Sığınaksız CHP belediyeleri

Son yıllarda kadınların karşı karşıya kaldığı eril şiddetin kaynağının mevcut siyasi erkin saldırgan, nefrete dayalı ve ayrıştırıcı dili olduğunda mutabık olduğumuzu sanıyorum. Yaşadığımız ülkenin ekonomik iflasın eşiğine geldiğini, Ortadoğu bataklığında can çekişiyor olduğunu, demokratik kurumların enkazın altında olduğunu düşünüyor ve bu nedenle nefret diliyle beslenen şiddetin artışını bunlara bağlamış, iktidar değişikliği ile kısmen de olsa şiddetin azalacağını varsayıyor olabilirsiniz. Aynı fikirde olduğumu söyleyemem. Yaşamsal kodlarımızı felç eden nefret dili, iktidarı değiştirebilme gücümüzü, isteğimizi, becerilerimizi de sömürmektedir. A veya B partisinin iktidarı devralması durumunda, ideolojik bir aygıta dönüşmüş olan nefret dili sistemi yeniden üretecektir. Bu nedenle kendini iktidarın alternatifi olarak gören siyasi yapılanmaların, şiddetin kaynağı durumundaki nefret diline karşı koyabileceği ciddi argümanları ve uygulamaları geliştirmesi vazgeçilemez bir zorunluluktur. Bu konuya yerel yönetimler açısından baktığımızda, ülkenin yönetimine talip olan bir siyasi parti, ülkeyi nasıl yöneteceğini seçildiği belediyelerde göstermek zorundadır. Nasıl mı? Belediyeyi nasıl ve kimlerle yönettiği, hangi kişi ve kurumlarla işbirliği yaptığı, kimlerin çıkarlarını öncelediği, nasıl bir yönetim dili kullandığını dosta düşmana göstermelidir. Toplumun bütün dokularına nüfus etmiş olan nefret diline karşı geliştireceği stratejilerin uygulamadaki karşılığı, belediyelerin sosyal hizmet, kültür, eğitim alanındaki çalışmalarıdır. 31 Mart yerel seçimlerine ana muhalefet partisi sıfatıyla giren CHP’nin, yönettiği belediyelerdeki önceliği tam olarak burasıdır. Nedir; sosyal hizmetten yoksullara makarna dağıtmayı, iftar çadırları kurmayı, çocukları sünnet ettirmeyi anlayan, kültür denince Kibariye konserinden vazgeçemeyen, eğitimi de hobi kurslarıyla idare eden bir belediyecilik anlayışının topluma sunduğu hiçbir iktidar alternatifi modeli yoktur, olamaz da.

Belediyelerin kalibresini ölçmek

Eğer bir büyük metropol belediyesinin sosyal/kültürel çalışmalarını değerlendirmek isterseniz, öncelikle tek bir noktaya odaklanın, belediye bünyesindeki kadın sığınağına! 100, 200, 300 bin ve üzeri nüfuslu bir belediyenin kadın sığınağı (sığınma evine de razıyız) yoksa, diğer hizmetleri de yok sayabilirsiniz. Eğer varsa, hangi nitelikte çalıştırıldığını öğrenmek zorundayız. Bu şekilde düşünmemin sebebi şu: Yukarıda izah ettiğim nefret dili/şiddet sarmalına karşı geliştirilecek duruşun kalibresi, kadın sığınağı konusunda belediyenin nasıl tepki verdiği ile doğrudan ilişkilidir, kadın sığınakları şiddete karşı duruşun elle tutulur ve somut bir göstergesidir. Açıkça söylemek zorundayım, gözlediğim tüm CHP belediyeleri bu alanda sınıfta kalmış durumdadır! Neden mi?

Neden CHP belediyeleri kadın sığınağı çalıştırmayı beceremiyor[i]?

