COVID-19: “DEHANIN SINIRLARI OLABİLİR AMA APTALLIĞIN SINIR SORUNU YOKTUR.”

Görsel kaynağı: @doganalpdemir

Görevi gereği Kudüs’e giden bir Batı’lı gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden geçtiği zamanlar sık sık yaşlı bir Yahudi’nin orada dua ettiğini fark etmiş ve onunla bir röportaj yapmaya karar vermiş. Yaşlı adam kabul etmiş röportajı. Gazeteci önce yaşlı adama adını, yaşını, ne iş yaptığını sorduktan sonra asıl can alıcı soruya gelmiş: 

– Sizi her gün Ağlama Duvarı’nın önünde, dua ederken görüyorum?
– Evet, her sabah giderim ve dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde yine gelirim, bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için yalvarırım. Akşam da eve dönerken iyi insanların esenliği için dua ederim.

“Ne kadar güzel” demiş gazeteci, “peki bir sorum daha olacak, kaç yıldır devam ediyorsunuz bu ibadetinize?” Yaşlı adamın yüzünden hüzünlü bir gülümseme geçmiş ve “yakında 40 yıl olacak” demiş.  Gazeteci, Batı’nın eğitim ve disiplininin gereği olarak şaşırarak sormuş:

– 40 yıldır her gün insanlığın barış içinde, mutlu ve esen olması için dua ediyorsunuz.  Dile kolay, bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?

Yaşlı Yahudi’nin gözleri buğulanmış ve yorgun, bezmiş ve ağlamaklı bir ses tonuyla cevap vermiş:

– Bilmem ki, bazı zamanlar içimde duvara konuşuyormuşum gibi bir his var…

Sine qua non “Olmazsa olmaz, elzem olan” anlamında Latince deyiş.

Bugün (14 Temmuz 2020) itibarı ile aktif COVID-19 hasta sayısı dünyada 4,95 milyon ve tüm ölümlerin sayısı 576,028’dir. Hastalığın fatalite hızı % 4,34 olarak bildirilmiştir. Yani hastalığa yakalanan her 20-25 kişiden biri ölmektedir. 

Neredeyse her yazımda altını çiziyorum, duvara söyler gibi anlatıyorum: Bu yaşadığımız bir pandemidir, yani küreseldir, pandemilerde alınan/alınacak tedbirler de küresel olmak zorundadır. Belli bir şehirde veya ülkede hastalığın az görülmesi sadece sağlık yönetimi planlayıcıları, viroloji, enfeksiyon hastalıkları ve epidemiyoloji uzmanları için anlam taşır; hastalığa yakalanma/taşıma riski taşıyan insanlara yönelik tedbirler açısından bakıldığında değeri yok hükmündedir. Virüslerin yanlarında pasaport taşıma ve ülke sınırlarından geçerken vizeye tabi olma yükümlülükleri yoktur. Sadece ekonomik gerekçelerle dünyanın dört köşe bucağında yaşamın “normalleştirilmesi” bilimin tüm uyarılarını hiçe saymaktır. 

Görsel kaynağı: Pixabay

Errare humanum est, perseverare diabolicum. Türkçe meali, “hata yapmak insana mahsustur ama hata yapmakta diretmek şeytanlıktır.” Lucius Annaeus Seneca[i] söylemiş, 2000 yıl önce!

Bilim insanları hata yapar, farklı görüşler ileri sürerler; bu durum bilimin, bilim insanlarının bilgisizliği veya güvenilmezliğinin delili değildir. Tam tersine, bilimin hiç durmadan kendini sorgulama, yeni argümanlar ve hipotezler geliştirme özelliğinin kanıtıdır. Hastalıktan korunmada maskenin önemi konusunda bilim insanları uzun süre çelişkili açıklamalar yaptılar. Bu çelişkili açıklamaların sebeplerinden biri farklı araştırmacıların farklı sonuçlara ulaşması ve Sars-CoV- 2 virüsünün bilindik virüs algoritmalarına uymuyor olmasından kaynaklanmıştır. Ama pandeminin başında maske konusundaki çelişkili açıklamaların asıl nedeni, mevcut maske sayısının yetersizliği dolayısıyla sağlık personelinin maskesiz kalmaması ve maske üretimine zaman kazandırmak için yapılan “iyi niyetli” politik manevralardır.  

Bugün açıkça biliyoruz, doğru maske kullanımı virüsün yayılmasını yavaşlatmaktadır. Örneğin ABD’de maske takma zorunluluğu olan ve olmayan eyaletlerdeki vaka ve ölüm sayıları büyük farklılık göstermektedir. 

