#kadiriçinadalet

#kadiriçinadalet etiketi altında sosyal medyanın dalgalandığını ve yaşanan olayı biliyor olmalısınız. Hemen her zaman olduğu gibi sosyal medya eksik ve hatalı bilgilerle yapılan yorumlarla doluverdi: Birincisi, Kadir tıp fakültesi öğrencisi değil, üniversite sınavına hazırlanan 20 yaşında bir genç. İkincisi ve asıl önemli olan ise maktulün öldürüldüğü bıçağın Kadir’e ait olması. Kaldı ki kullanılan bıçağın meyve bıçağı veya çakı olduğu konusunda çelişkili iddialar var. Saldırıya uğrayan kadının ilk ifadesi konusunda da sosyal medyada tutarsız iddialar bulunuyor. Kadının “Kadir elinde bıçakla Özgür’ün üzerine yürüdü” şeklindeki ifadesi doğruysa olayın çehresi ve vahameti değişiyor[i].  

Olayla ilgili Kadir’in, saldırıya uğrayan kadının ve olaya tanık olduğu iddia edilen çiftin ifadeleri medyada yer aldı. Bunların ne kadarının aslına uygun olarak basına ve bize yansıdığından şimdilik emin olamıyoruz. Pek çok hukukçunun yorumları da basın organlarında yer alıyor. Kimi hukukçular olayı haksız tahrik olarak değerlendirip cezada indirim yapılmasından söz ediyorlar. Hukukçuların daha büyük çoğunluğu ise üçüncü kişinin korunması için yapılan müdahalenin de meşru müdafaa olarak değerlendirilmesini, ayrıca maktulün Kadir’in boğazını sıktığının sabit olduğunu ve bu nedenle şu anda tutuklu olan sanığın tutuksuz yargılanmasını ve ilk duruşmada beraat etmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Ama bıçağın Kadir’e ait olması,  sanığın polisi veya ambulansı haberdar etmeden olay yerinden ayrılmasına dikkat çeken kimi hukukçular durumu “sınırda yorumlanabilecek bir meşru müdafaa” olarak yorumluyorlar. Sonuç olarak kararın büyük oranda hakimin yorumuna bağlı olduğu düşünülüyor.

Ben Kadir’in tutuksuz yargılanmasından ve ilk mahkemede beraat etmesinden yanayım. Sanırım, ülkemizde yaşanan şiddet olaylarını, özellikle de kadına yönelen şiddet olaylarının artışını dehşet içinde, kaygıyla izleyen pek çoğumuz Kadir’in suçsuz olduğunu hatta kahraman olduğunu düşünüyor. Ama en önemlisi, bu olayın sadece “Kadir için adaletten” ibaret olmadığını, yaşanan trajik olayla beraber ülkemizin şiddet kodlarını yeniden tanımlayacak gelişmelere gebe kaldığını düşünüyorum. Bu olayla ilgili gördüğüm “büyük resim” üzerine olan düşüncelerimi farklı bir bakış açısıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. İlginizi çekiyorsa buyurun, başlıyoruz.

Şener Şen’in başrolünü oynadığı Kabadayı filminin final sahnelerini hatırlıyor musunuz? Halim selim, yumuşak başlı, yaşı ileri bir adam, eski bir kabadayı olan Ali Osman, eline aldığı silahıyla kötü adamları kuş gibi avlar. Homoseksüel arkadaşı Sürmeli’yi öldüren mafya bozuntusu Devran’ın adamlarını öldürdükten sonra Devran’ı kanlar içinde bırakana dek, vahşice döver. Filmin finalinde ikinci tabancasıyla vurduğu ve ölmek üzere olan Devran’a “Bu alemde Ali Osman’a kafa tutacak olan adam onun kaç tabancasını olduğunu bilecek” diyerek yaptığı jargon sözlerinden sonra Ali Osman ölür. Bir düzine adamı gözünü kırpmadan öldüren Ali Osman, seyircinin gözünde katil değil kahramandır. Şener Şen’in Eşkıya filmi de benzer bir temayla sonlandırılmıştır. Her iki filmde de kötülüğün zalimliği nedeniyle öfkeleri zirveye ulaşan seyirciler, Kabadayı ve Eşkıya’nın gözünü kırpmadan kötüleri öldürmesiyle bir katarsis yaşar. Hukukun yerine “getirmediği, getiremeyeceği” adalet yerini bulmuştur. Her iki filmde de yönetmen başrol oyuncularını öldürür. Elleri kelepçeli bir kahraman seyirciye adalet hazzını yaşatmayacaktır.