Bu soruya tüm boyutlarıyla, her ayrıntısıyla cevap vermemi beklemeyin lütfen; pehlivan tefrikalarına hiç ilgi duymamışımdır. Olabildiğince maddeler halinde, derli toplu, gereksiz ayrıntılara girmeden anlatmaya çalışacağım. Sorabilirsiniz, “bu yazdıklarınızı hangi kaynağa, ne tür bir bilgiye dayanarak yazıyorsunuz?” diye, haklısınız. Bir CHP belediyesinde 22 yıl boyunca tıp doktoru olarak çalışarak, sağlık, çevre, ruhsat denetim, sosyal hizmetler, kültür alanlarında yöneticilik ve kör çocuklara körleme satranç[ii]eğitmenliği[iii]yaparak edindiğim bilgi ve deneyime dayanarak yazıyorum, sanıyorum yeterli bir referans olarak kabul edilebilir.

  • Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimler yoluyla yönetimine geldiği belediyelerde, nasıl bir ülke yöneteceğini göstermek, uygulamak ve kanıtlamak gibi siyasi bir hedefi bulunmamaktadır. Zaman zaman iç genelge ve tamimlerle, bazı parti ideologlarının ve “sosyalist” düşünceye yakın duran parti yöneticilerinin baskısıyla gündeme getirilmiş ama fiiliyatta kullanılmamıştır. CHP’nin “oy getirsin de nasıl getirirse getirsin” şeklinde formüle edilebilecek siyasi duruşu nedeniyle çok sayıda sağ tandanslı, hatta ırkçı/cinsiyetçi, buram buram faşizm kokan politikacı da partiye sızmış durumdadır. Ama yine aynı gerekçeyle ender de olsa çok nitelikli bazı kişilerin belediye başkanı veya “oyun kurucu” belediye yöneticisi (başkan yardımcısı, müdür, koordinatör ve hatta başkan danışmanı) olarak kendine yer bulabildiğini kabul etmek zorundayım[iv]. Ama bu istisnalar bir yana bırakılırsa, var olan CHP yöneticilerinin CHP kadın sığınağı gibi “sofistike” bir “maceraya” girmeleri beklenemez.
  • Ülkemizdeki belediyeciliğin kaderi “görünürlük” ile çizilmiştir. Gösteremediğiniz, önünde fotoğraf çektiremediğiniz, alkışlara boğulmadığınız tüm hizmetler yok hükmündedir. Belediye başkanları kadın sığınaklarında açılış yapamaz, içeride barınan kadınlarla fotoğraf çektiremezler. Sizin anlayacağınız, bir belediye başkanının kadın sığınağına sahip çıkabilmesi için çok yüksek bir siyasi bilinç ve toplumsal sorumluluk duygusuna sahip olmalıdır. Ama yine olmaz, çünkü bu özelliklere sahip bir kişi ya CHP’li olmaz olursa da belediye başkanı olmasına izin verilmez. Olmaz ama, ezkaza başkan olursa, görevden alınır, yerine kayyum atanır ya da “ilmi siyaset gereği” diyerek yürüyen sisteme dahil olur, o da olmadı alkolik olur, genç yaşta kalp krizinden ölür.
  • Bu paragrafa kadar yazıyı okumayı bırakmadıysanız “Hocam yeter, anlattığınız bu şartlarda kadın sığınağı niye açılmadığını anladık!” demiş olduğunuzu sanıyorum ama daha en önemli sebeplere gelmedik bile! Çünkü bütün bu koşullara rağmen kadın sığınağı açmayı deneyen bir belediye başkanı, yıkmaya gücünün yetmeyeceği bir duvara çarpar, o duvarın adı nitelikli eleman yokluğudur.