Nedir, doğru maske kullanımından söz ettiğim zaman yeniden duvara konuşur gibi hissediyorum kendimi. Maske, açık alanlarda başka insanlarla olan mesafenin iki metrenin altına düşmesi durumunda ve kapalı alanlarda kesin olarak takılmalıdır. Maskeler standartlara uygun olmalı, doğru takılıp çıkarılmalı, burun mutlaka kapatılmalı, maske teli burun üstüne getirilerek iki parmakla bastırılarak aradaki boşluk kapatılmalıdır. [ii]. Maskenin kullanım süresi takribi olarak dört saattir. Ama maskenin ıslanması halinde, toplu ulaşım aracı, alışveriş merkezi, sağlık kurumu, asansör gibi kalabalık yerlerde kullanıldıktan sonra maske derhal değiştirilmelidir. En önemlisi küresel bir tehdit oluşturma olasılığı olan bir maske kullanım arızası daha bulunuyor: Kullanılan maskelerin uygun biçimde imha edilmemesi! 

A bove ante, ab asino retro, a stulto undique caveto. Türkçe meali “Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol.”

 Kullandığımız maskeler yüzümüzden uzaklaştırdığımız anda tıbbi atık haline gelir. Özcesi şudur: Yüzünüzden çıkardığınız her maske o andan itibaren tıbbi atıklara ait prosedürlere uygun olarak imha edilmelidir. Bırakın sokaklara, doğaya, parklara, yürüyüş yollarına, otobüs duraklarına atmayı evsel atıklara ait çöpe bile atamazsınız. Pekâlâ, niye böyle bir tedbire gerek duyulmuş? Bilim insanlarının uzun yıllara dayalı çalışmaları sonucunda tıbbi atıkların ekosisteme dahil edilmesi halinde, öngörülmesi mümkün olmayan ağır ekolojik felaketlere ve kontrol altına alınamayacak bulaşıcı hastalıklara sebep olma olasılığı yüzünden!

Pandeminin başlaması ile beraber dünyanın pek çok ülkesinde maskelerin tıbbi atık kutularında atılmasına yönelik çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu yöndeki yasalar, uyarılar, cezalar insanların tıbbi atık prosedürlere uymasını sağlayamadığı gibi böyle bir uygulamayı ülkelerinin tamamında başarıyla örgütleyebilecek ülkenin de neredeyse olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenle uygulanabilirliği üzerinde mutabakata varılan yöntem şu olmuştur: Maske çıkarılır çıkarılmaz yanınızda bulunduracağınız bir küçük poşete konulacak ve hemen ağzı bağlanacak. Bu poşetler 72 saat bekletildikten sonra evsel çöp kutularına atılacak[iii]

Abyssus abyssum invocat.  Türkçe meali “uçurum uçurumu çağırır” şeklindedir. Yani felaket felaketi, kötülük kötülüğü doğurur anlamı taşır.

Doğrudur, tam olarak durduğumuz yer burası: Abyssus abyssum invocat! Dünyayı yöneten ve halkları için “en doğru kararları alması” beklenen hükümetler, COVID-19 pandemisinde insanların yaşamına değil statükonun korunmasına yatırım yapmışlardır. Siyasi karar mercilerinin yaptıkları bu tercihin etkisiyle az sayıda bilinçli insan dışında dünya halkları pandemiye, alınması gereken tedbirlere ve COVID-19 ölümlerine karşı duyarsızlık geliştirmişlerdir. Bu duyarsızlaşmanın sonucu, yararına inanıldığı için değil yasak savmak için takılan maskelerin dış ortama atılması olmuştur.  

Experto crede “Ehil, bilgili olana güven” anlamında Latince deyiş.

Daha önce birçok kez yazdım ama çok özetleyerek tekrar edeceğim. Koronavirüsler pek çok alt türü olan geniş bir RNA virüs ailesidir. Virüsler kendi canlılığını sağlayacak ve sürdürecek hücre elemanlarına sahip değillerdir. Bu nedenle canlı olarak kabul edilmesi tartışmalıdır. Koruyucu bir zarf veya kılıf içinde sadece DNA veya RNA genetik materyale sahiplerdir. Konağı enfekte ettiklerinde yani konak hücrenin içine girdiklerinde hücrenin DNA çoğaltıcı veya RNA çoğaltıcı enzimlerini kullanarak virüs sayısını artırmak için gerekli olan proteinleri konak hücreye ürettirmektedirler. Koronavirüsler zoonatik virüslerdir. Yani ana ve ara konak olarak hayvanları kullanır. 2002 yılında karşılaştığımız SARS virüsü de koronavirüs ailesindendir ve ana konağın yarasa, ara konağın ise misk kedileri  olduğu düşünülmektedir. 2012 yılında ortaya çıkan MERS virüsünde ise ara konak devedir ve ilk olarak Suudi Arabistan’da görülmüştür. MERS hastalığının fatalite hızı % 40’dır. Bu oran COVID-19’un 10 katıdır. Ancak MERS virüsünün yayılma hızı düşüktür ve oluşagelen mutasyonlar virüsün hastalık yapma kapasitesini azaltmış ve bu sayede kontrol altına alınabilmiştir. MERS virüsü için aşı bulunamamış ve etkili bir tedavi geliştirilememiştir. COVID-19 hastalığına sebep olan SARS-CoV-2 virüsünün de ana konağının yarasa olduğu varsayılsa da ara konak olarak hangi hayvanın zinciri tamamladığı bilinmemektedir. Pullarının şifalı olduğu iddia edilen bir tür karıncayiyen olan pangolin adındaki bir hayvanın veya bazı yılan türlerinin ara konak olduğu iddia edilmiş ama kesinleştirilememiştir.

