta hiç duymamış bile olabilirsiniz. Şiddete uğrayan kadınların sığınmaları için açılan merkezler sıklıkla “kadın konuk evi” veya “kadın sığınma evi” adıyla tanımlanıyor. YANLIŞ, bilinçli, taammüden ve stratejik bir yanlış! Niye mi?
Tarihten bir yaprak: Guernica

26 Nisan 1937, İspanya Bask bölgesine bağlı küçük Guernica kenti, 5000 nüfuslu kentte pazar kurulmuş, sakin bir bahar günü. İspanya’da iç savaş sürüyor, Faşist Franco’ya bağlı Milliyetçi güçlerin mezaliminden kaçan Cumhuriyetçiler, aileleri ve çocukları Guernica’ya sığınmış durumda. Guernica Cumhuriyetçiler için bir SIĞINAK. 26 Nisan 1937, saat 16.30, Guernica semalarında savaş uçakları görülüyor. Guernica, hava saldırılarına karşı hiçbir savunma gücüne sahip değil. Nazi Almanya’sına ait Kondor Lejyonu ve Faşist İtalyan yönetimine ait Lejyoner Hava Kuvvetleri sakin Guernica kenti üzerine binlerce ton bomba yağdırıyor. Binaların dörtte üçü yıkılıyor, ölü sayısı hiçbir zaman tam olarak bilinmiyor. Belki 300 belki de 1600, küçük bir kasaba Cumhuriyetçilere ve demokrasiye bağlılığının bedelini çok ağır ödüyor. Picasso hiç vakit kaybetmiyor ve aynı yıl Guernica tablosunu yapıyor. Günümüzde Guernica tablosu, hastalıklı iktidar düşleri kuran diktatörlerin suratına boşaltılmış bir tükürük hokkası gibidir.
Picasso’nun aklı
Bu Picasso, “Türk’ün aklından” ve belediyecilerimizin üstün yeteneklerinden biraz feyz almış olaydı o Guernica tablosunu çok kolaya getirirdi. Guernica şehrinde bombardıman uçaklarının saldırısından kaçanların “sığınacağı” bir Guernica Konuk Evi yapması yeterli olurdu. Hatta boş bir tuvalin altına Konuk Evi diye yazar, “Ev nerede?” diye soranlara “Gizli, yasa gereği gizli” derdi.
Sığınma evi değil, konuk evi hiç değil; SIĞINAK
Ülkemizde son yıllarda giderek artan bir şekilde kadınların karşı karşıya kaldığı eril şiddetin kaynağının, mevcut siyasi erkin saldırgan ve ayrıştırıcı dili olduğuna kuşku yok. Yaşadığımız siyasi iklimin arızalarının bedelini başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm dezavantajlı kesimleri, yani yoksullar, işsizler, engelliler, bakıma muhtaç yaşlılar, mülteciler ödüyor. Siyasi muhalifler ise ocakta yakılacak tezek muamelesi görüyor ama bu konuya hiç girmeyelim, dağılmayalım.
Sığınak fikrinin belleğime kazınması çok eskidir. 40 yıla yakın bir süre önce tıbbiyede acil servis stajı yapıyordum. Avuç avuç ilaç içmiş bir genç kadın getirilmişti, ilkokul öğretmeniydi, adı Ayşe’ydi; avukat kocasından yediği dayağı onuruna yedirememiş, evdeki kutular dolusu ilacı içivermişti. “Niye yaptın?” dercesine baktığımı anlamış gibi gözlerini bana dikti, elimi yakalayıp sıktı, “kurtar beni” dedi, “kurtulacaksın” dedim, “bir gece sığınabileceğim bir yer olsaydı…” dedi ve sustu, gözleri gözlerimi bıraktı ve sonra, sonra öldü… Eminim kocası hakkında soruşturma bile açılmamış, ağzı iyi laf yapan, yakışıklı avukat bey muhtemelen yeniden evlenmiştir. Ayşe öğretmenin yaşadıkları ağır bombardıman uçaklarınca harabeye çevrilen Guernica’dan farklı değildi. Ayşe öğretmenin katili eril şiddetti, o an için ihtiyacı olan, anlam içeriği boşaltılmış “konuk evi” değil, onu bombardımandan koruyacak sığınaktı.
Şiddeti tanımlamakta kullanılan sözcükler ayrıntı veya teferruat değildir; dil ideolojik aygıtlarca şekillenir. Kadın Bakanlığı yerine Aile Bakanlığı kurulması bilinçli bir siyasal tercihtir, amaç kadının değil bir iktidar aygıtı olan ailenin korunmasıdır. Sığınak yerine Kadın Konuk Evi ifadesinin kullanımı da aynı “erkek zihniyetinin” bir ürünüdür. Anlaması zor değil, nasıl tanımlarsanız o şekilde işletir, içeriğini de o şekilde şekillendirirsiniz.
Sığınak ve eril şiddet
9 Milyon nüfuslu İsveç’te 160 kadın sığınağı bulunuyor[ii]. İsveç, Türkiye nüfusunun dokuzda biri ama sığınak sayısı daha fazla. Sığınakların varlığı eril şiddeti ortadan kaldırmaz ama sınırlar, dövdüğü kadının iyi işletilen bir sığınağa sığınabileceğini anlayan erkek, evdeki bedava hizmetçi ve seks işçisini kaybetme riskini göze almak zorunda kalır.