Kadın sığınağı açmak ve başarıyla çalıştırmak, yaşadığımız ülkedeki en zorlu idari, teknik, akademik bilgi ve beceriye sahip olunmasını gerektiren “işlerden” biridir. Güvenlik görevlisinden, servis şoförüne ve temizlik elemanlarına kadar tüm çalışanların kadına yönelik şiddet, sığınak çalıştırma ve izleme, insan ilişkileri, kriz yönetimi konularında ciddi bir eğitime tabi tutulmalıdırlar. Doğal olarak saydığım tüm görevliler kadın olmalı ve böyle bir eğitimi alabilecek alt yapıya sahip olmalıdırlar. Ayrıca istisnasız tüm çalışanların kadın bakış açısına sahip, ırkçı, ayrıştırıcı görüşlere sahip olmadıklarından emin olunmalı, kişilik ve psikolojik yapısının uygunluğuna yönelik testlerden geçmiş olmalıdır. Çalışan meslek uzmanlarının nitelikleri “Konuk Evi Yönetmeliği” ile sınırlı kalmamalı, sayı ve kapsamı 7/24 çalışacak şekilde planlanmalıdır. Sığınaklar psikolog, sosyal hizmet uzmanı, çocuk gelişimcisi[v], sosyolog ve/veya kültürel antropolog, eğitim uzmanı, ebe, hemşire kadrolarına sahip olmalıdır[vi]. Yukarıda saydığım tüm çalışanlar kadına yönelik şiddet, çocuk gelişimi, kadın kültürleri alanlarında tercihan doktoralı veya en az yüksek lisanslı olmalıdırlar. Nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, yukarıda saydığım özelliklerde personelin istihdamını sağlayabilecek yeterli bütçeye sahiptirler ama sağlayamazlar, hem de belediye başkanının niyet ve isteğine rağmen. Çünkü?

CHP belediyelerinde istihdam

 CHP belediyelerinde, sayıları çok olmasa da sizi çok şaşırtacak denli yüksek profile sahip çalışanlarla karşılaşmak mümkündür. Bu kişilerin bir kısmı, merkezi idarenin bakanlık teşkilatlarında siyasi görüşleri nedeniyle barınamamış, sürgüne uğramış veya bu türden “sakıncalı” özellikleri nedeniyle bakanlık teşkilatlarına hiç alınmamış kişilerdir. Üniversite öğrenciliği döneminde sol siyasi görüşleri nedeniyle soruşturmaya uğramış, cezaevine girmiş veya mimlenmiş olanlar da bunların arasındadır. Bu kişiler yaşadıkları baskı ve travmalar nedeniyle beden ve ruh sağlığını kısmen bile olsa koruyabildilerse, biraz şans, biraz eleman yokluğu, biraz da belediye başkanlarının türlü beklentileri nedeniyle CHP belediyelerinde belli sürelerde yöneticilik yapma şansını da yakalamışlardır. Bu nedenle, gün gelir, bazı CHP belediyelerinde öyle bir hizmet türü, proje vb. görürsünüz ki “acaba bir Avrupa kentine mi geldim?” diye sorarsınız kendinize. Nedir, içine girip ayrıntıları öğrendikçe sevinciniz kursağınızda kalır; olağanüstü özelliklere sahip gibi görünen çalışmaların/projelerin, niteliksiz, hem de çok niteliksiz çalışanlar tarafından “piç olup” gittiğini görürsünüz. Yıllar önce katıldığım, çoğunluğunu belediyecilerin oluşturduğu bir “arkadaş toplantısında” boşboğazın birinin şu tür bir “geyiğine” muhatap olmuştum. Yarı şaka yarı ciddi bana bakarak, “Şimdi Che Guevera dirilse ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olsa İzmir’de ne değişiklikler olur acaba” diye sormuştu. Benim verdiğim cevap aynen şu olmuştu:

“Che Guevera ilk üç gün belediyeyi gezer, çalışanlarla, yöneticilerle görüşür ve dördüncü günün sabahı belediyenin kapsındaki güvenlik görevlisine İzmir’in neresinden dağa çıkabileceğini sorardı.”

Son 10-15 yıl içinde belediyelerin hemen tümünde “hizmet alımı” yoluyla çok sayıda taşeron personel istihdamı yapıldı. Hiç istisnası olmadan tüm belediye yöneticileri siyasilerin, belediye meclis üyelerinin, üst yöneticilerin hiçbir baltaya sap olamamış, yaptığı her işi yüzüne gözüne bulaştırmış, çalıştığı her yeri savaş alanına çevirmiş yakınlarını belediyelere doldurdular. Daha üniversite öğrencisi iken belediyeye gelip “ben okulu bitirince burada çalışacağım, dayım söz verdi” diyen gençlerin okullarını bitirdiklerinden hemen sonra istihdam edildiklerine tanık oldum. Bu yazımı, bir fıkrayı değiştirerek yazdığım bir belediyeye personel istihdamı öyküsü ile bitireceğim. Durum bu kadar mı kötü diye sormayın, daha kötü!

