PRøSTAT

Yıllarca milletvekilliği, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapmış ve Anayasa Profesörü unvanı taşıyan bir kişinin[i] Lozan antlaşmasıyla Barış Pınarı “anlaşmasını” nasıl mukayese ettiğini gördükten sonra ülkemizde bilgisizlik, eğitimsizlik kavramlarının da içinin boşaldığını söylemek zor değil. Twitter’da yazdığı  “Kurtuluş Mücadelemiz sonrasında, savaş meydanlarında kazandığımız tarihi başarıyı Lozan masasında kaybetmiştik.Kıbrıs Barış Harekatında da Adanın tamamını alamadık. Barış Pınarı Operasyonu,Cumhurbaşkanımızın liderdiğinde ABD’ye adeta diz çöktürdü,hem sahada hem de masada kazandık[ii]” mesajından söz … Okumaya devam et PRøSTAT

Dulce et Decorum est – Tatlı ve şereflidir

Wilfred Owen adını hiç duymadıysanız ayıplayamam sizleri; topçu, popçu, artist, her lafında bin yalan siyaset adamı veya dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kahraman değildi o. Yaşadığı yıllar içinde sadece 5 şiiri yayımlandı, 25 yaşındaydı savaşta öldüğünde. Dünya edebiyatında savaşın dehşetini en iyi anlatan birkaç şairden biri olarak kabul edilen Owen’in dilimize çevrilmiş kitabı bulunmuyor. Ölüm veya doğum yıldönümü değil ama içimden Owen’i anmak, onu size … Okumaya devam et Dulce et Decorum est – Tatlı ve şereflidir

“İyi bir şey olsaydı ölüm, önce tanrılar ölmez miydi?”

Bu yazının başlığı, M.Ö 6. yüzyılda Lesbos (Midilli) adasında yaşamış olan kadın şair Sappho’nun yazdığı bir şiirin dizeleridir[i] Bugün size bir hikayecik anlatacağım. İster eğlencelik olarak okuyup gülümseyin isterseniz de kıssadan hisse deyip geçin; ya da sosyal medya arkadaşlarınıza “Anlayana” yazıp paylaşın. Hiç karışmıyorum, hiç. Yazdığım bu öykücük sembollerle örülmüş, zamanın unutuluşlarına ve insan aklının hayırsızlığına direnen bir olayı anlatıyor. Düşünün bir, günümüzden 2500 yıl … Okumaya devam et “İyi bir şey olsaydı ölüm, önce tanrılar ölmez miydi?”

Ekrem İmamoğlu ve sembolleri okumak

Bu yazı, İstanbul’un çiçeği burnunda Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun son bir haftasını irdelemeyi amaçlamıştır. İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyareti ile başlayan bir hafta içinde ülke gündemine yansıyan olayları, bu konudaki belli başlı görüşleri ve sosyal medyadaki yansımaları aktaracağım sizlere. Ama ideolojik argümanlar sunan ve siyasi analizler yapan bir yazı yerine, bu bir haftanın bize sunduğu çok önemli bulduğum bazı sembolleri değerlendirmekle yetineceğim. Uzun soluklu bir yazı olacak, … Okumaya devam et Ekrem İmamoğlu ve sembolleri okumak

30 Ağustos öncesi gelen bir kitap kolisinden esinle…

Kargoyla gelen bir kitap kolisini açmanın mutluluğu nasıldır bilir misiniz? Eşsizdir, benzer bir duyguyu çok ender tadarsınız, tabii okumayı seviyorsanız. Okumayanlar, okumayı sevmeyenler bu satırları da okumuyorlar nasılsa. Fotoğrafı dün gelen kitap kolisini açtıktan hemen sonra çektim. Önce sosyal medyada paylaşıp paylaşmamakta tereddüt ettim. Çünkü eminim, kitapların adlarına, konularına ve yazarlarına bakarak siyasi çizgim, edebi beğenilerim vb. konularda feci ve tümden hatalı yorumlar yapanlar olacaktır. … Okumaya devam et 30 Ağustos öncesi gelen bir kitap kolisinden esinle…

Kan Pornosu

Malum videoyu izlemedim, izlemeyi de reddediyorum[i]. Böylesi bir şiddetin görsel/işitsel medya aygıtlarıyla paylaşılması, bu görüntülerin ve seslerin toplumun büyük bir bölümüne ulaştırılması kan pornosudur.  35 yıllık tıp doktoruyum, 6 yıl tıp eğitimi, eder 41 yıl. Kanlı şiddet olaylarının sonucu olan yaralanma ve ölümlerin aklınıza gelebilecek her türüyle karşılaştım. Yine de 2011 Ekim ayında Habertürk[ii]gazetesinin sürmanşetinde, sırtından bıçaklanan çıplak bir kadının buzlanmadan, sırtında bıçakla yayınlanmış fotoğrafını … Okumaya devam et Kan Pornosu

“Kundakçıyı” siz de paylaştınız mı?

İki yıl önce yazmıştım, içerik farklıydı ama tema aynıydı; sosyal medyada sorumsuzca yapılan paylaşımların ve bunun yarattığı bilgi kirliliğinin ideolojik bir aygıt olarak kullanıldığının altını çizmiştim[i]. Aşağıda linkini verdiğim “İnanç objelerinin yerini almaya hazırlanan bir “yeni dünya düzeni bilgisi” gelişiyor, geliştiriliyor” başlıklı yazımı okumanızı öneririm. Bugün aynı tema, farklı bir içerikle, orman yangını “kundakçısı” olarak çıkıyor karşımıza. İzmir’de günlerdir devam eden yangınla ilgili olarak gazete … Okumaya devam et “Kundakçıyı” siz de paylaştınız mı?

İSTANBUL DEPREMİ VE II. ABDÜLHAMİT

Yazının başlığına bakıp 30 yıl içinde %70 olasılıkla meydana gelebilecek ve bir milyon insanın ölümüyle sonuçlanacak İstanbul depremi üzerine yazdığımı; yazının sonunda da allem kallem edip Abdülhamit’e bağlayacağımı düşündüyseniz yanıldınız.. Bu yazımı II. Abdülhamit’in saltanatı döneminde, 10 Temmuz 1894 yılında meydana gelen depremi anlatmak üzere kaleme aldım. Marmara depreminin 20. sene-i devriyesinde birbirinin aynısı veya benzeri yazılara “üzgün emojisi” koymaktan gına gelen okurlarım için yazdım. … Okumaya devam et İSTANBUL DEPREMİ VE II. ABDÜLHAMİT

500 Facebook arkadaşı aranıyor: Grotesk bir manifesto

  Yazının başlığına bakıp, gözlerinizi belertip “Bu ne şimdi?” diyeceksiniz, demeyin lütfen. Facebook[i] ekosisteminin zift ve lağım karışığı ilişkilerine manifesto türünden bir isyanı en etkili şekilde verebilmek kaygısıyla çıktı bu başlık ortaya. Buyurun, başlıyoruz.   Fenomen Bu yazının kaleme alınmasından iki gün önce[ii]Asena D. adını kullanan bir Twitter kullanıcısı, iki milyona yakın takipçisi olan Haluk Levent’e hitaben şu mesajı yazmış:  “Abi günlerdir ağlıyorum. 12 yaşındaki kızım … Okumaya devam et 500 Facebook arkadaşı aranıyor: Grotesk bir manifesto