Sığınakları kim açacak?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 81 il için toplam 110 kadın konuk evi açmış[iii]. Nasıl çalıştıkları hakkında bilgim yok ama adı “kadın konuk evi” olan bir kurumun faydası, yanığa salça sürmekten farklı olamaz. Yine de bakanlık tarafından açılan konuk evleri hakkında detaylı bilgim olmadığı için bu yazının kapsamı dışında bırakıyorum.
Ülkemizde belediyeler 32 konuk evi açmış, otuz iki. Ama bu sayı sizi yanıltmasın, var olanlar “gölge sığınma evleri”, belediyeler çoğu zaman adı var kendisi yok kurumlar açıyorlar, adları da çoğu kez konuk evi, ender olarak sığınma evi adını kullanıyorlar. Şimdi, “belediyeler niye kadın sığınma evi açsın ki, devletin görevi” diyeceksiniz, yok öyle, ortada yasa var, nüfusu 100.000’i (yüz bin) geçen her belediye ve büyükşehir belediyeleri şiddete uğrayan kadınları barındırmak üzere “kadın konuk evi” açmak zorunda. Hani her sıkıştıklarında “yasalar bizim elimizi kolumuzu bağlıyor, onun için bu kadarını yapabiliyoruz” diyen belediye başkanları var ya, buyurun işte yasa burada, yapın da görelim.
İzmir’i örnek olarak veriyorum, metropolün tamamını CHP belediyeleri oluşturuyor. İzmir’de nüfusu 1000.000’i geçen 13 belediye bulunuyor ama CHP belediyeleri kadın sığınağı açmıyor, açtıysa kapatıyor, kapatmadıysa “yeri gizli olması gerekli” kuralının ardına saklanarak işlevsiz ve göstermelik “kadın konuk evi” fotoğraflarını internet sayfalarına koyuyorlar. Belediye başkan adayları göğüslerini gere gere “En kısa zamanda iyi çalışan, etkin kadın sığınakları açacağız” diye söz bile vermeye kalkmıyorlar. Açın İzmir belediyelerinin (Büyükşehir dahil) internet sayfalarını inceleyin, “sığınma evlerinin” yerlerini ve adreslerini istemiyorum, işlevlerini, projelerini, barındırdıkları kadın sayılarını, konuyla ilgili sorunları, ulusal politikaların içindeki rollerini anlatsınlar; yok, bu kadarı bile yok.
Birinci bölümün sonu.
İkinci ve son bölümde (muhtemelen yarın) CHP belediyeleri niye kadın sığınağı açmıyor, çalıştırmıyor konusunda yazacağım.
DİPNOTLAR
[i]Kadın sığınakları konusundaki fikirlerini açıklayanlar olduysa ve benim gözümden kaçtıysa onlardan samimi olarak özür diliyorum.
[ii]Doğan Alpaslan Demir, Toplumun Kadına Şiddetle İmtihanı: Sığınak, 29 Aralık 2014, Bornova Gazetesi ve Mersin Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Bana ait www.doganalpdemir.cominternet sitesinden de okunabilir.
[iii]Ülkemizdeki “Kadın konuk evlerine” ait sayıları Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı internet sayfasından aldım.
SÖZCÜK ANLAMIYLA VE ÜLKEMİZDEKİ UYGULAMA İHTİYACI OLAN BU KONUDA TAM KATILDIĞIM HUSUSLARI AÇIKLAMIŞSINIZ. EVET ÜLKEMİZDE SIĞINMA ANLAMINDA BARINAKLARA ÇOK İHTİYAÇ VAR. AMA ŞİMDİKİ ANLAMIYLA YANLIŞ OLARAK ADINA BARINMA EVİ DENEN GERÇEK BARINMA EVLERİNE DE ÇOK İHTİYAÇ VAR. ÇARESİZLİKTEN KÖTÜ YOL DENEN YOLLARA DÜŞEN, İMAM NİKAHINA RAZI OLUP 2. 3. EŞ OLARAK 3 KATI YAŞINDAKİ ADİ MAHLUKLARA KADIN OLMAYA KATLANAN VE MESLEKSİZ, İŞSİZ, KİMSESİZ, ÇARESİZ KADIN ÇOĞUNLUK VE ERKEKLER İÇİN DE ASIL BARINMA EVİ DENMESİ GEREKEN YUVALAR, YURTLAR OLUŞTURULMASINA DA UMARIM GELECEK YAZILARINIZDA DEĞİNİRSİNİZ. KOLAY GELSİN.
BeğenLiked by 1 kişi
‘…… gidebileceğim bir yer olsaydı…’
Öğrenim düzeyi arttıkça gidilecek yer sayısının azalması ne garip bir orantı.
Kendisi ya da kocası ilkokul bile okumamış bir kadın olsa, hiç olmazsa babasının evine giderdi.
(Yorum, asla küçümseme içermiyor.)
BeğenLiked by 1 kişi
Sarsıldım
BeğenLiked by 1 kişi
Yazınızdan anladığıma göre sadece İzmir’de 13 ilçe ve 1 büyükşehir olmak üzere toplam 14 sığınma evi (size katılıyorum sığınak) olması gerekiyor. Türkiye’de belediyelerin açtığı 32 sığınak varsa belediyelerin çoğu yasanın amir hükümlerini yerine getirmiyor demektir. Bu durumda İçişleri Bakanlığı müfettişleri harekete geçmeli ve sığınak açmayan belediye başkanları hakkında soruşturma açılmalı. İşin içinden çıkamadım.
BeğenBeğen