“Zamanın birinde Bamyalıova Belediyesi’nin sosyal hizmet ve eğitim işlerinden sorumlu biri, çocukların matematikten nefret ettiklerini, okullarda öğretilen matematiğin ezbere dayalı olduğunu düşünerek çocuklara “eğlenceli matematik” diye bir eğitim vermeyi planlamış. Hemen usulüne uygun olarak Başkanlık Makamı’na projesini resmi yazıyla yazmış. Çocuklara matematiği sevdirecek, üniversitede matematik okumuş bir kişinin hizmet alımı ile alınmasını “olurlarınıza arz ederim” diye yazmış. Yazı başkanın önüne gelmiş, başkan “aferin müdürüme, ne güzel proje üretmiş, çocukların velilerinden oy alırız” demiş. Resmi yazının en altında OLUR yazan yere fiyakalı bir imza atmış. Ardından özel alem müdürünü çağırmış, “şu yazıyla ilgilen, matematik öğretecek kişiyi ben ayarladım ama usulden bir mülakat yapılsın” demiş. Sonra da bir meclis üyesinin adını verip bağlamasını söylemiş. Bizim başkan, telefon ettiği meclis üyesine müjdeyi vermiş, “senin oğlan gelsin, falancayı görsün, haftaya işe başlasın” demiş. Aslında belediyecilerin eleman almak için mülakat yapmalarına gerek yokmuş ama “eşitlikten, sosyal adaletten, hukukun üstünlüğünden, falandan filandan” şaşmadıklarını göstermek için mülakat için duyuru yapmışlar. Mülakat komisyonu başkanı daha önce bir işini gördüğü matematik profesörü birini aramış. “Hocam bana çok ama çok zor birkaç matematik sorusu lazım, cevabını da yazıp gönderir misin?” demiş. Matematik profesörü “tamam yaparım” demiş, 5- 10 tane kazık mı kazık problem göndermiş. Mülakat komisyonu başkanımız bu kez de ilkokul öğretmeni kayınbiraderini aramış ve “kayınço bana ilkokul 3 seviyesinde bir tane matematik problemi gönder, cevabını da yaz ama” demiş. Mülakata 3 kişi katılmış, ikisi yüksek lisanslı, genç, güleç yüzlü, biri ODTÜ, biri İTÜ matematik mezunuymuş. Elbette üçüncü olarak bizim meclis üyesinin oğlu varmış. Dersleri arasında matematik de olan bir açık öğretim fakültesini 7 yılda bitirmiş, babasının açtığı tekel bayisini batırmış biriymiş üçüncü aday. Önce ODTÜ mezununu almışlar içeri, matematik profesöründen aldıkları sorulardan birini koymuşlar önüne. ODTÜ mezunu genç soruya bakmış, 7 saniye sonra doğru cevabı vermiş. İkinci olarak İTÜ mezunu girmiş içeri, yine bir kazık soru sormuşlar, soruya göz atan İTÜ mezunu genç 6 saniyede doğru cevabı vermiş. Üçüncü sırada meclis üyesinin oğlu varmış, komisyon başkanının ilkokul öğretmeni kayınbiraderinin hazırladığı problemi koymuşlar önüne. Eline kalem kâğıt alıp 20 dakika uğraşmış, sonra hesap makinası ile de 15 dakika boğuştuktan sonra kafasını kaldırıp komisyon başkanına o müthiş soruyu sormuş:

“Siz sonucun kaç çıkmasını istiyorsunuz?”