Süpermarket otoparklarına, yeşil alanlarda yürüyüş yolları üstüne, parklara, piknik alanlarına, plajlara, otobüs duraklarına, kaldırımlara biraz akıllı olan bir insanın anlayamayacağı kadar çok sayıda maske atılıyor. Bu atık maskelerin, ormanlık alanlara yakınsa gece yiyecek aramaya çıkan tilki, köstebek, çakal vb. yabani hayvanlarla, şehir içine atılmış ise kedi, köpek veya fare ile temas etme olasılığı bulunmaktadır. Kendisinin taşıyıcı olduğunu bilmeyen ve COVID-19 hastalığına ait hastalık belirtileri olmayan bir kişinin atacağı tek bir maske, virüsün yeni bir koronavirüs alt türünün gelişimine sebep olabilir. Bu alt türün sebep olacağı hastalık nezleden daha hafif veya MERS kadar öldürücü, kızamık kadar bulaşıcı da olabilir. MERS kadar öldürücü kızamık kadar bulaşıcı bir virüsün dünya nüfusunun dörtte birini öldürmesi olasılık dahilindedir. 

Görsel kaynağı: Pixabay.

Bazılarınız “alt tarafı bir tane maske attım, böyle bir senaryonun gerçekleşme olasılığı milyonda bir olsa gerek” diyor olabilir. Haklılar! Hatta bir maskenin yeni bir koronavirüs alt türüne evrilme olasılığı milyonda birden daha az da olabilir. Ama matematikçilere soralım: Atılan bir maskenin bir sokak veya orman hayvanına bulaşma olasılığının 100 milyonda bir olduğunu varsayalım. Buna karşılık atılan maske sayısının 200 milyon olduğunu düşünelim. Riskin gerçekleşme oranı nedir? 

Amerikalı yazar Elbert Hubbard’ın bir sözü ile bitirelim yazıyı da tamam olsun:

“Genius may have its limitations, but stupidity is not thus handicapped.”

Yani:  “Dehanın sınırları olabilir ama aptallığın sınır sorunu yoktur.” 

Bu yazıda söz konusu edilen atık maskelere ait internet sayfasını görmek için tıklayın.

https://drdemirdogan.blogspot.com/2020/07/pandemide-atk-maske-gorselleri.html

DİPNOTLAR


[i] Lucius Annaeus Seneca: Doğum: Córdoba, İspanya MÖ 4 – Ölüm: Roma, MS 65) Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı. 

[ii] Bazıları sağlık mensubu kimi kişilerce maskenin kandaki oksijen oranını düşürdüğü, şiddetli alerjik reaksiyonlara sebep olduğu, yararının olmadığı vb. iddiaların tümüyle uydurma olduğu açıkça gösterilmiştir. 

[iii] İnce ve küçük buzdolabı poşetleri veya alışveriş merkezlerinde sebze/meyve koymak için kullanılan rulo şeffaf poşetler bu amaçla kullanılabilir. 

COVID-19: “DEHANIN SINIRLARI OLABİLİR AMA APTALLIĞIN SINIR SORUNU YOKTUR.”” üzerine 17 yorum

  1. Makalenin akışı ve kurgusu mükemmel. Sadece öğretmiyorsunuz, okuyucuya estetik bir okuma değeri kazandırıyorsunuz. Yazar olmak böyle bir şey.

    Liked by 1 kişi

  2. Heryer maskelerle dolu. Siz elinizden geleni yapıyorsunuz çok güzel yazıyorsunuz. bizler de sizden öğrendiklerimizi çevremize aktarmaya çalışıyoruz. Ama biz azınlığız onlar çok. Çok güzel anlatmışsınız. Hepimiz duvara anlatır gibiyiz. Sevgi ve saygılarımla.

    Liked by 1 kişi

  3. Muhteşem,her zaman olduğu gibi. Muhtemelen içimizden birileri bu yazıdan etkilenip gereğini yapacaktır. Duvara konuşmuyorsun. Mesela ben çok etkilendim. O güzel KALEMİNE ve o kocaman güzel YÜREĞİNE sağlık.

    Liked by 1 kişi

  4. Saygıdeğer doktorum, çok TSK Ed . Zahmetiniz ayrıca minnettarım. Ciddiyetle okudum ve istifade ettim. Sagolunuz, iyiki varsınız. Saygılarımla…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s