Kimsenin sormadığı çünkü artık bizlere normal gelen bir soru soracağım. Kadir neden bıçak taşıyordu? 20 yaşında olup üniversite sınavına hazırlanan bir gencin, bir insanı öldürebilecek bir bıçakla ne işi olabilir? Kadir ifadesinde bıçağı tek elle açtığını söylüyor. Bu çakı bir sustalı veya kelebek olabilir mi? Aslında bu sorular nafile! Cevaplarını hepimiz bal gibi biliyoruz. Çantalarımızda biber gazı taşıyor, arabalarımızda beyzbol sopası bulunduruyor, evimizde korunma amaçlı pompalı tüfek satın alma planı yapıyoruz veya internet üzerinden alıp yatağın altına sakladık bile. Şiddet iklimine ve nefret diline bulanmış bir ülkede yaşıyoruz. Kadir, başına gelenlere inanamaz duygularla ve demir kapıların üzerine kapandığı cezaevinde, hakkındaki kararı bekliyor. Kimse Kadir’in bir kahraman olduğundan söz etmesin… Kadir de öldürülen kadınlar gibi bir kurban. Çünkü muhtemelen, belki kamuoyu baskısıyla Kadir tutuksuz yargılanacak ama ibret olması için haksız tahrik indirimi yapılarak müebbet olmasa da 5-10-15 yıl hapisle cezalandırılacaktır.

Kadir’in niye ibret olsun diye cezalandırılacağı hakkındaki iddiamı saçma bulmuş olabilirsiniz. Kim bilir, belki gerçekten saçmadır. Ben hipotetik bir görüş ileri sürüyorum, dilerim yanılırım, en azından Kadir için yanılmış olmayı diliyorum. Kadir’in cezalandırılacağına dair iddiamın dayanağı şudur: En önemli siyasi yönetim enstrümanlarının şiddet iklimi ve nefret dili olduğu bir çağ yaşıyoruz. Bu şiddet/nefret döngüsünü kıracak ve kamuoyunda karşılık ve ses bulan her eylem, bir isyan ateşinin kıvılcımı olabilir. Kadir’in amacı bu olmasa bile yaptığı eylemden çıkan radikal sonuç nedeniyle, muktedir aygıtları tarafından itibarsızlaştırılmalı ve cezalandırılmalıdır.

Yukarıda Şener Şen’in Kabadayı filminin finalini yazdım. Ama bir sahneyi yazımın sonuna sakladım. Ali Osman mafya bozması Devran’ı vurduktan ve kendi jargonuyla iki silahı olduğunu söylemesinden sonra, kanlar içinde yerde yatan Devran hafifçe gülümseyerek “kulağıma küpe olsun” der ve ölür. Filmin ağırlık noktası değişmiştir; Ali Osman’ın zalimliğe ve haksızlığa karşı çıkışı gölgelenirken, kötüleri “anladıkları dilden konuşarak” yok etmek ön plana çıkarılmıştır. Bunun tek anlamı şudur: Şiddet yeniden üretilmiştir.

Kadir için bir anda sosyal medyayı saran ve aynı hızla ortadan kaybolan #kadiriçinadalet başlığı altında binlerce mesaj yazıldı. Birçoğunu okudum, üzülerek söylemek zorundayım ki ülkemiz insanları bir Ali Osman yaratma peşindedir. Sosyal medya, eşini döven ve 19 sabıkası olan maktulün “anladığı dil” ile öldüğü kanaatindedir. Yani iktidarın en önemli siyasi enstrümanı olan şiddet ve nefret dili yeniden üretilmektedir.

Gördüğüm tablo bu! Karamsar mıyım? Belki biraz…

Dipnot


[i] Olaydan tümüyle habersiz olanlar için kısaca özetleyeceğim: Konya’da 20 yaşında üniversite sınavlarına hazırlanan Kadir, bir erkeğin yanındaki kadını dövdüğüne tanık olur ve müdahale eder. Çıkan arbede sonucu sevgilisi olduğu iddia edilen kadını döven, 19 sabıkası olduğu söylenen erkek Kadir’in bıçağıyla ölür. Kadir tutuklanarak cezaevine girer.

Kapak görseli kaynağı: Pixabay

#kadiriçinadalet” üzerine 9 yorum

  1. Gerçek yazarlık bu. Arka plana bir filmi alarak çok detaylı bir analiz yapmışsınız. Sizi emekli bir öğretmen olarak candan tebrik ediyorum. kaleminiz hiç susmasın.

    Liked by 1 kişi

  2. Eşim önerdi okumamı. Hayranlıkla okudum. Eşimle beraber önce Kabadayı filmini izledik sonra sizin yazınızı konuştuk. Neredeyse her cümleniz derin anlamlar içeriyor. Kutluyoruz. Blogunuza abone olacağız.

    Liked by 1 kişi

  3. 20 yaşındaki gençler sınırda elinde sikahla savaşıyor. Elindeki bıçağı adamın kalbine sokmuş. Katil. Müebbet yatmalı.

    Beğen

  4. Dediğiniz gibi devlet görevini yapmazsa vatandaş adaleti kendi koyuyor. Kızına karısına yan baktı diye şaşı adama ölüm cezası veriyor. Parası gasp edilen yaşlı adam için ben ne çareler ardım! Bir lazerle gaspçıyı kör eden alet tasarımı bile yaptım. Hayali tabii!
    Çoban koyunları telef eden kurtla anlaşmış. Her öğün kurta et verecek kurt da sürüye saldırmayacak. Fakat bir süre çoban et getirmeyince kurt eşeği ve sıpasını yemiş. Çoban şikayet edince. Ne yapayım, eşeği akşam yemeğine sopayı da kahvaltı ya tuttum demiş.
    Doğan beyciğim ben hala Musaddık ı merak ediyorum…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s