Komisyon başkanının yüzünde güller açmış bir anda, diğer komisyon üyelerine dönerek “işte bize böyle kıvrak zekalı, ironik düşünce yapısına sahip, hazırcevap biri lazımdı” demiş. “Bravo” demiş komisyon başkanı meclis üyesinin aslan parçası oğluna, “şu evrakları hazırla, haftaya işe başlarsın” demiş. Sonra da mülakata katılan diğer ikisini çağırmışlar içeri, “birer CV hazırlayıp sekretere bırakın, biz gerekirse sizi arayacağız” demişler.

Sonra mı? Sonrası hiç.  

DİPNOTLAR

[i]Bu sorunun cevaplarını yazarken ülkemizdeki “kadın konuk evi” mevzuatındaki ağır sorunlar görmezden gelinmemelidir. Özellikle kadın sığınaklarında uzmanlaşmaya gidilmemiş olması ciddi bir sorundur. Fuhuşa ve uyuşturucuya bulaşmış kadınlarla 18 yaşında aile içinde tecavüze uğrayan bir kadının aynı sığınakta barındırılmaları kabul edilir bir durum değildir. Ama bu sorunun çözümüne yönelik stratejiler, kadın sığınaklarında yıllarca çalışan deneyimli ve bilgili kadınların öncülüğünde geliştirilebilir.

[ii]Körleme satranç: Oyuncuların gözleri kapalı olarak ve satranç notasyonu kullanarak oynadıkları satranç. Oyuncuların tahtayı ve taşları görmemesi dışında normal satrançtan farkı yoktur.

[iii]“Kör çocuklara körleme satranç eğitmenliği” diye gogıllayarak boşuna arama yapmayın. Ben baktım, Türkçe sayfalarda yok! Kör çocuklara “körleme satranç eğitmenliği” ile ilgili deneyimim 34 yıllık meslek yaşamımın en etkileyici deneyimidir. Bu konuyu ayrı bir yazımda çok detaylı olarak yazacağım.

[iv]Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in bunlardan biri olduğu kanısındayım. Ama bu konudaki fikriyatım basında yer alan bilgilerle sınırlı olduğu için kesin bir yargıda bulunmak istemiyorum.

[v]Sığınaklarda kadın sayısının 2-3 katı sayıda çocuk bulunduğu, bu çocukların okul öncesi ve okul dönemi çocukları oldukları, yaşadıkları travma nedeniyle ciddi psikolojik yardım ve desteğe gereksinim duydukları unutulmamalıdır.

[vi]Haftada bir veya iki gün avukat ve hekim desteği sağlanmalı ve bu çalışanlar da kadın bakış açısına sahip kadınlardan seçilmelidir.

Sığınaksız CHP belediyeleri” üzerine 7 yorum

  1. Aynı kurumda çalışmış olduğumuz için,yazdıklarının doğruluğunun birebir şahidiyim. Belediye günlerimi hatırlayıp kalbim sızladı yine. Allah kurtarmış bizi! Sevgiler,selamlar…

    Liked by 1 kişi

  2. Olağanüstü bir yazı olmuş. Yazınızı bütün CHP’li ve CHP üyesi arkadaşlarıma göndereceğim. Hiç değilse kime oy verdikleri kafalarına dank etsin.

    Liked by 1 kişi

  3. CHP ye yıllarca emek vermiş partili bir CHP üyesi olarak belediyelerde olup bitenleri iyi biliyorum. maalesef tüm yazdıklarınız aynen doğru. Allah ıslah etsin hepimizi.

    Beğen

  4. keşke bunların hepsi iftira diyebilseydim. az bile yazmışsınız. dediğiniz gibi durum bundan daha kötü.

    Beğen

  5. Çok etkileyici bir yazım diliniz var. Bilgi birikiminiz ve deneyimlerinizi çok iyi kullanıyorsunuz. Bu ülkeye çok lazımsınız. Kendinize iyi bakın.

    Liked by 1 kişi

  6. Yazılarınızın bağımlısı oldum. Hergün sayfanıza bakıp yeni yazı var mı diye bakıyorum. Yazınız yoksa eski yazılarınızı okuyorum. Keşke hergün yazsanız.

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s